Bir insan deruhte ettiği işinde çok yetenekli olmayabilir,
başarılı da olmayabilir, zaman zaman hatalı ve yanlış işlere imza atabilir.
Bilerek veya bilmeyerek birilerini üzebilir. Kişi kendisini yenileyerek ve
geliştirerek bunların hepsinin üstesinden gelebilir. Telafisi olmayan ve kolay
kolay unutulmayan bir yön vardır ki bu, üsluptur.
Üslup iki çeşittir: Sert, katı, kaba olanı, diğeri de
yumuşak, nazik ve kibar olanıdır. Aslında sert, katı ve kaba üslup tasvip
edilen ve tavsiye edilen bir davranış değildir. Kişileri etrafından
uzaklaştırır. Çünkü bu üslubun sınırı yoktur. İnsanları kırar, üzer, incitir, yerin
dibine geçirir. İletişimi bitirir, anlaşma ve bir araya gelme yollarını
kapatır. Nazik, kibar ve yumuşak üslup ise gönülleri fetheder. Düşmanınla bile
iletişimi kesmemiş olursun. Bu üslup nezaket kurallarının olmazsa olmazıdır.
Bu, nebevi tebliğin belki de en başta gelenidir. Peygamberlerde olması gereken bir
özelliktir. Kur'an'ı Kerim'de "kavli leyyin" yani yumuşak söz
şeklinde ifade edilir. Bir başka ayette "Rabbinin yoluna güzel hikmetle
çağır, onlarla en güzel şekilde mücadele et" buyrulur. Yine Kur'an'ı
Kerim'de bize her yönüyle örnek sunulan Hz Muhammed'e Allah, "Allah'tan
gelen bir rahmetle sen onlara yumuşak davrandın. Şayet sert, katı ve kaba
davranmış olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlar için
bağışlanma dile ve işlerinde onlarla istişare et" buyurur.
Yumuşak üslup sadece formda ve keyfimiz yerinde olduğu
zaman başvurulacak bir yöntem olmadığı gibi sadece değer verdiğimiz,
hoşlandığımız kişilere karşı kullanmamız gereken bir metot değildir. Firavun
gibi zalim, halkına zulüm eden ve Allahlık iddiasında bulunan birine sinirli
yönü baskın olan Hz Musa'yı gönderirken Allah, Musa ve kardeşi Harun'a hitaben
"Ona karşı yumuşak bir söz söyleyin; belki öğüt alır yahut korkar"
şeklinde tembihte bulunur. Nedense biz bugün Firavun gibi azılı düşmana karşı
Allah'ın layık gördüğü üslubu aynı kıbleye baş koyduğumuz din kardeşlerimizden
esirgiyoruz. Öyle kırıcı bir üslup kullanıyoruz ki dostu üzen, düşmanı
sevindiren bir üslup. Diyelim ki söz ağızdan bir kere çıkar, geriye döndürme
imkanımız yok. Televizyonların canlı yayında verdiği, milyonların izlediği
konuşma üslubumuzu haberlerde yeniden verilirken veya banttan izlemek suretiyle
"Bu bana yakışmadı" diye niçin kendimizi sorgulamıyoruz?
Kimse unutmasın ki yumuşak üslup sadece peygamberlere has
ve din adamlarının kullanmak zorunda olduğu bir üslup değildir. İnsanların
içinde yaşayan, bir amme hizmeti yürüten özellikle siyaset yapan herkesi
bağlar. Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir. Biz iş bitiren söze
sarılalım. Öyle söz söyleyelim ki sözümüzün tatlılığından yılanı deliğinden
çıkaralım. Gönüllerde taht kuralım. Öyle bir üslup kullanalım ki kapıları
kapatan değil, kapıları aralayan veya açan bir üslup olsun. Aksi insanları
bizden uzaklaştırır. Bu da öyle zannediyorum istenen bir durum değildir.
***04/05/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.
***04/05/2019 tarihinde Barbaros ULU adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.
Herkes uslubuna dikkat etse hiç kavga olmaz. Tamam sinirdir olmuştur diyerek özürler dilense de telafi edilse daha da iyi olur.
YanıtlaSilİstediğimiz de bu. Değilse her konuda anlaşacağız diye bir şey yok.
YanıtlaSil