Ana içeriğe atla

Açık Lise Sınavında Bir Kız Öğrenci


İnsanların giyim kuşamına karışmam. Çünkü bu ülke kılık-kıyafetten çok çekti. Çoğu bedel ödedi. Ülke bu uğurda yıllarını kaybetti. Artık kıyafete karışma zamanı değil. Zaten birine şöyle giyin desen üzerine bir araba laf işitirsin. En hafifinden "Sana ne lan! Anam mısın, babam mısın" der. O yüzden isteyen istediği şekilde giyinsin. Kimsenin diyeceği olmaz ama bu konuda hiç sözümüz olmaz anlamına gelmez. 

Her konuda olduğu gibi giyim ve kuşamda da normali yakalayamadık. Maalesef ifrat ve tefritteyiz. Bir kesim açılıp saçılıyor, diğer bir kesim kapandıkça kapanıyor. Bir türlü normali yakalayıp normal olamadık gitti. Birileri normal olmamak için direnirken bize düşen bu anormallere saygı duymak. Ama nereye kadar?

Açık lise sınavında bir başkan, bir de gözetmen açıktan okuyan öğrencileri sınav salonuna alırken salona giren öğrencilerin kimlik kontrollerini yaparlar. Kontrol ederken aday bu salonun öğrencisi mi diye önce sınava giriş belgesine bakarlar. Eğer salonun öğrencisi ise adayı sırasına oturturlar. Ardından adayın teşhis edilmesi için nüfus cüzdanına ve beraberinde yüzüne bakarlar. Çünkü adayın teşhis edilmesi gerekiyor. Salona alma iş ve işlemleri bu şekilde yürütülürken salona çarşaflı biri gelir. Kızımız yerine oturtulur. Gözetmen kızın kimliğini eline alır, yüzüne bakar. Kızın sadece gözleri görünür. Bu durumda gözetmen ne yapsın? Başkan ve gözetmen sadece gözünden hareketle adayı teşhis edebilirse ne âlâ! Kızım yüzünü aç dese kızın tepki gösterme durumu var. Hatta sınavda psikolojimi bozdu diye şikayet bile edebilir.

Hasılı sadece gözleri görünen öğrencimiz teşhisi yapılmadan bir güzel sınavını olur. Sınava giren kendisi mi ya da kızımız bir başkasının yerine mi girdi bilinmez. Aday belki de erkekti. Nereden bileceksiniz? Çünkü çarşaf gözü dışında her yerini kapatmış. Maharetin varsa gözünden teşhis edeceksin.

Yukarıda bahsettiğim gibi isteyen istediği şekilde giyinsin ama sınavlarda yüz açık olmalı. Görevlilere sınava gireni teşhis etme imkanı vermeli. Özel hayatında isterse gözlerini de kapatsın. Buna hiç diyeceğim olmaz.

Merak ettiğim bu şekil giyim kuşamın dinde yeri nedir? "Başörtünü omuzlarının üzerine sarkıt" buyuran Allah, gözlerin hariç yüzünü de kapat diyemez miydi?

Normalleşelim artık. Ne anadan üryan açılıp saçılalım ne de her yerimizi kapatalım. 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde