Ana içeriğe atla

Vatandaşın Verdiği Kredi Hoyratça Kullanılırsa...

Çok partili sisteme geçildiğinde başta İzmir olmak üzere sahillerimiz, sloganı "Yeter söz milletin" diyen Demokrat Partiye oy vermiş, ardından bu partinin kalesi olmuş. Bu illerimiz ne zamana kadar DP'ye ve sonrasında o partinin devamıyız diyen partilere oy verdi, bilmiyorum. Çünkü siyasi geçmişimizi analiz yapmaya yaşım el vermez. Bildiğim, bugün sahiller DP'nin devamı olduğunu söyleyen partilere oy vermiyor. 

Sahi sahiller niçin siyasi tercihini değiştirdi? Bugün niçin solun kalesi? Üstelik seçtikleri başkan veya vekil doğru dürüst çalışmasa bile gözleri soldan başkasını görmüyor. İnadım inat dercesine sola oy vermeye devam ediyor. 

Sahillerimiz DP tercihinden sonra yönünü sola döndürürken İç Anadolu ise başlarda CHP'nin kalesi iken bugün DP'nin devamıyım diyen milliyetçi-muhafazakar partilere oy veriyor. Anlayacağınız günümüzde ne sahiller, soldan ne de İç Anadolu, sağ-muhafazakar partilerden vazgeçiyor. 

Sahillerin ve İç Anadolu'nun bu siyasi değişiminin neden veya nedenleri iyi bir analize muhtaç. Siyasi analiz yapanlar bu bölgesel parti tercihlerin nedenlerini tespit etmiş olabilirler. Bu konuda bilgi sahibi değilim.

Türkiye'nin ana gövdesi milliyetçi-muhafazakar olmakla birlikte bugün Türkiye üç renge bürünmüş durumda. Ege ve Akdeniz solun, Güneydoğu bölgesel milliyetçiliğin; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu bölgeleri ise milliyetçi-muhafazakar partilerin kalesi durumunda. Doğu Anadolu bölgemiz muhafazakar parti ile bölgesel milliyetçi parti tarafından paylaşılmış vaziyette.

Benim merakım, daha doğrusu endişem bugün muhafazakar partilerin kalesi durumunda olan bölgelerin tekrar sola kayması veya yeniden solun kalesi olması söz konusu olur mu? Bugünden yarına böyle bir kayma söz konusu değilse de geçmiş tecrübe ve siyasi değişim tercihi bunun olabileceğini gösteriyor. Bölgesel milliyetçilikte karar kılan Güneydoğu kolay kolay oyunun rengini değiştireceğe benzemiyor. Sahiller hakeza.

Sahil ve Güneydoğu dışındaki bölgelerimizde bulunan seçmeni milliyetçi-muhafazakar partiler, nasılsa bize veriyor deyip onların oylarını çantada keklik görmemeli diye düşünüyorum. Eğer seçmen umduğunu bulamaz ve kendisinin verdiği oyların hoyratça kullanıldığını düşünürse "Sen benim kredimi iyi kullanamadın" deyip milliyetçi ve muhafazakar partilere bir gün sırtını dönebilir ve sola dönebilir. Söylemedi demeyin.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde