9 Şubat 2019 Cumartesi

Sebze Fiyatları ve Bir Merminin Fiyatı


Market ve semt pazarlarına sebze almak için alışverişe giden vatandaş fiyatlardan dertli. Çünkü fiyatlar gerçekten yüksek. Dar gelirli insanımız mutfak masrafını karşılamak için hesap kitap yaparken birileri de sebze fiyatlarındaki uçuk kaçık rakamları ekranlarda dile getirmeye başladı.

31 Mart Mahalli İdareler seçim startını Sivas'ta yaptığı miting ile veren Sayın Erdoğan, "domates, sivri biber, patlıcan, soğan gibi sebzelerin yüksek fiyatlarını" ağızlarına dolayanlara "Suriye'de kullanılan bir merminin fiyatı ne kadar" demek suretiyle birilerinin oyununa gelmemek gerektiğini ve yükselen bu sebze fiyatlarının belediyeler aracılığıyla düşürüleceğini söyledi. 

Erdoğan yaptığı konuşmada sebze fiyatlarıyla bir merminin fiyatını kıyaslamış oldu. Kıyas, kendi içinde mantıklı. Fakat bu kıyas doğru bir kıyas mıdır? Durduğunuz yere göre bu kıyası doğru görebilirsiniz. Ben bu kıyası doğru kabul etmeyenlerdenim. Biliyorum savaş demek maliyet demektir, can pazarı demektir, bir bedel ödemek demektir. Sınırlarımızı korumak ve bu ülkede sağ-salim yaşamak istiyorsak bedel ödeyeceğiz, kaç yıldır Suriye'de bunun mücadelesini veriyoruz. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır. Çünkü bu ülkede yaşamanın da bir bedeli vardır. Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşında, 15 Temmuz'da bedel ödedik. Namahremimize el uzatılırsa yine bedel ödemeye devam edeceğiz. Cephede olan canını ortaya koyarken vatandaş olarak bizler de gerekirse yokluk çeker, ot yeriz. Çünkü bu mücadele topyekûn bir mücadele olursa bir anlam ifade eder.

Sebze fiyatları bu bedel ödemenin neresinde? Erdoğan'ın mitingde zikrettiği domates, biber, patlıcan pahalıdır. Çünkü bunlar yaz sebzesidir. (alınmasa da olur) Fakat bu pahalılıkta enflasyonun çift hanelerde gezmesinin rolü büyüktür. Enflasyon demek aracı fırsatçılara gün doğması demektir. Hükümet bir taraftan savaş yaparken diğer taraftan da fırsatı ganimete çevirmeye çalışan paragöz fırsatçılara göz açtırmaması lazım. Piyasanın arz talebe göre oluşması için belediyelerin tanzim satış noktaları oluşturması yerinde bir karardır.

Erdoğan'ın sebze fiyatlarıyla savaşta kullanılan mermiyi kıyaslaması -size garip gelebilir ama- benim aklıma bir başka kıyası getirdi. Ebrehe, Kabe'yi yıkmak için Mekke yakınlarına geldiğinde önce bir talan yaptırmış, vatandaşın develerine el koydurmuştu. Develerine el konanların arasında Abdulmuttalib'in develeri de vardı. Abdulmuttalip develerini istemeye gidince Ebrehe, "Ben de 'Kabe'yi yıkma' diye ricaya geldin sandım. Sen develerinin derdindesin." deyince Abdulmuttalip "Ben develerin sahibiyim, develerimi istiyorum. Kabe'nin sahibi vardır. O da onu koruyacaktır" cevabı verir.

Ordumuz bir taraftan savaş yaparken diğer taraftan hayat devam ediyor, vatandaş yiyip içiyor. Dervişin fikri ne ise zikri de odur misali bir tarafta can pazarı yaşanırken diğer taraftan boğaz harbi yapılmaktadır. Çünkü mutfakta yangın vardır. İkisi ile de mücadele edelim, düze çıkmak için gerekirse bedel ödeyelim ama ikisini birbirine kıyaslamayalım. Çünkü ikisinin yeri ayrıdır. Yönetim bakımından Erdoğan ülkenin halihazırdaki sahibidir. Ülkenin her şeyinden sorumludur, diyarı Dicle'de bir kurt bir koyunu kaparsa ondan da sorumludur. Çünkü yönetici olmak bunu gerektirir. Vatandaş da evin mutfağından sorumlu. Mutlaka hesap kitap yapmak zorunda.

Allah ülkemize yardım etsin. Ordumuz Suriye'de kazasız-belasız zafer elde etsin. Ekonomik darboğazdan dolayı ekonomik sıkıntı çeken dar gelirliye de yardım etsin. İnşallah en kısa zamanda bu iki savaşı da kazanırız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder