Bugün bir üniversitenin iki fakültesine misafir gittim. İki
farklı muameleyle karşılaştım. Birinde ilgi, alaka, iletişim, güler yüz,
sıcaklık; diğerinde ilgisizlik, iletişimsizlik, asık surat, soğukluk gördüm. Birinciden
içim içime sığmayacak şekilde mutlu ayrılırken diğerinden üzüntüyle ayrıldım.
Dünya hayatı böyle olsa gerek. Allah bir sevindirir, bir üzer. Bu şekilde denge
sağlanmış oluyor. Herkes bana ilgi gösterse kerameti kendimden bilip adamların
başına çıkabilirdim. Herkes ilgisiz kalsa hayata küserdim. Sonunda biri beni
sevindirirken diğeri üzdü. Şu anda 1-1 beraberim. Yani bu yolda ne galibim ne
de mağlup.
İlk görüşmem eksi onlarda gezen bir günün sabahındaydı.
Ortalık kış-kıyamet. Ne olur ne olmaz diyerek randevu saatime biraz erken
gittim. Koridorda oyalanıp vaktimi doldurayım derken gençten biri, "Falan
hocamla mı görüşeceksiniz, daha gelmedi. Buyurun odama geçelim. Çay ikram
edeyim, orada beklersiniz" dedi. Teşekkür ettim kendisine. Ben şurada güneşleneyim,
yukarıdan aşağıyı temaşa edeyim dedim. Peki, o zaman dedi, geçip gitti.
Pencereden etrafı kolaçan ediyorum. Bir taraftan da
havadisler için cep telefonum marifetiyle sanal aleme göz gezdiriyorum.
Dalmıştım ki az önce beni odasına davet eden tekrar geldi. Beyefendi! Lütfen
odama geçelim diyerek ısrarcı oldu. Birlikte odasına doğru yürüdük. 8-10 kapı
geçtikten sonra açık olan odasının kapısına buyur etti beni. Giriyorum ama bu
kimdir diye kapının solundaki isimlere baktım. İki kişinin paylaştığı bir
akademisyen odasıydı burası. Hoş geldin dedikten sonra bir çay getireyim
diyerek odasından çıktı. Az sonra elinde bir bardakla içeri girdi. Çayımı
yudumlarken tanıştık. Öğretmen olduğumu söyledim. Babasının da öğretmen
olduğunu söyledi. Çayımı içtim, müsaade istedim. Olmaz dedi ve yerinden kalktı,
benim görüşeceğim kişinin gelip gelmediğine bakmaya gitti. Bunu birkaç defa
daha yaptı. O gidip geldikçe ben mahcup oldum ve bunu da belirttim. Çünkü
odasıyla bakıp geldiği yer mesafeliydi. Hepsine estağfurullah dedi.
Memleketini sordum bu genç akademisyenin. Konyalı mısın dedim. Konyalı oldum,
eşim buralı dedi. Gencin ilgisinden Akdeniz bölgesinden misin dedim tekrar. Ege
tarafından dedi. Sıcak bölgenin insanları sıcakkanlı olur der, İbn Haldun. Biz
Konyalılar Akdeniz ikliminden mahrumuz. Bu yüzden biraz soğuğuz dedim. Buna da
estağfurullah dedi. Randevu saatim bu şekilde geldi.
Birlikte odasından çıktık, koridorda görüşeceğim
akademisyenle karşılaştık. Bana çay ikram ede, elinde sınav evrakıyla sınav
yapmak için sınav salonuna giderken ben de akademisyen hocanın buyuruna icabet
ettim. 20 dakikalık bir görüşme yaptıktan sonra ayrıldım.
Hocası gelinceye kadar beni odasında ağırlayan asistan da Prof.
Hoca da sağ olsunlar misafirperverliğin alasını gösterdiler. Hiçbir
beklentileri de yoktu benden. Mevkice benden üstün olmalarına rağmen kendilerinden
tevazu gördüm, insanlık gördüm. Yeterince tanımadığım bu kişiler, gösterdikleri
bu sıcakkanlılığın kat kat fazlasını inşallah hayatları boyunca muhataplarından
görürler.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder