Ana içeriğe atla

Belediye Başkanı Olanlara Açık Mektup ***


Sayın belediye başkanım! Halkın teveccühünü kazanarak eskilerin tabiriyle şehrimizin şehrul-emini, yani şehrin en güvenilir kişisi yani belediye başkanı seçildin. Öncelikle tebrik ediyorum. Bir beş yıl boyunca ifa edeceğin görev, sana emanet olarak verilmiştir. Zor bir göreve talip oldun biliyorum. Ama bu göreve silah zoruyla getirilmedin. Sen istedin, halk seçti. Talip olduğuna göre ne yapacağını bildiğini sanıyorum. Yine de ben bir seçmen olarak neler yapman gerektiğini burada hatırlatmak istiyorum. Maksadım yapacağın belediye hizmetlerini saymak değil. Zaten bunlar kanunda yazılı. Ben belediye başkanlığın süresince nasıl davranman gerektiğinin bir kısmını madde madde burada sıralamak istiyorum:

1. Bil ki bulunmaz Hint kumaşı değilsin. Sen tercih edenler arasında yarışı önde tamamlayan birisin. Oturduğun koltuğa başka layık olanlar da var diye düşün. Asla kibirlenme. Gücünü koltuktan değil, koltuğa güç veresin ve değer katasın.
2. Tasarruflarında daima şeffaf ol, yaptıkların izah edilebilir olsun. Unutma ki anlatamadığın doğru, doğru değildir.
3. Harcamalarda kamu malını yetim malı bil. Gelirleri yandaşlarına peşkeş çekme. Parayı harcanacak en uygun yere ve kişiye harca. İhalelerde ahbap-çavuş ilişkisine girme. Harcarken yoğurdu üfleyerek ye. Devletin malını deniz görüp har vurup harman savurma.
4. Yardımcıların başta olmak üzere ekibini en uygun kişilerden seç. Alt birimlere eleman alımında ehliyet ve liyakati esas al. Bu konuda ve ihalelerde partinle arana mesafe koy. Alacağın kişi, fikrine ve zikrine düşman olduğun biri bile olsa ehil ise onu baş tacı yap.
5. Çalışma ofisin ve makamın, velinimetin olan halka daima açık olsun. Onlarla arana duvar örme. Halk, istediği zaman sana ulaşabilsin. Onları dinle. Sürekli protokol takılma. Üstüne gösterdiğin azami gayret ve saygının aynısını altına da göster. Bil ki seni üstün veya protokol seçmiyor. Yediğin kaba pisleme. 
6. Bir işe kalkışmadan önce o işi ölç, biç, bin düşün, bir defa yap. Yaptıkların birbirini nakzedecek şekilde yap-boz tahtasına dönmesin. Günü kurtaracak, vaziyeti idare edecek iş yerine seni hayırla yâd edecek evladiyelik işler yap. Şehrine kalıcı eserler bırak. Hatta halkın önceliği nedir anlamında sık sık seçmeninin önüne sandık koy. Halka rağmen bir iş yapma.
7. İşe koyulduğunda enkaz devraldım edebiyatı yapma. Senden önceki başkanı kötüleme. İş ve yatırım yapacağın zaman ayağını yorganına göre uzat. Kendinden sonraki halefine borçlu bir belediye bırakma. Borç bırakacaksan anlaşılabilir olsun. Mümkünse borcunu döneminle sınırlı tut.
8. Sana oy versin veya vermesin seçmenine eşit ve adil davran. Yatırımlarda hakkaniyeti gözet. Birilerine para kazandırma. Kazanacaksa halkın, şehrin ve devletin kazansın. Partili rozetini seçildiğin gün masanın gözüne koy.
9. Yaptığın her işte kendi adın belediyenin önüne geçmesin. Afiş bastırarak şehrin meydanlarında adının reklamını yapma. Yapacaksan belediyenin reklamını yap. Yaptıklarından dolayı herkes sana teşekkür etmek için sıraya girmesin. İcraatın kabul gördüğü için sen onlara teşekkür et.
10. İşinde, yaptıklarında, davranışlarında samimi ve dürüst ol. Belediyenin nimetlerinden faydalanacak en son kişi sen ol.
11. Sana sunulan imkanları hor kullanma. Makam aracını yerinde ve zamanında kullan. Zaman zaman uhdende olan toplu ulaşım araçlarına bin, halkın içine gir. Gerekirse ayakta yolculuk yap. Bu, tevazuunu gösterir. Aynı zamanda yerinden denetimdir bunun adı.
12. Belediye çalışanlarını toplu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalandırma. Unutma ki onlar belediye çalışanın olarak meccanen iş yapmıyorlar. Yaptıkları hizmetin karşılığı olarak maaşlarını alıyorlar. Belediye dışında çalışanlar nasıl ki ücret ödüyorlarsa senin işçin ve memurun da bu hizmetten parasını ödeyerek faydalansın. Belediyede görev yapan üst yöneticilerine makam aracı tahsisi yaparken dikkatli ol. Bu kişiler makam aracını sadece iş gereği kullanabilsin. Emrine şoför vererek tıpkı sana yapıldığı gibi evinden alıp evine teslim işi yapılmasın. Diğer vatandaş gibi ya özel aracıyla veya toplu taşıma araçlarıyla işine gelip gitsin. Yani belediye halkın içinde olsun, halktan biri olsun.
13. Belediye olarak yaptığın işlerde kar amacı gütme. Aynı zamanda oportünist davranarak bazı şeyleri bedava yapma. Hizmet gereği yapılan işlerden mutlaka belli bir ücret al. Bu ücret en azından maliyetleri karşılayacak şekilde olsun. Hiçbir işi bedava yapma. Yaptığın hizmetin karşılığını mutlaka al.
14. Belediye olarak yapacağın iş çeşitlidir. Hepsini yapacaksın ama ben her şeyim, istediğim her şeyi kılıfına uydurur yaparım diyerek her şeye burnunu sokma. Mesela okulların ve özel kurs merkezlerinin yapmakta olduğu etüt veya kurs işlerine girme. Değişik adlar altında adına proje diyerek halka, çocuklara hediye dağıtmaya kalkma, değişik kurum ve kuruluşlara sponsor olma. Ramazanlarda TV kiralayarak, sanatçı getirerek belediyenin parasını birilerine verme. 30 ramazan mahalle mahalle gezip iftar programları düzenleme. Bırak bunları kim yaparsa yapsın. Bunlar senin vazifen değil. Sen bir STK değilsin, dini bir cemaat hiç değilsin. Sen ilk önce borçlarını ödemeye bak.
15. Ara ara halkın arasına gir, koltuğa yapışıp kalma. Halkı sadece seçimden seçime ziyaret etme yolunu bırak.
16. Baktın ki başkanlığında kendini tekrarlamaya başladın, heyecanını kaybettin. Orada tutunmak için çabalama. İşi tadında bırak. Diğer seçimlerde tekrar tekrar aday olma yoluna girme. Bırak bir başkası geçsin. Cesedin illaki belediyeden kalkmasın. Gönül rahatlığı içerisinde koltuğu bir başkasına tadında bırak. 

***02/05/2019 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde