Ana içeriğe atla

Kişilere Dayalı Hayat Tarzımız

Doğu toplumlarında kişiler olmazsa olmazımızdır. Bu yüzden kişiler vazgeçilmez olarak köşe başlarını tutmuştur. Öyle bir hava estirilir ki o kurumun, bu camianın, şu siyasetin başında o olmazsa işler yürümez. İşte bundan dolayıdır ki köşe başlarını tutan ve yerleşenler kolay kolay değişmez. 

Kişilere bağlı bu yönetim anlayışımız doğru mu? Maalesef doğru değil. Fakat realitemiz bu. Bizim her şeyimiz kişilere bağlı. Onlar olmazsa halimiz harap. Dediklerimin sağlamasını yapmak için hiç öteye gitmeye gerek yok. Binali Yıldırım'ı ele alalım. Binali Yıldırım AK Parti hükümetlerinin vazgeçilmez kişisidir. Kendisine hangi görev verilmişse işini en iyi şekilde yapan biridir. Aynı zamanda vefalıdır. Hesap yapan biri değil. Kendisine hangi görev tevdi edilmişse sadece işine yoğunlaşan bir hizmet adamıdır. Bu yüzden siyasete atıldığı günden itibaren uzun yıllar Ulaştırma Bakanlığı yaptı. İzmir Büyükşehir Belediyesine Belediye Başkan adayı oldu, seçilemedi. Ardından başbakan oldu. TBMM Başkanı seçildi. Protokolde iki numaralı koltuğu deruhte ederken üstelik bu makama daha yeni seçilmişken Binali Yıldırım'ın adı şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olarak geçmektedir. Yani Binali Yıldırım, nerede mücadele edilmesi gereken zorlu bir görev var? Orada. Tamam kendini ispatlamış bir siyasi. Fakat bir kitle partisi olan AK Parti, Binali yerine niçin başka bin Aliler yetiştirmez veya çıkarmaz? Varsa yoksa bir Ali var. Türkiye'nin en büyük partisi adam kıtlığı mı çekiyor? Her yere Binali Bey aday gösterilerek partiden yeni yüzlerin ortaya çıkmasının önüne geçiliyor diye düşünüyorum. Merak ediyorum Binali Bey'in başına bir şey gelse AK Parti ne yapacak? Halbuki şans verilse nice Bin Aliler vardır AK Parti'de. Güncel ve en güzel örnek olduğu için Binali Bey'i örnek verdim. 

Türkiye tarihi özellikle siyasi tarihi vazgeçmezlerle dolu. Ne Erdoğan'ın, ne Kılıçdaroğlu'nun, ne Bahçeli'nin yerini dolduracak kimse var. Zaten olmadığı için saydığım ve saymadığım kişiler hep partilerinin başında. Merak ediyorum Erdoğan'ın ve diğerlerinin başına bir şey gelse partilerini bölmeden partisini sırtlayacak ve liderini aratmayacak hangi partide potansiyel bir lider adayı var? Görebildiğim kadarıyla yok. Zaten ben varım diye sivrilen çıkarsa anasından doğduğuna pişman edilir. Bu yüzden lider çıkmaz. Daha doğrusu çıkamaz veya çıkarılmaz. Hatasıyla-sevabıyla mevcut liderlerin ölümü beklenir bizde. Zannedersem liderlerin istediği de vazgeçilmez olmaktır.

Bu ülkenin gelişmesi isteniyorsa her şeyden önce geleceğimize yön veren siyasi partiler, kişi siyaseti yapma yerine kurumsallaşmalarını sağlamaları gerekiyor. Kişi üzerine siyaset yapmaktan vazgeçmelidirler. Her partide potansiyel lider adayları olmalıdır ki partilerinin mutfağında usta-çırak ilişkisi çerçevesinde yetişmelidirler. Hepsinde gördüğüm benden sonra tufan anlayışı hakim maalesef. Zaten bundan dolayıdır ki lider ölünce bizde siyasi partilerin çoğu miadını dolduruyor. Çünkü ya parçalanıyor ya da parti küçülüyor. Tüm bu, kişilere dayalı kişi siyaseti gütmemizdendir.

Hasılı Doğu toplumu olmak zor iş vesselam!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde