Ana içeriğe atla

Kur'an-ı Kerim basımında biraz ciddiyet lütfen!...

Elimde Ramazan dolayısıyla eşime hediye ettiğim, özel bir yayınevi tarafından bastırılmış Elmalılı Hamdi YAZIR'a ait "Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali" isimli Kur'an var. İçeriği renklendirilmiş, dış baskısı güzel, okuması kolay bir kitap.

Kitap Allah kelamı. Kitabın mükemmelliğine söyleyecek bir şey yok. Kitaba baktığın zaman hattından, dizaynına varıncaya kadar al beni oku diyor. Malumunuz üzere Fatiha ile başlıyor, Nas ile bitiyor, sayfa sayısı da 604 sayfadan ibaret. Görünürde her şey mükemmel. Fakat içini açıp okumaya başladığın zaman dışının sizi, içinin de beni yaktığı ortaya çıkıyor. Yayınevinin hata kabul etmez yanlışları maalesef bir bir görünmeye başlıyor: 422.sayfayı okuduktan sonra Ahzap Süresi daha bitmeden 431.sayfadaki Sebe Süresine geçiyor. Devam ediyorum 446.sayfadan sonra tekrar 423.sayfaya geçiyor. 430.sayfadan sonra 447.sayfaya atlıyor. Şu ana kadar tespit edebildiğim bariz hatalar bu kadar. Daha ne kadar hata var? Okudukça ortaya çıkacak maalesef. Yayınevinin seri bir şekilde ve ciddiyetsiz bastırması sonucu sayfaların karıştığı görünmektedir. İnsanlık hali böyle hatalar olur mu? Oluyor maalesef. Bu kitap basılıncaya kadar kaç kişinin elinden, tasnifinden ve denetiminden geçti kim bilir. Tasniften sonra da  baskı ve dağıtım  esnasında anladığım kadarıyla yine gözden kaçmış bu sayfalar.  Bir an için acaba Kur'an-ın tertibi Hz.Ebu Bekir'den sonra yeniden mi dizayn edildi demekten kendini alamıyor insan.

2016 yılı Ramazan'ında başıma gelen bu hatalı meali görünce  1978 yılında hafızlık hocamın bir başka yayınevi ve yazarına ait  hediye ettiği mealli bir Kur'an aklıma geldi. Dünyalar benim olmuştu. Uzun süre kimseye dokundurmamıştım. Elimden düşürmüyordum onu. Okudukça içim açılıyordu. Yine ortalara geldiğim zaman maalesef sayfaların eksik olduğunu gördüm. Eskimesin diye kaplamıştım. Geri verip değiştirme durumu da kalmamıştı. Elimden düşürmediğim bu kitabı daha başka ne hatalarıyla karşılaşırım endişesiyle elime alamaz olmuş ve bir daha açmamak üzere kapatmıştım.

Şimdi acaba bu kitaplar korsan mı basılıyor, denetimden geçmiyor mu şeklinde kafamda şimşekler çakmaya başladı, içim daraldı. Hemen Kitabın sonuna baktım. Arka sayfada  "Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme Kurulu Başkanlığı tarafından incelendiği" yazmakta ve inceleme kuruluna ait mühür ile mühürlenmiş baskısı da yer almaktadır. İçim cız etti hemen. Çünkü tıpkı diğer işlerimiz gibi burada da incelemelerimiz formalite icabı yapıldığı göze çarpmaktaydı. Üzüldüm gerçekten. Haydi her yönüyle gözden kaçtı bu yanlışlar. Bu Kitap kitapçılara dağıtılmak üzere Türkiye'nin dört bir köşesine gönderildikten sonra mutlaka satın alan bir vatandaş buralardaki hataları bulmuş ve kırtasiyeciye göstermiş olmalı. Bu hata ortaya çıktıktan sonra yayınevi veya dağıtım şirketi satışa sunduğu bu Kitabı niçin geri çekmez. Başka işlerde yaptığımız ve yutturduğumuz hata ve yanlışları ne olur Allah'ın kitabında bari yapmayalım.


DİB. lütfen inceleme görevini layıkıyla yapsın. O kitaba damgasını vurduğu mührün hakkını versin. İnceleme Kurulunda görev alanlar dostlar alışverişte görsün sadedince inceleme yapmasın. Öyle her önüne gelen yayınevi veya şahıslar meal veya Kur'an bastırmasın. Bir kaç elden denetimden geçmeden piyasaya sürülmesin. Ne olur, birileri bunu Allah rızası için yapsın. Öyle zannediyorum birçok evde bu şekilde yanlış basılmış Kur'anlar vardır. Bu Kitap hata kabul etmez beyler, biraz ciddiyet lütfen!... 23/06/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde