Ana içeriğe atla

Hazıra konulan proje okulları

Son zamanlarda ' Proje okullar' gündemimize girmeye başladı. Yazımın başında akıbetleri inşallah hayır olur demek isterim.

Eğitim ve öğretim kısa zaman zarfında sonuç alınabilecek bir süreç değildir. Uzun soluklu, uzun-ince bir yoldur. Meyveleri 10-20 yıl sonrası alınır. Hemen meyve alayım çabası her zaman iyi sonuç vermeyebilir. Verirse de hormonlu olur.

Proje okullarına karşı mıyım? Baştan söyleyeyim: değilim. Bazı okullar statüsü farklı, proje okulu olabilir. Benim sıcak bakmadığım husus rüştünü ispatlamış, başarılarıyla göz doldurmuş okulların özel statüye alınması. Böylesi okulları proje okul kapsamına almaktan ziyade yeni açılan okullar ya da daha önce açılmış fakat başarısıyla ön plana çıkmamış okulların proje kapsamına alınıp başarılı okullar seviyesine çıkarmak şeklinde olmalıydı. Sıfırdan alınan bir okul başarılı okullarla yarışır duruma getirilmek amaç olmalıydı. Böylece her ilde başarılı okulların sayısının artması hedeflenmeliydi.

Her ildeki gözde okullara bir göz atalım. Hiçbirinin sıralaması değişmiyor, zirveyi de bırakmıyor. Çünkü tercihler en yüksek puandan aşağıya doğru sıralanıyor. Yüksek puanlı öğrencilerin tercih ettiği okullar hep zirvede. Öğretmeni ve yönetimi değişse de durum bu.

Yeni sıfırdan açılmış ya da akademik başarısı yüksek olmayan bir okul özel statüye alınsın. Bu okulun öğretmenleri hep seçmece olsun. Devlet her türlü maddi ve manevi desteği bu okullara versin. 4 yılın sonunda bu okul tercih edilen başarılı bir okul olsun. İşte böyle bir başarıya ben şapka çıkarır, o eğitimcilerin 40 yıl kölesi olurum.

Bir okulun kumaşı iyiyse o okul iyi okul oluyor vesselam.  Gerisi havanda su dövmektir. Boşa kürek çekmedir. Lafı güzaftır...

Var mısınız böyle okulları proje kapsamına alıp taşın altına elimizi koymaya... 22.06.2016

Yorumlar

  1. Hocam keşke sizin gibi sağlıklı düşünseler o zaman herşey lafı guzaf olmaz böyle bir konuda da yazı yazmaziniza gerek kalmazdi

    YanıtlaSil
  2. İnşallah yanlıştan "Basra harap olmadan dönülür" hocam

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde