Ana içeriğe atla

İmza sirküleri

Fakültede okurken bir hocamız yoklama yapmazdı. Onun dersi ilk saatlerde bile olsa koşa koşa giderdim. Diğer öğretim görevlileri isim isim yoklama yapardı. Yoklama almayan hocanın amfisi ya da sınıfı dolu olurdu. Diğerlerinki ise zorunlu olduğundan devamsızlık hakkımızı da sonuna kadar kullanırdık.

Yoklama almayan öğretim görevlisine, "Hocam siz niye yoklama almıyorsunuz" derdik. O da: "Yıllar önce yoklama almamı istediler, elime de bir isim listesi tutuşturdular. Yoklamayı yapıp listeyi vermeye gittiğimde, "Tamam hocam gerek kalmadı" demişler. Bu duruma moralim bozuldu. "Bir daha benden yoklama listesi falan beklemeyin dedim. Ondan beri de yoklama almıyorum" dedi.

Okul bitti göreve başladık: Konferans, seminer, panel, toplantı ne varsa mutlaka imza sirküsü olur. Ya sıra ile dolaşır, ya girerken imzalanır, ya da çıkarken.  Bazen de imza sirküsü imzalanıp kaldırılmış olur. Az geç gelen imza sirküsü ne zaman gelecek diye sağına soluna bakar durur. Çünkü toplantıya geldiğini ispatlamanın yolu imzadır. İmzan yoksa yapılan etkinliğe katılmadın anlamına gelir. Amirin katılmama nedenini resmi yazıyla senden ister. Eğer önemli bir mazeretin olmazsa, belge sunamaz isen hakkında inceleme, gerektiğinde soruşturma açılması için mülki amirden onay alınarak iki muhakkik marifetiyle ifaden alınır.

Aylar önce bir toplantıya katılmadığım tespit edildiğinden ifadem istendi. Halbuki toplantıya katılmıştım. Bünyemizde iki ayrı kurum olduğundan bir tanesini imzalayıp diğerini imzalamamışım. Çünkü her sirküde ismimin karşısında iki kurum da işaretli olunurdu. Bu sefer ise her kurum için ayrı ayrı isim açılmıştı. İmza sirküsü geldiğinde hem bir taraftan ismini bulmaya çalışacaksın. İsmini bulur bulmaz da imzalayıp yanındakine vermek için acele etmen gerekiyor. Bir de imzalamak için yanında ayakta bekleyenler var. Hasılı iki yerde açılan ismimin biri imzalanmış, diğeri imzalanmamış. Bu yüzden katılmama gerekçem soruldu... Bazen de toplantı bilgisi gelmeden falan toplantıya niçin katılmadınız şeklinde de yine sorguya tabi tutulduğumuz olabilmektedir.

Öğretmenlerin haziran ve eylül aylarında iki haftalık seminerleri olur. Mutlaka yine imzalar alınır. Şubat ayında 5 yıldızlı bir otelde seminere alındım. Orada da yine imza sirküsü alındı. Yani MEB'de varlığının ispatı imzadır.

Bugün "Madde Bağımlılığı" ile ilgili bir seminere katıldım. Seminerin ikinci oturumu başlayacak iken imza sirküleri ortaya çıktı. Bir an evvel imza atmak için katılımcıların sirkü etrafında bekleşmeleri, konuşmaları, konuşmacının ahengini bozdu. İmzasını atanın çoğu da dinlemeden çekti gitti. Güzel bir görüntü oluşmadı maalesef. Pekala o konuşmacının yerinde bizlerden biri olabilirdi o kürsüde. Nedense başkasından empati isteyen bizler bazen  karşımızdakini kendimiz yerine koymayı unutuyoruz.

Milli Eğitim camiası dışında böyle bir imza sirküsü var mı acaba? Merak ettim doğrusu. Gelen gelmeyen belirlenecekse bunun artık bir başka yolu bulunmalı. Sonra zorla güzellik olmuyor. Dinlemek istemeyene  verilebilecek bir şey yoktur zaten. Gelir imzasını atar gider. Çıkardığı gürültü de cabası.

Var mı bir teklifi olan? Siz olsanız imza sirküsünün yerine neyi koyardınız?  04/04/2016



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde