Türkiye, Selçuklu ve Osmanlı'yı da sayarsak tarihi geçmişi olan bir ülke.
Bu uzun tarihi zaman diliminde devletler yıkılmış ve yeniden kurulmuş. Toprak kazanmışız, toprak kaybetmişiz. Acı, tatlı günler ve yıllar yaşamış.
Cumhuriyet dönemi de tozpembe değil. Kuruluş aşamasından bugüne, acı, ve tatlı yıllar geçirmişiz.
Geçmişten günümüze tüm dertlerimiz bitti mi, daha iyi günler mi yaşıyoruz? Tabii ki hayır. Hiçbir ülke yoktur ki sorunsuz olsun.
Yıl 2025 olmuş. Birçok sorunumuz, yeni çıkan sorunlarla birlikte az veya çok devam ediyor: Kimi çözülmüş kimi sumen altı edilmiş kimi ötelenmiş. Yeni sorunlar ortaya çıkmış. Şu var ki teknolojiyle birlikte hayatımızda büyük kolaylıklar olduğu bir gerçek.
Bu demek değildir ki gül bahçesindeyiz. Bugün yüksek enflasyondan kaynaklı hayat pahalılığı diye bir derdimiz var. Üstelik bu hayat pahalılığı diğer krizler gibi değil. Bağımlılık yaptı, bizi sevdi. Gitmek bilmiyor. Kiraların emekli maaşını geçtiği bir ortamda, bu insanlar bu yüksek enflasyona dayanabiliyorsa demek ki bizden memnun bu ülke diye düşünüyor olmalı.
Öbür sıkıntılar zamanla geçtiği gibi bu da geçer ya hu diyorum.
Burada bu girizgahtan sonra şunu dile getirmek isterim. Kazara bir insanımız enflasyondan, hayat pahalılığından, yüksek faiz oranlarından, genç nüfusun en yüksek işsizliğinden ve geçim sıkıntısından dem vursa, sesleri yüksek çıkan tuzu kuru büyük bir çoğunluk hemen savunmaya geçiyor ve "Geçmiş tüp kuyruklarını unutmadık" diyor.
İşin garibi geçmişte o kadar sıkıntılar çekilmiş. Hepsi zamanla unutulmuş. Nedense geçmişe dair tüp kuyruğu kalmış belleklerimizde. Artık o tüp kuyruklarından ne çekildiyse. 80 öncesi yamalı bohça koalisyon hükümetlerinin beceriksizliği ya da belki de dünya krizinden kaynaklı bu tüp kuyruğu temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuyor.
Bu psikoloji, tipik bir savunma psikolojisi. Başka da aklıma bir şey gelmiyor. Bu tüp kuyruğu teranesi öyle etkili ki derdiyle dertlenmek isteyenin ağzını tıkıyor. Konuşmayı, muhabbeti ve tespiti bitiriyor. Bu sıcak havalarda bile ortamda soğuk rüzgarlar estiriyor. Halbuki suiamel misal olamaz. Gören de bugün tüp kuyruğunu savunan var sanır.
Yazımı tipik bir savunma psikolojisi ile bitireyim: ABD’li yetkililer Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne (SSCB) bir ziyaret yapar. Rus yetkililer, misafirlerine gelişmişliklerini göstermek için yaptıkları metroyu gezdirmeye karar verir. “Efendim, metromuz şu kadar saniyeden fazla gecikmez. Zamanında durağına gelir” açıklaması yapar. ABD'li yetkililer metronun gelmesini bekler. Nedense belirtilen süre içinde metro gelmez. ABD'li yetkili, "Efendim, şu kadar saniye gecikti" deyince, Rus yetkili bunun altında kalır mı? "Ama efendim, siz de ülkenizdeki Kızılderilileri öldürdünüz" deyiverir. Bu savunma psikolojisi içindeki Rus yetkiliye ABD'li temsilci bir şey demiş mi bilmiyorum. Ama herhalde susmuştur. Öyle ya ortada konuşacak ne kaldı ki. Bu durum yani ABD'lilerin Kızılderilileri öldürmesi tıpkı bizim tüp kuyruğumuz gibi. Zira çok etkili. Siz siz olun, biri ağzını açtı mı, ona geçmiş tüp kuyruğunu hatırlatın. Zira çok etkili. En azından işin içine etmiş olursunuz.