2 Aralık 2025 Salı

Terbiyesizliğin Daniskası

01.12.2025 akşamı FB-GS arasında oynanan lig maçı oynandı. Ezeli rekabet, FB santrforu Jhon Duran’ın son saniyelerde attığı golle 1-1 berabere sona erdi.

Maçı izlemedim. İzlemem de. Bugüne kadar herhangi bir stada gidip maç izlemişliğim de yok. Televizyondan sadece milli maçları ve kulüplerin Avrupa maçlarının bazısını izlerim.

Her hafta sonu maçlar oynandıktan sonra şampiyonluğa ve düşmeye oynayan takımların sıralamasına bakarım. Ayrıca GS ve Konyaspor bu hafta ne yaptı diyerek skorlarını takip ederim. Futbola ilgim bu kadar.

İşten eve geldikten sonra da sosyal medyanın kısa videolarına göz atarım. Maçın oynandığı akşamın ertesinde kısa videoları açtım. Bir iki videonun arkasından FB takımının maçı bir bire getirdiği golü izledim. Maalesef golden sonra golü atan Jhon Duran’ın insanlıktan nasibi olmayan nahoş sevinç gösterisini de izlemiş oldum. Montaj mı diye emin olmak için birkaç defa izledim.

Maçı izleyenler ya da benim gibi sonradan kısa videodan görenler de bu sevinç gösterisine hayret etmiştir ve izledikleri görüntüden dolayı mahcup olmuştur.

90+5’te gol atarak takımını mağlup olmaktan kurtaran Jhon Duran, attığı gol sonrası FB tribünlerine doğru gidiyor. Tribün önündeki demirlerin üstüne çıkıyor ve cinsel organını iki eliyle tutarak seyircilere doğru sallıyor. Salladıkça sallıyor hem de. Böyle yazdığım için özür dilerim. Çünkü anlatırken ben utandım.

Bir futbolcu attığı gole sevinir. Takımını son saniyelerde attığı golle takımını mağlup olmaktan kurtardığı için daha fazla sevinir. Ama hiçbir sevinç terbiyesizlik, ahlaksızlık, utanmazlık seviyesinde olmaz. Sevincin de bir ölçüsü, edebi, sınırı ve seviyesi olur.

Kolombiyalı bu futbolcunun futbolculuğuna bir şey demem. Yalnız eğer bir futbolcu sevincinden ne yaptığını unutacak kadar kendini kaybediyorsa ben bu futbolcuya takımımda yer vermem. İstersen takımın vazgeçilmez yıldız futbolcusu olsun.

Ben o kulübün yetkilisi olsam, mukavelesini fesheder, kulüple bağını koparırım. Hiçbir şey yapamasam süresiz kadro dışı bırakırım. Transfer sezonu geldiği zaman elden çıkarırım.

Öyle zannediyorum, bu futbolcunun bu videosunu FB’li yetkililer de izlemiştir. Kendi futbolcuları da olsa bu görüntüden onlar da mahcup olmuşlardır. Gereğini hemen yapmalıdırlar. İnşallah savunmaya geçmezler.

Jhon Duran’a öyle bir ceza verilmeli ki eli uçkurunda olan, onu olur olmaz meydanlarda sallayan, sallamaya yeltenecek ne kadar sevincik delisi varsa hepsine ibret olmalıdır.

Abartıyor değilim. İnanın bu futbolcunun yaptığını hayvanlar bile yapmaz.

Liseli Kızların Makyajı

Moda dendiği zaman kadın akla gelir. Çünkü stilistler giyim ve kuşamda hep kadınlar üzerine kafa yorarlar. Bugüne kadar piyasaya çıkardıkları da hep müşteri bulmuştur. Hatta kapış kapış gitmiştir. 

Modadan geçtim. Lise çağındaki genç kızların makyajı, saçlarını boyamaları bana garip geliyor.

Daha genç yaşta saçları dökülse ya da ağarsa varsın boyasınlar diyeceğim. Bir defa boyama ile bu iş bitse varsın saçlarının rengini değiştirsinler diyeceğim. Gel gör ki saç boyandı mı sürekli boya ister. Bu da rapora bağlı hastaların bazı ilaçları ölünceye kadar kullanarak ilaç firmalarının vefalı müşterileri oldukları gibi saça boya girmişse ilanihaye güzellik salonlarının gedikli müşterisi olurlar. 

Bir diğer husus, genç kızların makyaj yapması. O kadar aşırı makyaj yapanlar görürüm ki sanırsın ki boya küpüne girip çıkmış. Çoğunun yüzüne bakılmaz. Çünkü bildiğin boya.

İnsan yaşlansa, yüzünde kırışıklar oluşsa, dersin ki gizlemek için makyaj yolunu seçti. Ama daha sıfır km denecek yaşta olan, yüzünde kırışıklık olmayan gencecik kızların makyajını hiç anlamadım. Anlamaya niyetim de yok. 

Kimsenin makyajında, saçını boyamasında, modayı takip etmesinde değilim. İsteyen makyajını yapsın isteyen modayı takip etsin isteyen saçını boyatsın. 

Belediyeleri Nasıl Bilirdiniz?

Belediyeleri nasıl bilirsiniz bilmem. Bildiğim, varlıkları da problem, yoklukları da.

Bunlarsız olmaz. Bunlarla da olmaz.

Başına buyruklar. Devlet içinde devlettirler. Ayrı bir cumhuriyettirler.

Yapıp bozmada, bozup yapmada üstlerine yoktur. Kaldırım ve kavşakta hizmet tanımazlar. Kavşakların bazıları yolu rahatlatırken bazıları nazarlıktır. Bizi unutmayın, her bu kavşağa gelince bu hizmeti size sunanı hatırlayın dercesine kavşağı çileye dönüştürürler. Işık koymadıkları yerlere tümsek ve kasis yapmak da hatırlanması gereken hizmetlerindendir.

Devlet bütçesi gibi bütçeleri vardır. Doğru dürüst borçlu olmayanı yoktur. Gerekirse kredi çekip faizini öderler. Her bir belediye kendinden sonraki yeni yönetime devlette devamlılık esastır prensini gereği borç devreder.

Gerekli, gereksiz her işe burunlarını sokarlar. Yapmaları gerekeni bazen yapmazlar, üzerine vazife olmayan şeyleri her daim yaparlar.

Eleman istihdamında devletle yarışırlar. Şehrin en büyük istihdam kapısıdır.

Fütursuz harcamada sınır tanımazlar.

Paraya sıkıştıkça suya dokunurlar.

Her şeyden vazgeçerler ama ekmek fırıncılığı onların ata mesleği.

Başkan değiştikçe kızağa çekilen üst düzey görevli sayısında artış olur. Birinde göz bebeği olan, diğerinde tu kaka olur.

Yeni işçi almak için emekliliğini hak eden eskileri emekliliğe zorlarlar. Emekli olmak istemeyenlere mezarı gösterirler. Demek isterler ki "Bak şu mezarlara. Buralar senin gibi vazgeçilmezlerle dolu". Çalışan, ihtiyacım var deyip emekliliğe yanaşmazsa hizmette sınır yoktur. Çalışan sürgün gönderilir. Çünkü oradaki hizmetin de yürümesi gerekir.

Huzur hakkının mimarlarıdır. Bundan üst düzen yöneticiler faydalanır.

Şehrin mahalli basınını reklam, ilan vb. imkanlarla ayakta tutarlar ya da beslerler. Reklam almak ya da reklamın kesilmemesi için mahalli basının yapacağı, şehrin belediyesi aleyhine haber yapmamak. Olumsuz gelişmelerde üç maymuna oynamak. O yüzden Anadolu şehirlerinde belediye aleyhine yazı ve çizi olmaz. Ne de olsa ekmek teknesi. Al sana huzurlu, mutlu ve müreffeh bir şehir.

Şehirde ne kadar STK varsa onları beslemeyi şiar edinirler. Yeter ki kendileriyle uyumlu çalışsınlar, aynı düşüncede olsunlar.

Devlete olan borcunu ödemeye pek yanaşmazlar. Ötelerler de ötelerler. Devletin borcunu öteledikleri gibi şehrinin esnafından aldığı hizmetin bedelini de zamanında ödemezler. Kimsenin de sesi çıkmaz. Nasılsa belediye ekmek kapısı. Kimse ekmek teknesine halel gelsin istemez.

Kaynak bulmada çok mahirdirler. Gerekirse hazine arazisi tarla ve arsaları satarak günü kurtarırlar.

Gayrimenkullerin değerini belirleme görevi kendilerinde. Alım satımlarda rayiç için belediyeye müracaat zorunludur. Değilse tapu devri mümkün olmaz. Rayici en alt sınırdan gösterirler. Rayici düşük gösterdiği için kimse kendilerine hesap sormaz. Çünkü belediye hesap vermez. Sen de belediyenin verdiği rayice göre gayrimenkulü alırsan eksik beyan vermekten devlet yakana yapışır. Yeter ki müflis tüccar misali devlet eski defterlere sarılsın. Belediyeyi atlar. Sana hesap sorar. Önce eksik harcı belirler. Sonra sana ceza verir. Ardından tapu devrinden bu yana ne kadar süre geçmişse sana faiz yansıtır. Kısaca belediye gayrimenkulün değerini düşük göstererek vatandaşın tepkisini çekmez ve iyi polisi oynar. Hazine ise bu iyi polise bir şey demez, kötü polisi vatandaşa oynar. Sonuçta, devletin kurumu devleti zarara uğratır. Ceremesini vatandaş çeker. Onlar ise gül gibi geçinip gider.

İhalelerde dönen dolapları kimse bilmez. Çünkü onlar yetimin hakkını korumak için oradalar. 

Belediye içinde bir yolsuzluk ortaya çıkarsa, yolsuzluğun üzerine gitmek yerine, bunu dışarıya kim sızdırdı araştırmasını yaparlar. 

Devletin sırtında en büyük kamburdurlar. Yalnız bunu ne kendileri bilir ne de devlete yön verenler. 

Siyaset kurumunun arpalığıdır buralar. 

Kısaca yaptıklarına, yapacaklarına akıl sır ermez. Sana düşen var bir hikmeti deyip susmak ve yutmak ya da bizden deyip görmezden gelmek.