26 Aralık 2025 Cuma

İsli Ev

Evin arka balkonu tam kafa dinlendirme yeri. Ne ses ne gürültü ne kir ne de pas. Çünkü ne caddeye bakar ne de sokağa. Sitenin 8-10 araçlık açık otoparkı var sadece. Karşımızda da birkaç bina. Onlar beni görmez, ben de onları.

Yaz demem, kış demem. Evde oldukça ara ara bu balkona çıkar, teşehhüt miktarı oturur, nefeslenirim.

25 Aralık sabahı da çıktım balkona. Ama balkon her zamanki gibi değildi. Yuvarlak masanın üstüne adeta is yağmış. Sandalye hakeza. Balkon demirleri ve kurutmalık da öyle.

Benden habersiz akşam bu balkonda mangal sefası mı yapıldı diye aklıma gelmedi değil. Yalnız bizim evde mangal sefasının siftahı yoktur.

Bir gariplik vardı. Belli ki hava kirli, adeta gökten is yağmış dedim. Sağa sola dokunmadan ve sandalyeye oturmadan ayakta üç beş dakika durdum. Sonrasında eve geçtim.

Evden çıkıp çarşı-pazar, eş-dost dolaştım.

Akşamında eve geldiğimde, kayın biraderin ablasının elinde bir bezle evi bir baştan öbür başa siler gördüm. Bu uğurda kaç bezi heba etti bilmem. Bildiğim, balkonda gördüğüm is tüm pencerelerin dışında da oluştuğu gibi evin içine de girmiş. Çünkü bezler simsiyah olmuş.

Bu neyin nesi demeye gerek kalmadan kayınvalidenin kızı, dün akşam kandil dolayısıyla yakılan lastiklerin isi bu dedi. Her sildiği yeri “şuna bak” diye bana gösterdi. Sanki lastikleri ben yakmışım, kandili ben kutlamışım gibi.

Meğer evin islenmesi sadece balkondan ibaret değilmiş. Turpun büyüğü evin içine kadar girmiş. Benim ev olmuş isli ev.

Hasılı, Konyalı belli yerlerde ve buldukları boş yerlerde lastik yakarak, üç ayların gelişini akşamın karanlığından gecenin geç vakitlerine kadar kutladılar. Gönüllerince eğlenip hoşça vakit geçirdiler. Sanki bizim evin içinde yakılmış gibi ertesi günü evin her bir yerini silmek bize düştü. Kısaca onlar eğlendi, ceremesini biz çektik.

Daha bu iyi günüm. Bu evin isinin gitmesi öyle alelacele silmekle gitmez. Yarın is tam çıkmamış. İki kadın çağıracağım denirse işte o zaman yandığımın resmi. Çıkan paraya mı yanarsın, akşama kadar girişi kapalı eve mi? İşin yoksa çarşı pazar dolaş dur.

Düşündüm de iyi ki önü arkası kapalı bir sitede oturuyorum. Ya bir de cadde üzeri bir yerde ikamet etseymişim, isten evin içine girilmezdi. Beterin beteri var. Buna da şükür.

Sadede gelirsem, kandiller kültürün bir gereği. Geçmişten günümüze kutlanıyor. Varsın yine kutlasın, bu gelenek devam etsin. Yalnız şu lastik ve ateş yakma işine bir son vermek lazım. Çünkü her yakılan ateş hem havayı kirletiyor hem evleri is dolduruyor hem de oksijen yerine is soluyoruz. İnan abartmıyorum. Lavaboda ihtiyacımı giderdim. Burnumdan is aktı. Görünen tablo, eskilerde kalmış soba kovasına kömür doldurma sonrası oluşan tablo.

Bu senenin fener alayı ve kandil kutlaması geçti. Önümüzdeki yıldan itibaren hava ve çevreyi kirletecek lastik ve odun yakma türü kutlamaya, uygulanan bir yasak konmalı. Yetkililerden caydırıcı müeyyidesi olan bir karar almasını bekliyoruz.

25 Aralık 2025 Perşembe

Bir Şeyler mi Kaçırılıyor?

Azerbaycan’dan Türkiye’ye dönerken Gürcistan üzerinde düşen C-130 askeri kargo uçağında bulunan 20 askerden kurtulan olmadı. Hepsi şehit oldu. Uçağın havada iken parçalandığı ve alevler içinde dönerek yere düştüğü belirtiliyor. (11. 11.2025)

11 Kasımdan bu yana uçağın niçin düştüğü, pilotaj hatasından mı kaynaklandığı, uçağın teknik bir arızasından dolayı mı infilak ettiği, dışarıdan bir temas olup olmadığı, hava muhalefetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı üzerine bir açıklama yapılmadı. Olay hâlâ gizemini koruyor.

Kaza mı yoksa bir başka ülkenin saldırısı sonucu düştüğü üzerine de pek konuşulmadı. Çünkü Avrupa’dan gelen ve otelde kalan bir gurbetçinin zehirlenme olayı aynı anda gündeme düştü. Uçak kazası veya suikast gündemden düştü. Türkiye günlerce bu ailenin ölümünü konuştu. Aile, yedikleri midyeden mi öldü? Aldıkları lokumdan mı? Tavuk dönerden mi yoksa otelde yediklerinden mi zehirlendi? Midyeci, lokum satan ve dönerci gözaltına alındı. Şundan, bundan öldüler derken gurbetçi ailenin otelin ilaçlanması sonucu zehirlendiği açıklandı.

20 askerin şehit olduğu uçak kazası ile 4 kişilik bir ailenin zehirlenme sonucu ölümleri aynı zamana denk geldi. 24 kişinin hayatına mal olan bu iki ölümlü olay üzücü ve acı. Bırakın 24 kişiyi bir kişinin ölümü bile üzücü. Yalnız 20 askerin ölümü, zehirlenen aile kadar konuşulmadı ve gündemde kalmadı.

Hangi ülkeye ait olduğu belli olmayan, belli ise de şu ülkenin denmeyen İHA’lar ülkenin değişik bölgelerinde görüldü. İki tanesi kendiliğinden düştü, bir tanesi ise F16 ile düşürüldü.

Ülke topraklarında görülen bu İHA’lardan bazısının düşmeden, görevini yaptıktan sonra geri ülkesine dönüp dönmediğini bilmiyoruz. Sadece Rusya ve Ukrayna’nın İHA’larla ilgili uyarıldığı açıklandı.

Sahipsiz İHA’lar semalarımızda cirit atarken, bu İHA’lar ülkemizde ne gezer üzerine pek yazılıp çizilmedi. Çünkü Habertürk Genel Yayın Yönetmeni iken “Uyuşturucu kullanma ve bulundurma, kullanılmasına yer ve imkan sağlama” iddiasıyla gözaltına alınan Mehmet Akif Ersoy gündeme oturdu. Sunucu Ela Rümeysa Cebeci, FB Kulüp Başkanı Saadettin Saran ve diğer sanatçılar gözaltına alındı. Adı geçen bu üç kişinin saçlarından alınan numune ile uyuşturucu kullandıkları belirlendi. Gizli tanık ve itiraflarla operasyonların devam edeceği anlaşılıyor. Ersoy ve Cebeci’nin ifade tutanakları, girdikleri ikili, üçlü ilişkiler günlerce yazılıp çiziliyor.

Her şey yazılıp çiziliyor. Tek yazılıp çizilmeyen, uyuşturucu kullananların bu uyuşturucuları nereden ve kimden temin ettikleri. Halbuki esas ulaşılması gereken uyuşturucu baronları olmalı.

Uyuşturucu operasyonlarından önce başlayan hâlâ kamuoyunu meşgul eden bir başka konu daha var. O da bahis operasyonları. Futbolcular ve hakemler bu operasyonların merkezini oluşturuyor.

Gündemi meşgul eden gurbetçi ailenin ölmesi, uyuşturucu ve bahis operasyonları da canımızı sıkan ve üzerine gidilmesi gereken konular. Yalnız 20 askerin ölümüne sebebiyet veren askeri uçağın düşmesi ya da düşürülmesi, sahipsiz İHA’lar, Libya Genel Kurmay Başkanı ve arkadaşlarını taşıyan uçağın düşmesi ya da düşürülmesi hâlâ gizemini koruyor. Bu konular gündemden düşmemeli.

Hülasa, insanımız, bazı önemli olayların üstünün örtülmesi ya da gündemden düşmesi amacıyla başka operasyon, konu ve olayların gündeme sokulduğuyla ilgili kapalı kapılar ardında konuşuyor. Böyle bir şeyin olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Bu konularda, yetkililer tarafından kamuoyu bilgilendirilirse bu tür şüphelere mahal bırakılmaz. Bir de uyuşturucu ve bahis operasyonlarında operasyon üstüne operasyon yapıp günlerce kamuoyunu meşgul edip sonra doğru dürüst ceza alan olmazsa, özellikle uyuşturucu baronlarına ulaşılmaz ve gereği yapılmazsa, her şey eski hamam eski tas olacaksa operasyonların bir anlamı olmaz. Kamuoyunu meşgul edildiğiyle kalır. Bu da bazı önemli hususlar konuşulmasın diye özellikle başka operasyonların servis edildiği şüphesini artırır. Yetkililerden istenen, kamuoyunu zamanında bilgilendirmek ve doyurucu açıklama yapmaktır.

24 Aralık 2025 Çarşamba

O Artık Kadrolu

Galatasaray'da futbol oynarken başarılı bir oyun sergileyen Kerem Aktürkoğlu, Benfica'da oynarken de oynadığı oyun ve attığı gollerle adından söz ettirdi. Aynı zamanda Milli Takım'da da etkili bir futbolcu.

GS, Benfica'da ve Milli Takım'da başarılı olan Kerem, FB'ye maliyeti yüksek bir para ile transfer oldu.

Hem FB'nin hem de herkesin beklediği, Kerem'in FB'de yine adından söz ettirmesi, takımın vazgeçilmezi olması; oynadığı oyun, attığı gol ve asistleriyle konuşulması.

Kerem FB'ye geldiği andan itibaren yine hakkında konuşulan bir oyuncu. Tek farkla. Etkili olmaması yönüyle adından söz ettiriyor.

Her ne olduysa bildiğimiz başarılı Kerem gitti, başarısız bir Kerem geldi. 

Sebebi hikmeti nedir bilinmez ama Kerem'in başarılarından ardından başarısız bir profil çizmesi, bir fıkrayı aklıma getirdi. Teşbihte hata olmasın, fıkra şöyle:

İneğin biri günde 40 kilo süt verirmiş. İnekteki bu verim yetkilileri harekete geçirir. Derler ki "Ey inek! Biz seni devlet üretim çiftliği haraya almak istiyoruz". Bu teklif ineğin de hoşuna gider.

İnek haraya alınır.

İnek mutlu, devlet mutlu. 

Ama bir sorun var. Çünkü ineğin veriminde anormal bir düşüş var. Haliyle yetkililerdeki mutluluk her geçen gün önce hayret ve şaşkınlığa, sonra da üzüntüye dönüşür.

Sebebi hikmetini ineğe sormak isterler ve ineğin yanına gelirler ve derler:

"Ey inek! Sen çok verimli bir inek idin. Günlük kırk kilo süt veriyordun daha önce. Şimdi dört kilo vermeye başladın. Ne oldu sana? Gördüğümüz kadarıyla hiçbir şeyini eksik etmedik. Çünkü yediğin önünde, yemediğin arkanda. Nedir bunun sebebi?

İnek şöyle, böyle diyerek bir gerekçe öne sürmez. Yetkililere tek cümle söyler:

"Ben kadrolu oldum artık". 

Acaba Kerem Aktürkoğlu FB'ye geldikten sonra kadrolu mu oldu ya da kendini kadrolu biri olarak mı görüyor?