Belediyeleri nasıl bilirsiniz bilmem. Bildiğim, varlıkları da problem, yoklukları da.
Bunlarsız olmaz. Bunlarla da olmaz.
Başına buyruklar. Devlet içinde devlettirler. Ayrı bir cumhuriyettirler.
Yapıp bozmada, bozup yapmada üstlerine yoktur. Kaldırım ve kavşakta hizmet tanımazlar. Kavşakların bazıları yolu rahatlatırken bazıları nazarlıktır. Bizi unutmayın, her bu kavşağa gelince bu hizmeti size sunanı hatırlayın dercesine kavşağı çileye dönüştürürler. Işık koymadıkları yerlere tümsek ve kasis yapmak da hatırlanması gereken hizmetlerindendir.
Devlet bütçesi gibi bütçeleri vardır. Doğru dürüst borçlu olmayanı yoktur. Gerekirse kredi çekip faizini öderler. Her bir belediye kendinden sonraki yeni yönetime devlette devamlılık esastır prensini gereği borç devreder.
Gerekli, gereksiz her işe burunlarını sokarlar. Yapmaları gerekeni bazen yapmazlar, üzerine vazife olmayan şeyleri her daim yaparlar.
Eleman istihdamında devletle yarışırlar. Şehrin en büyük istihdam kapısıdır.
Fütursuz harcamada sınır tanımazlar.
Paraya sıkıştıkça suya dokunurlar.
Her şeyden vazgeçerler ama ekmek fırıncılığı onların ata mesleği.
Başkan değiştikçe kızağa çekilen üst düzey görevli sayısında artış olur. Birinde göz bebeği olan, diğerinde tu kaka olur.
Yeni işçi almak için emekliliğini hak eden eskileri emekliliğe zorlarlar. Emekli olmak istemeyenlere mezarı gösterirler. Demek isterler ki "Bak şu mezarlara. Buralar senin gibi vazgeçilmezlerle dolu". Çalışan, ihtiyacım var deyip emekliliğe yanaşmazsa hizmette sınır yoktur. Çalışan sürgün gönderilir. Çünkü oradaki hizmetin de yürümesi gerekir.
Huzur hakkının mimarlarıdır. Bundan üst düzen yöneticiler faydalanır.
Şehrin mahalli basınını reklam, ilan vb. imkanlarla ayakta tutarlar ya da beslerler. Reklam almak ya da reklamın kesilmemesi için mahalli basının yapacağı, şehrin belediyesi aleyhine haber yapmamak. Olumsuz gelişmelerde üç maymuna oynamak. O yüzden Anadolu şehirlerinde belediye aleyhine yazı ve çizi olmaz. Ne de olsa ekmek teknesi. Al sana huzurlu, mutlu ve müreffeh bir şehir.
Şehirde ne kadar STK varsa onları beslemeyi şiar edinirler. Yeter ki kendileriyle uyumlu çalışsınlar, aynı düşüncede olsunlar.
Devlete olan borcunu ödemeye pek yanaşmazlar. Ötelerler de ötelerler. Devletin borcunu öteledikleri gibi şehrinin esnafından aldığı hizmetin bedelini de zamanında ödemezler. Kimsenin de sesi çıkmaz. Nasılsa belediye ekmek kapısı. Kimse ekmek teknesine halel gelsin istemez.
Kaynak bulmada çok mahirdirler. Gerekirse hazine arazisi tarla ve arsaları satarak günü kurtarırlar.
Gayrimenkullerin değerini belirleme görevi kendilerinde. Alım satımlarda rayiç için belediyeye müracaat zorunludur. Değilse tapu devri mümkün olmaz. Rayici en alt sınırdan gösterirler. Rayici düşük gösterdiği için kimse kendilerine hesap sormaz. Çünkü belediye hesap vermez. Sen de belediyenin verdiği rayice göre gayrimenkulü alırsan eksik beyan vermekten devlet yakana yapışır. Yeter ki müflis tüccar misali devlet eski defterlere sarılsın. Belediyeyi atlar. Sana hesap sorar. Önce eksik harcı belirler. Sonra sana ceza verir. Ardından tapu devrinden bu yana ne kadar süre geçmişse sana faiz yansıtır. Kısaca belediye gayrimenkulün değerini düşük göstererek vatandaşın tepkisini çekmez ve iyi polisi oynar. Hazine ise bu iyi polise bir şey demez, kötü polisi vatandaşa oynar. Sonuçta, devletin kurumu devleti zarara uğratır. Ceremesini vatandaş çeker. Onlar ise gül gibi geçinip gider.
İhalelerde dönen dolapları kimse bilmez. Çünkü onlar yetimin hakkını korumak için oradalar.
Belediye içinde bir yolsuzluk ortaya çıkarsa, yolsuzluğun üzerine gitmek yerine, bunu dışarıya kim sızdırdı araştırmasını yaparlar.
Devletin sırtında en büyük kamburdurlar. Yalnız bunu ne kendileri bilir ne de devlete yön verenler.
Siyaset kurumunun arpalığıdır buralar.
Kısaca yaptıklarına, yapacaklarına akıl sır ermez. Sana düşen var bir hikmeti deyip susmak ve yutmak ya da bizden deyip görmezden gelmek.