Toplum olarak fiziğe önem veririz. Öze, içe pek önem vermeyiz. Önemli görsek de birinci önceliğimiz değil. Biraz kapalı mı geldi. Ne mi demek istiyorum? Örneklerden gidelim o zaman:
Bir araç satın alacağımızda ilk önce kaportaya bakarız. Çürük var mı? orijinal mi? Boya var mı? Önden, arkadan vuruk var mı? Yani iskeletine bakarız öncelikle. Aracın motoru kesinlikle ilk önceliğimiz değildir.
Eş adayı ararken de namzedin boyuna, bosuna, endamına ve fiziğine bakarız. İçi, iç dünyası öncelikler arasında ilk üçe pek girmez. Hele bir de kadrolu çalışan ise aliyyül âlâ olur vesselam.
Kurbanlık hayvana mı bakacağız, yine gözümüz hayvanın fiziğinde.
Hasılı her şeyimiz fizik. Alaverelerimiz fizikle başlıyor, fizikle bitiyor. Lise 1'den itibaren hayatımıza bir de öğrencilerin korkulu rüyası Fizik dersi giriyor. Ne olduğunu doğru dürüst anlamadan sınıf geçmek ve test çözmek için uğraşır dururuz.
Hayatımız, içimiz, dışımız fizik dersek yeridir. Fizikle yatar, fizikle kalkarız. Rüyalarımıza girer. Bütün derdimiz fiziktir. Elde etmeye dünyayı veririz. Elde ettikten sonra kerevetimize eremiyoruz. Esas hayat, esas sıkıntı bundan sonra başlıyor. Çünkü biz Allah'tan fizik istemiştik verdi.
Görüntüsüne aldanıp aldığımız aracın içine binince motor başta olmak üzere diğer aksamının teklediğini, sos verdiğini görürüz. Ama iş işten geçmiştir artık. Bundan sonra geri kalan ömrümüzü araçla beraber sanayide tamirci ustasıyla geçireceğiz demektir. Görüntüsüne hayran olduğumuz kaportaya bir vuruldu mu, kaportacının elinden nasıl kurtulursun bilemem.
Hayatımızı birleştireceğimiz eşimizin albenili görüntüsü çektikçe çekmiştir seni. O cazibe merkezi, dünyanın merkezidir artık. Geri kalan ömrünü ona hizmet ederek onu memnun etmek için geçirirsin. Allah vere de görüntüsü meleği andıran perinin içi de güzel olsun. Özü de güzelse keyfine diyecek olmaz. Değilse yat ağla. Kalk ağla onu memnun edeceğim diye.
Kurbanlık hayvanın görüntüsünü beğenirsen genelde içinden de memnun kalırsın. Çünkü hayvanların genelde içi dışı birdir; şayet satıcı bir hile yapmamışsa.
Derslerden Fizik'ten pek yüzün gülmez. Çünkü bu ders sevdirmek için değil. Sanki nefret ettirilmek için icad edilmiş gibidir. Ders kolaylaştırılırsa öğrenci sınıfı geçeceğinden öğretmen pek cazibe merkezi olmaz. Ağırlaştıracaksın ki öğrenci peşinden ayrılmayacak. Gördüğü zaman sana saygı gösterecek, bir dediğini iki etmeyecek, selam verirken gözü sana bakacak, gerekirse senden ya da bir başka okuldaki meslektaşından özel ders alacak. Meslektaşınla çaprazlama paylaşacaksın. Gördüğün gibi çekim alanın hiç yok olmayacak.
Dediklerimden ve verdiğim örneklerden ikna olmadıysan seni sanal aleme davet edeyim. Orayı biraz izle. Paylaşımları gör. Gerçek hayatın yansımasını tüm çıplaklığıyla görürsün orada. Ne mi demek istiyorum. İstersen kaportanı orada bir paylaş. Kısa zamanda beğeni rekorları kırarsın. Gelen beğenir, giden beğenir kaportanı. En beğeni almayan kaportanın sayısı yüzün altına düşmez. Ama kazara bir de orada fikir, düşünce, yazı paylaşırsan kaportana verilen değerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Onlar da ayıp olmasın diyedir. Çünkü önemli olan senin fikirlerin değildir. Dış kaporta daha önemlidir. Çünkü fikir, düşünce gibi şeyler okuma gibi bir sorumluluk gerektirir. Oldum olası sorumluluğu sevmeyiz. Kazara okusa bile, sen ona; iyi ol, adil ol vb. Şeyler söyleyeceksin. Bir defa bu alem sorumluluk yeri, hatta hatırlatma yeri hiç değildir.
Eğer illa yazı ve düşünce paylaşacağım diyorsan ya etkili bir makamda, ya da ünlü bir yerde ağırlığın olmalıdır. Yerin iyi olunca bir hayırlı geceler diye bir yazı paylaşsan yine beğeni rekorları kırarsın. Yok böyle bir yerin yoksa otur oturduğun yerde. Fikrim de, zikrin de senin olsun...
Hayatımız, içimiz, dışımız fizik dersek yeridir. Fizikle yatar, fizikle kalkarız. Rüyalarımıza girer. Bütün derdimiz fiziktir. Elde etmeye dünyayı veririz. Elde ettikten sonra kerevetimize eremiyoruz. Esas hayat, esas sıkıntı bundan sonra başlıyor. Çünkü biz Allah'tan fizik istemiştik verdi.
Görüntüsüne aldanıp aldığımız aracın içine binince motor başta olmak üzere diğer aksamının teklediğini, sos verdiğini görürüz. Ama iş işten geçmiştir artık. Bundan sonra geri kalan ömrümüzü araçla beraber sanayide tamirci ustasıyla geçireceğiz demektir. Görüntüsüne hayran olduğumuz kaportaya bir vuruldu mu, kaportacının elinden nasıl kurtulursun bilemem.
Hayatımızı birleştireceğimiz eşimizin albenili görüntüsü çektikçe çekmiştir seni. O cazibe merkezi, dünyanın merkezidir artık. Geri kalan ömrünü ona hizmet ederek onu memnun etmek için geçirirsin. Allah vere de görüntüsü meleği andıran perinin içi de güzel olsun. Özü de güzelse keyfine diyecek olmaz. Değilse yat ağla. Kalk ağla onu memnun edeceğim diye.
Kurbanlık hayvanın görüntüsünü beğenirsen genelde içinden de memnun kalırsın. Çünkü hayvanların genelde içi dışı birdir; şayet satıcı bir hile yapmamışsa.
Derslerden Fizik'ten pek yüzün gülmez. Çünkü bu ders sevdirmek için değil. Sanki nefret ettirilmek için icad edilmiş gibidir. Ders kolaylaştırılırsa öğrenci sınıfı geçeceğinden öğretmen pek cazibe merkezi olmaz. Ağırlaştıracaksın ki öğrenci peşinden ayrılmayacak. Gördüğü zaman sana saygı gösterecek, bir dediğini iki etmeyecek, selam verirken gözü sana bakacak, gerekirse senden ya da bir başka okuldaki meslektaşından özel ders alacak. Meslektaşınla çaprazlama paylaşacaksın. Gördüğün gibi çekim alanın hiç yok olmayacak.
Dediklerimden ve verdiğim örneklerden ikna olmadıysan seni sanal aleme davet edeyim. Orayı biraz izle. Paylaşımları gör. Gerçek hayatın yansımasını tüm çıplaklığıyla görürsün orada. Ne mi demek istiyorum. İstersen kaportanı orada bir paylaş. Kısa zamanda beğeni rekorları kırarsın. Gelen beğenir, giden beğenir kaportanı. En beğeni almayan kaportanın sayısı yüzün altına düşmez. Ama kazara bir de orada fikir, düşünce, yazı paylaşırsan kaportana verilen değerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Onlar da ayıp olmasın diyedir. Çünkü önemli olan senin fikirlerin değildir. Dış kaporta daha önemlidir. Çünkü fikir, düşünce gibi şeyler okuma gibi bir sorumluluk gerektirir. Oldum olası sorumluluğu sevmeyiz. Kazara okusa bile, sen ona; iyi ol, adil ol vb. Şeyler söyleyeceksin. Bir defa bu alem sorumluluk yeri, hatta hatırlatma yeri hiç değildir.
Eğer illa yazı ve düşünce paylaşacağım diyorsan ya etkili bir makamda, ya da ünlü bir yerde ağırlığın olmalıdır. Yerin iyi olunca bir hayırlı geceler diye bir yazı paylaşsan yine beğeni rekorları kırarsın. Yok böyle bir yerin yoksa otur oturduğun yerde. Fikrim de, zikrin de senin olsun...