18 Nisan 2025 Cuma
Faizle İmtihanımız
Rasim Hutbesi
KKTC'de Neler Oluyor? *
Neden?
18 Nisan 2011 tarihli sosyal medya profilimde, birbiri ile alakalı olmayan paylaşımlar yapmışım. Sözlerin sahibi vardır belki. Ama nedense kimden alıntı yaptığıma yer vermemişim. Sözlerin sahipleri haklarını helal etsinler.
Aşağıda bu alıntılara yer veriyorum.
“Neden ilanlarda "doktordan temiz araba" diye yazılır? Hipokrat yemininde, ‘arabamı temiz kullanacağım’ şeklinde bir madde mi vardır?”
“Neden futbol takımı olan Ajax, Ayaks diye okunur da temizlik ürünü Ajax, Ajaks diye okunur?”
“İpana 7 reklamındaki kıza, "Ne zamandan beri İpana 7 kullanıyorsun?" diye soran doktor, İpana 7'nin yeni bir ürün olduğunu ve reklamdan sadece birkaç gün önce piyasaya çıktığını bilmemekte midir?”
“Bulmacalarda, boru sesinin karşılığı neden hep "ti"dir? Bulmacaları hazırlayan arkadaşlar, hiç "ti" diye ses çıkaran boru görmüşler midir?”
“Bir programı kurarken neden "kabul ediyorum" ya da "kabul etmiyorum" seçenekleri vardır? O kadar parayı bayılıp bir bilgisayar programı satın aldıktan sonra “kabul etmiyorum" seçeneğini işaretleyen bir takım saf kişiler mevcut mudur?”
“Dolmuşlardaki fiyat arifesinde, "en kısa mesafe", neden "indi-bindi" olarak tabir edilir? Önce inilip sonra mı binilir? Bir terslik yok mudur?”
“Cumartesi ve pazartesinin neden kendi isimleri yoktur?”
“Düğünlerde, neden "Dom Dom Kurşunu" ile göbek atılmaktadır? "Bir avcı vurdu beni, bin avcı beni yedi" gibi sözler eşliğinde kendinden geçen başka milletler var mıdır?”
“Televizyona çıkan insanlar neden kendilerini Türkiye'deki bütün insanların izlediğini sanırlar? Örnek: Şu anda 70 milyon kişi bizi izliyor.”
“Neden dükkanını kapatıp giden esnaf, kapıya "10 dakika sonra döneceğim" yazar? Ne zaman gittiğini nasıl anlarız?”
“Neden sınavlarda "4 yanlış bir doğruyu götürür" şeklinde bir uygulama ile öğrenciler cezalandırılırlar da "4 doğru bil, bir doğru da bizden" şeklinde bir uygulama başlatılıp zekaya ve riske girme cesaretine ödül verilmez?”
“Neden öğrenciler, ilköğretimin besinci sınıfına kadar öğretmene, ‘öğretmenim’ diye seslenirken altıncı sınıfta bir anda "hocam" diye seslenmeye başlarlar?”
Neden insanlar birbirlerine sarılınca sağa-sola sallanırlar?
“Neden her gördüğümüz haritada hemen Türkiye'yi bulmaya çalışırız? Millet olarak dünyada kaybolma kompleksimiz mi vardır?”
17 Nisan 2025 Perşembe
Aileye Kibrit Suyu Döken Programlar *
Bugünlerde ne zaman kısa videoları açtığımda önüme hep Esra Erol'un programından kesitler geliyor.
Anladığım kadarıyla durum kısaca şöyle: Kayseri Develi'nin bir köyünden bir genç, Instagram üzerinden tanıştığı zihinsel engelli bir kız ile nişanlanır.
Nişanın ardından damat eve gelip gitmeye devam eder. Bu gidip gelmeler sonucunda damat, nişanlısı kızdan ziyade kızın annesi yani kayınvalidesi ile ilgilenir.
Oynaşıp şakalaştıklarına dair videolar da evdeki diğer kız tarafından çekilmiş. Bir videoda damat, kayınvalidesinin dizine başını koyup uyuyor. Nişanlısı kız, babama söyleyeceğim dediğinde, onu da dövmüşler kızın söylediğine göre.
Sonunda, 21 yaşındaki damat ile 47 yaşındaki kayınvalide evden kaçar. Kayınvalidenin hamile olduğu söyleniyor.
Tüm bu olaylar Esra Erol'un programında anlatılıyor. Ekranlarda engelli nişanlı kız, kayınvalide ve damat var. Oğlanın babası da telefonla bağlanıyor, komşularından biri de.
Esra Hanım, kayınvalidesiyle dini nikah kıyan oğlana, utanmıyor musun diye soruyor. Hayır abla, niye utanayım cevabı veriyor (öyle ya utanacak bir şey mi yaptı sanki).
Engelli kızın babası yani eşi kaçan koca çobanlık yapıyor. Yüklü bir tazminat olmadıkça eşini boşamayacağını söylüyor.
Develi'nin köyünde kayınvalidesiyle yaşayan genç damat ile kayınvalidesinin nikahını damadın babasının dediğine göre köyün imamı kıyıyor.
Toplumda büyük infiale sebep olan bu program RTÜK tarafından incelemeye alınmış. Bakalım ne ceza verilecek? Bekleyip göreceğiz.
Esra Erol, bildiğim kadarıyla değişik isimler adı altında ATV adlı televizyonda bu tür programlar yapıyor. Belki de bu tür programların öncüsü. Sanırım gündüz kuşağında yayımlanıyor. Esra Hanım'ın bu programına benzer başka programlar da var. Bu tür programlar değişik isimler adı altında yıllardır yayımlandığına göre belli ki bu programların izleyeni çok. Değilse bu programlar yıllar yılı devam etmezdi.
Esra Erol ve diğer meslektaşlarının hazırlayıp sunduğu bu tür programlar ne kadar çok izlense de bu tür programlara sıcak bakan biri değilim. Hatta bu programlar aracılığıyla, pamuk ipliğine bağlı aile yapımızın köküne kibrit suyu döküldüğünü düşünüyorum. Çünkü bu tür programlar, toplumda infiale sebebiyet veren aile facialarını meşrulaştırdığı, tabir yerinde olursa, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürdüğü bir gerçek. Program sunucuların böyle bir niyeti olmasa bile ne kadar ensest, garip ve sıra dışı aile faciası ve ilişkisi varsa bu programlarda işlenen işlene bu tür vakalar toplumda sıradanlaşıyor. Böyle ilişkiler bu toplumda az veya çok oluyor. Tüm bunları izleyen birileri de niye ben de yapmayayım, varsın bir rezil de ben olayım cesaretini kendinde bulabiliyor.
RTÜK’ün ensest ilişkilerin yer aldığı bu tür programlara izin vermemesi gerekir. Yetkisi yoksa şöyle bir mevzuat eksikliği var diye Meclis'e veya yürütmeye bildirebilir.
Esra Erol ve benzer programları yapan sunucuların bu tür programları yapmaması lazım.
Kanallar da izleyicisi ne kadar çok olursa olsun bu tür programlara ekranlarında yer vermemeli.
Kayınvalidesiyle evlenen, baldızıyla kaçan, eşini aldatan türünden; din, toplum ve ahlak yapımıza uymayan fiilleri işleyenlerin hiç suçu yok mu? Bu tür fiillerin haber değeri var denebilir. Tarih boyunca bu tür mide bulandırıcı fiiller gizli, kapaklı olmuştur. Yine de olmaya devam edecek. Çünkü sapık ilişkiyi kafaya koyanlar bunu bir şekilde yapacak. Ama bu tür nahoş olaylar tüm kamuoyuna kanallar vasıtasıyla ifşa edilmemeli. Zaten toplum bu tür ilişkileri onaylamadığı için mahallindeki insanlar da bu kişileri dışlayacaktır. Çünkü bu tiplerle selamı sabahı keserek en iyi cezayı mahallindeki insanlar verir. Ahlaka mugayir bu tür ilişkilerde suç varsa suçlular adliyede hesabını versin ve sonucuna katlansın.
Damadıyla kaçan kayınvalide olayı başta olmak üzere bu tür sapık ilişkiler, sunucuların, izleyici çekmek amacıyla uydurduğu bir kurgu olabilir mi? Pekala para karşılığı bazı kişiler bu rolü oynayabilir. Olayın gerçek olması da vahim, kurgu olması da.
İnsanlar bu tür sapık ve ensest ilişkiden sonra niçin programa konuk olur? Gördüğüm kadarıyla tüm taraflar ya ekranlarda ya da ekrana telefonla bağlanıyor. Hiçbiri de ilk defa ekrana çıkmasına rağmen ekran acemiliği çekmiyor. Hepsi güzel bir şekilde giyinip çıkmış. Orada sorular sorulara cevap veriyor. Hakikaten nasıl iş bu. Kayınvalidenle evlenmeye utanmıyor musun sorusuna, hayır, niye utanayım abla dendiğine göre belli ki yaptıklarından utanmıyorlar. Utanmayan kişiler ise ne yapsa yeridir. Çünkü onlar için ne din ne ahlak ne örf bir şey ifade eder. Belli ki yaptık bir iş. Bu yaptığımızı cümle alem duysun. Bu vesileyle televizyona çıkalım. Reklamın kötüsü olmaz. Reklam reklamdır diye düşünüyor olabilirler. Bir de bu rezilliğin üzerine ekrana çıktıkları için para verilirse kısa günün kârı. Niye çıkmasınlar değil mi? Hem para kazanacaklar hem de rezilliğin zirvesine çıkmış olacaklar.
Sözün özü, Anayasa gereği, aileyi ve gençliği korumakla görevli bakanlıklarımız, bu olup bitenler hakkında ne yapıyorlar acaba? Hiçbir şey yapmadılarsa daha kaç ailenin ve gencin heba olmasını bekliyorlar acaba? Bence bir şeyler yapmalı ilgili bakanlıklar. Hiç unutmam. 1983-1985 yıllarında Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakan'ı olarak görev yapan Vehbi Dinçerler, televizyonda "Efes Pilsen bu kapağın altındadır" reklamını, "Bu reklam içkiyi özendiriyor. Anayasa gereği gençliği korumam lazım" gerekçesiyle bira reklamının televizyonda yayımlanmasının yasaklanmasını istemiş ve bu reklamın kaldırılmasını sağlamıştı. Bugün ilgili bakanlıklar da bu tür sapık ilişkilerin yer aldığı ve toplumda ayyuka çıkan programlara yasak getirilmesine öncülük edebilirler.
Unutmayalım ki aile yapımıza dinamit koyan bu tür programlarla dünyaya da rezil oluyoruz. 29.03.2016 akşamı Zindankale’de bir konferans dinlemiştim. Konuşmacılardan biri de İngiliz eski başbakanlarından Tony Blair’in baldızı olduğunu öğrendiğim gazeteci Lauren BOOTH hanımefendiye, soru faslında, “İngiltere’de Türkiye nasıl tanınıyor” diye bir soru sorulmuştu. Verdiği cevap fazla uzun değildi: “Türkiye İngiltere’de iki yönüyle tanınıyor. Biri ensest ilişkiler, diğeri de -sanırım- kadına şiddet. (veya taciz idi) Buranın imajı bizim oralarda maalesef bu şekilde” demişti.
*21.04.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
14 Nisan 2025 Pazartesi
Trolün Önde Gideni
Belli ki eli boş ve avare.
Vermiş kendini sosyal medyaya.
Adamış kendini davasına.
Durmadan inandığı davasını savunuyor.
Davasını savunan kişilerin yazılarını paylaşıyor.
Bu kadar hizmet yeter mi?
Yetmez. Daha fazla çalışmalı.
Başka paylaşımları da takip ediyor. Özellikle davasına muhalif gördüğü kişilerin paylaşımlarını, o paylaşımlara yazılan yorumlara varıncaya kadar dikkatli bir şekilde okuyor. Onlara cevap yazıyor. İster tanısın ister tanımasın. Bir kavgaya tutuşuyor. Görülmeye değer.
Yeter mi? Yetmez. Çünkü davası için kelle koltukta mücadele etmeliydi. Ne de olsa sosyal medya mücahidi.
Muhalif gördüğü kişilerin paylaşımlarında, inandığı davasına bir eleştiri olmasa bile niyet okumaya başlıyor. Ha sen şunu kastediyorsun diyor. İşin garibi böyle bir anlam çıkarmak için çok uğraşması gerek. Ama onun için çocuk oyuncağı bu. Çünkü bu adam bu yazıyı yazmışsa bu yazıda mutlaka bir hinlik var diyor. Buna nem kapma mı dersiniz, niyet okuma mı dersiniz bilmem. Çünkü ben adını koyamadım.
Davasına muhalif olanları trol olarak görüyor ama kendisinin trol olduğundan haberi yok.
Gören de dava diye gördüğü zihniyetin sosyal medyadan sorumlu genel başkan yardımcısı sanır.
İnandığı davasına hizmet edenlerin övünülecek bir faaliyeti olsa gözü yine muhalif olanların ve eleştiri getirenlerin sayfasına bakar. Bu konuda niye övücü bir paylaşım yapmıyorsun yazıyor. Bunu da hiç alakası olmayan bir paylaşımının altına yazıyor. İstiyor ki herkes kendisinin gördüğünü görsün, takdir etsin, görmezlikten gelmesin, nankörlük yapmasın.
Böylesini daha önce ne gördüm ne de duydum. Gerçekten garip. Bir insan bu kadar boş bu kadar fanatik bu kadar niyet okuyucusu olur mu? Hiç mi işi gücü yok bu kişinin? Başkasının paylaşımlarındaki yorumlara varıncaya kadar iz takip ediyorsa, varın nasıl bir kafa yapısıyla karşı karşıya olduğunuzu düşünün.
İstiyor ki herkes kendisinin gördüğünü görsün, takdir etsin, hep övsün. Aykırı görüşe ve eleştiriye asla tahammülü yok. Sahi bu tipler böyle bir kafa yapısına sahip olmak için neyle besleniyor, ne yiyor ne içiyor? Merak ettim doğrusu.
Yok yok. Bu kişi olsa olsa sadece benden sorumlu genel başkan yardımcısı olabilir.