2 Şubat 2024 Cuma

Ülkeler Böyle Yönetiliyor Olabilir mi?

Referansın güçlü. Elimiz mahkum seninle çalışacağız. Çünkü emir büyük yerden. Kafamızdaki şüpheler dağılsın diye şahsınıza bazı sorular soracağız.

Emrinizdeyim. Buyurun. Hepsine açık yüreklilikle cevap vereceğim.

Gördüğümüz kadarıyla dinci bir kimliğin var. Referansların hep din. Senin dile getirdiklerinle bizim savunduklarımız taban tabana zıt. Ne yazık ki bulunduğun topraklar seni ön plana çıkarıyor. Dendiğinde göre bizim adamımızmışsın. Özel yetiştirilmiş bir projesin. Diyelim ki bizim istediklerimizle savunduğun dini değerler çatışırsa -ki hep çatışacaktır- nasıl tavır takınırsın? 

Elbette sizin dediğinizi yerine getireceğim.

Ama nasıl olur! O zaman dini referanslarınız ne olacak? 

Dini referanslarım başka sizin talepleriniz başka. Önceliğim sizin dedikleriniz. Çünkü bunun için buradayım. 

Dinden bahsedip de sonra tersini yapmak ikna ediciliğini yok etmeyecek mi? 

Evet ama ben başkayım. Bu konuda bana güvenebilirsiniz. Zira ben bu işin pîriyim. O kadar ikna edici konuşurum ki konuşmamdan ben bile etkileniyorum. Değil ki beni destekleyenler etkilenmesin. Hatta bu konuda erkek deveyi dişi deve diye pazarlayan zattan daha iyiyimdir. En zor durumda kaldığım anlarda Allah beni affetsin der, işin içinden çıkarım. Sevenlerim bayılır buna. O yüzden benim için dinciliğim her kapıyı açan anahtar gibidir. Her şey kapıyı açana kadardır. Kapıdan içeri girdikten sonra yapacağım tek şey sizin istekleriniz ve emirlerinizdir. Benim için bunu pişirmek kalıyor. Bu konuda iyi bir aşçıyımdır. Bana güvenebilirsiniz.

Tüm bunları yaparken bizim yanımızda mı duracaksın, karşımızda mı? 

Hep karşınızda duracağım. Bağırıp çağıracağım. Hamaset yapacağım. Mangalda kül bırakmayacağım. 

Ama olur mu öyle? Hani bizimle çalışacaktın. 

Benim metodum bu. Size karşı çıkar gibi yapacağım. Siz de işinizi yürüteceksin, ben de. Siz yerinizde, ben de içeride kazanmaya devam edeceğim. Sevenlerim bayılıyor buna. Sonunda kazanıyoruz ya yetmez mi bu? 

Yani bize düşman gibi görüneceksin ama kapalı kapılar ardında bizden olacaksın. Öyle mi?

Aynen efendim. Yalnız bağırıp çağırırken bazen maksadımı alan sözler söyleyebilirim. Çünkü ikna edici olmak gerek. Bunun için de şimdiden kusura bakmayın. 

Çok güzel bu ya. Sevdik seni. Bizden olduktan ve bizim kervan yürüdükten sonra varsın bize dilediğini söyle. Hiç problem değil. 

Efendim, dedim ya benden size zarar gelmez. Çünkü ben proje olarak yetiştirildim. Efendilerime saygıda kusur etmem. Bunu bilin yeter. 

1 Şubat 2024 Perşembe

Emsallerinden Farkı *

Onca aday arasından sıyrılıp üçüncü defa belediye başkanı seçilmene ramak kaldı. Herkes bir defa aday gösterilip ikinciyi görmeden kendilerine güle güle denirken seni bu koltukta tutan sihirli güç nedir? Ki çok önemli mevki, makam ve statü sahipleriyle yarıştın. Kendin ilkokul mezunu olmana rağmen o kadar fakülte mezununu nasıl ekarte edebildin? Çok mu başarılı belediye başkanısın? Emsallerinde olmayıp da sende olan nedir? Başarının sırrını lütfen anlatır mısın?

Bende bir şey görmüş olmalılar ki üç dönemdir tercih ediliyorum. 

Nedir o? Onu soruyorum zaten.

Ben emsallerimden çok farklıyım. 

Mesela?

Sadece başkanlık yaptığım yerde değil, Türkiye'de benim gibisi yok. Nasıl ki memur emsallerine göre olağanüstü bir şeye imza attığında amiri tarafından başarı belgesiyle taltif ediliyorsa ben de emsallerimden çok farklıyım. Olağanüstü bir şeye imza attım.

Nedir o?

Hayırseverden faydalandım. 

İyi de bunu çoğu kimse yapıyor zaten. 

Benimki çok farklı. 

Hayırseverin neyinden faydalandın?

Sıkı dur, söylüyorum. 

Lütfen!

Hayırsevere belediye ek binası yaptırdım. 

İnanmıyorum. 

Valla öyle. 

Üstüme iyilik sağlık. Kur'an kursu yaptıran gördüm. Cami yaptıran gördüm. Kurs ve cami yeri veren gördüm. İmam hatip okulu yaptıran gördüm. Çeşme, hastane yapanı bilirim. Ama bugüne kadar hayırsevere belediye ek binası yaptıranı görmedim. Bunun sadece Türkiye'de değil, dünyada bir örneği yoktur.

Ben varım sadece. Bu da üçüncü defa bana başkanlık yolunu açtı. 

O zaman sen de hayırsevere bir yerleri veya şeyleri peşkeş çekmiş olmalısın. 

Hayırsevere bir şey vermedim.

İnanmam. Cami, kurs, imam hatip değil hayırsever dediğin kimsenin yaptığı. Buralar olsa eh derim. Ama iş belediye ek binasını hayırsever yaptı dersen bunu bana yutturamazsın. Çünkü belediyeye hayır olmaz, hayır da geçmez. Var bunun arkasında akçeli işler ve rant.

Şey...

Şey deme. Verdin mi vermedin mi?

Efendim şöyle.

Bırakalım efendim demeyi. Verdim ya da vermedim demen yeterli.

Vermeye verdim ama fazla değil. Hayırsever bu ek binaya çok para harcadı. Allah razı olsun ondan.

Anlaşılan ne verdiğini söylemeye pek yanaşmayacaksın. Ben olsam değil seni üçüncü defa aday yapmayı, hayırsevere ek bina yaptırmak için protokol imzaladığın gün seni başkanlıktan alırdım. Görüyorum ki üçüncü defa seni aday gösterdiklerine göre partin seni çok başarılı buluyor ve senden çok memnun.

Öyle ya da böyle. Hayırsevere bir yerleri peşkeş çektim veya çekmedim. Devletin cebinden bir kuruş para almadan bu ek binayı yaptırdım ya sen ona bak. Üzümünü ye, bağını sorma. Bu devirde işini çıkaracaksın işini.

*05/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır. 

Altın Tepside Sunulan Bir Seçim *

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin yenilenmesi in ardından şimdi sıra geldi mahalli seçimlere. Bir ittifak dimdik ayakta. Bir ve beraber seçime giderken diğer yamalı bohça ittifaktan eser kalmadı. İttifakın en büyüğü ve her seçimin mağlup lideri partisinin genel başkanlığını kaybetti. İttifak ortakları tuz buz oldu. Hepsi her yerden aday gösterme yarışına girdi. İttifakın gizli ortağı dedikleri parti bile en güçlü figürünü bir metropolden aday göstermeye hazırlanıyor. Sence bu seçimin galibi kim olur?

Fıkra sever misin?

Kim sevmez ki...

O zaman dinle. “Kastamonu’da  bir kişi resmi olarak işe alınacaktır. Sınava çok kişi müracaat eder. Sınava girecek  torpilli kişi önceden belirlenir. Komisyon toplanır. “Kazanacak adayı ilk önce çağıralım, basit bir soru soralım, formalite yerine gelsin” denir.

Başına talih kuşu konan aday ilk sırada sözlü mülakata alınır. Kendisine: “Kastamonu ile Abana arası 101 km'dir.  Abana’dan çıkan bir kuş 50 km hızla gelirse Kastamonu’ya  ne kadar sürede gelir”, şeklinde bir soru sorulur. Torpilli aday düşünür, taşınır fakat cevabı veremez.  Komisyon ne kadar ipucu verdiyse de nafile. Sonunda adama: “Arkadaş soru bu kadar zor mu, niye cevap vermedin, bu soru çok kolay, lütfen çıkınız”, derler. Adam dışarı çıkar. Dışarıda sırasını bekleyen adaylar: “Ne sordular ne sordular” diye etrafını sarar. Soruyu söyleyince, “Çok kolaymış” derler.

Adam: “Neresi kolay bu sorunun? Yolculuk yapan bir kuş. Kuşun ne zaman geleceği bilinir mi? Kuş bu. Gider bir dala konar, su içmeye iner, yayılmaya koyulur, oyalanır da oyalanır”,  cevabını verir.”

Güzelmiş fıkra. Bu fıkradan ne anlayacağız?

Kaybetmelerine kesin gözüyle bakılan ittifak, ölü haliyle rakiplerinin elinden seçimi bir şekilde aldı. Daha doğrusu kazanacağına kesin gözle bakılan ittifak, seçimi kazanmamak ya da kazanacakları bir seçimi kaybetmek ve altın tepsi içerisinde rakibine sunmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ellerindeki seçimi rakibine veren bu seçimi niye vermesin. Üstelik çil yavrusu gibi dağıldılar.

Biraz daha açarsan.

Dağılmayan ittifakın hemen hemen her yeri özellikle gözde metropol şehri almaması için ortada hiçbir sebep ve engel yok. Bir tarafta dimdik ayakta bir ittifak, diğer tarafta birbirinin topuğuna sıkacak dağılmış bir ittifak. Hasılı memur alımında kimin alınacağı daha önce belirlenmiş ise mahalli seçimlerde de kimin kazanacağı baştan belirlenmiş görünüyor. Dağılan ittifak adeta Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaptıkları ittifakın günahını çıkarıyor. Böyle bir ittifak yapmakla karşına çıktık. Hata yaptık. Bu hatamızı telafi için mahalli seçimlerde gereğini yapacağız ve hiç zorlanmadan bu seçimi ve istediğiniz yerleri kazanmanız için elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Seçime ittifaksız gideceğiz ve her yerde aday göstererek geçmiş hatayı telafi edeceğiz diyor bu görüntüsüyle. Ki bu yaptıkları örtülü bir destekten öte açık bir destektir. Türk siyaseti yeniden karılıyor anlayacağınız.

Dağılmayan ittifak favori diyorsunuz. Halbuki Mayıs 2023’de favori gösterilen ittifak kazanamadı. Bu mahalli seçimde de favori olan kaybedebilir mi? Tıpkı torpille işe alınacak memur adayının memurluğa giremediği gibi.

Her şey dağılmayan ittifakın lehine. Zira rakipleri dahil herkes bu ittifaka çalışıyor. Bu kadar örtülü ve açık desteğe rağmen kaybederse bu rakiplerinin değil, kendi başarısı olur. 

*07/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır. 

Gecikmiş Olsam da

Eleştiri oklarını mahalleme döndürmüş olmam en büyük yanlışımdı. Halbuki mahalleye sırtımı dayayarak diğer mahalleleri eleştirmek en akıllıca işmiş. Çünkü mahallenin temizliği diğer mahalleden başlarmış. Mahallenin kirleri de kol kırılıp yen içinde kalması gibi dillendirmemek gerekiyormuş. Öğrendim ama iş işten geçti.

Erkek deveye, bu deve erkek değil, dişidir diyenlere, hayır efendim, deve erkektir demem gerekiyormuş. Çünkü önemli olan, devenin erkek veya dişiliği değil, kimin yanında durduğun ve saf tuttuğun önemli olanmış. Öğrendim ama iş işten geçti. Heyhat ki heyhat... 

Olgularla değil, algılarla yaşamam gerektiğini öğrendim. Çünkü geçer akçe, olgu değil algı imiş. Öğrendim ama iş işten geçti. Artık benim için olgu değil, algı geçerli. Adım dokuza çıktıktan sonra işe yararsa tabi.

Herhangi bir olay olduğunda ilk tepki vermemem gerektiğini anladım. Meğerse önce saflar belirlenip safında yer aldığım kesim hangi görüşü geliştirmişse ben de onu savunmalıymışım. Savunurken de benim görüşüm bu demeliymişim.

Herhangi bir konuda renk vermemem, görüş belirtmemem, iz bırakmamam, mimlenmemem ve susmam gerektiğini öğrendim ama bunda çok geç kalmışım ve bu gecikme çok pahalıya patladı. Geç de olsa akıllandım. Haydi bir konuda benden görüş alın da göreyim.

Etliye, sütlüye dokunmadan, herhangi bir eleştiri getirmeden yazı yazmanın huzuruna kavuştum. Bunun için 4.525 yazı yazarak tecrübe kazanmam gerekiyormuş. Elan karşınızda bir tecrübe konuşuyor.

Herhangi bir konuda gücün yanında yer almam gerektiğini, bu güce karşı durmanın yel değirmenlerine savaş açmak olduğunu da çok sonra öğrendim. Bu tecrübe de bana pahalıya patladı.

Ben neyim, kimim, amacım ve misyonum nedir diye geçmişte kendimi sorgulamış. Ben bir bireyim. Sürü olmayacağım. Aklımı kiraya vermeyeceğim. Birey olduğuma göre herhangi bir konuda görüşümü söyleyeceğim. Haksızlık karşısında susarak dilsiz şeytan olmayacağım demiştim. Geldiğim an itibariyle geçmiş sorgulamamda yanlış sonuca vardığımı anladım. En güzeli sürü olup çobanın şefkat, merhamet ve himmetine kendimi teslim etmek ve dilsiz şeytan olmanın, birilerinin şiddetinden emin olmak için hayati önem arz ettiğini geç de olsa anlamış bulunmaktayım. Çünkü huzur burada. Değilse çoban hayatı zindan eder. Ayrıca sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.

El hasılı kelam, eski kötü alışkanlıklarımı terk eder, bu dediklerimi yerine getirirsem, bilin ki yaşadım.  Oh be dünya varmış diyeceğim. Çünkü uyum üzere yaşayacağım. Uyumun olduğu yerde ise huzur olur huzur.

Mahallem tüm bu yaptıklarımdan sonra beni içlerine alır, affeder mi? Bunu zaman gösterecek ama ben kendi payıma düşeni yapacağım. Özür dileyeceğim. Ben ettim, siz etmeyin diyeceğim. Ne bedel ödenmesi gerekiyorsa hazırım diyeceğim. Öyle özür dileyeceğim ki bu özür sözde değil, özde olacak. Tıpkı nasuh tövbesi gibi anlayacağınız. 

31 Ocak 2024 Çarşamba

Yunmuş Yıkanmış Bir Fani

Konuştuğu zaman mangalda kül bırakmıyor. Ağzından bal damlıyor mübareğin. 

Öyle konuşuyor ki yaptıklarını bilmez isen dürüstlük abidesi der, 100 puanı yapıştırırsın.

Dünyalık işi yok, derviş gibi yaşıyor dersin. Çünkü iyilik onda, doğruluk onda, bütün iyi olanları toplamış üstünde.

Sanırsın ki dünyada bir iyi o var. Ondan başka iyi yok. 

Çalmayan, çırpmayan biri aynı zamanda.

Her dalda oynamasına, her naneyi yemesine, her dediği kendisinde olmasına rağmen kendinden olmayıp karşı cephede yer alan rakiplerine öyle şeyler söylüyor ki dinlerken küçük ve büyük dilinizi yutarsınız. Bunları ben mi yapıyorum yoksa sen mi neûzü billah dersin.

Kendisi yunmuş yıkanmış olunca haliyle mübarek ağzından başka türlü söz sadır olamaz zaten. 

Dil kalbin aynasıdır dedikleri, 

Ele verir telkini, kendi yutar salkımı dedikleri, 

Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler dedikleri, 

Üzümü çifter çifter yerken muhatabına çifter yiyor dedikleri, 

Söz ve eylem çelişkisi dedikleri, 

"Niye yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz", bu ne yaman çelişki dedikleri, 

Üstüme iyilik sağlık, bir yaşına daha girdim dedikleri, 

Lâ ilâhe illallâh, Muhammed'ün rasûlullâh, ben Allah'tan korkarım dedikleri vs. böyle bir şey olsa gerek. 

Ama niye böyle konuşmasın?

Nasılsa meydan boş.

Kral çıplak diyen yok.

Bu söylediklerinin faili, bilfiil uygulayıcısı sensin diyen yok.

Aynaya bak diyen yok.

Dinlediğini sorgulayan yok.

Dediklerinin karşılığı var ise niye böyle konuşmasın, değil mi? 

Ben olsam ben de aynını yaparım. Ama böyle bir becerim yok.

Kıskançlığım da bundan olsa gerek. 

30 Ocak 2024 Salı

Yeni Bir Yaşa Daha Girmek İstemiyorsanız...

Ortaokulda dersime giren ve bana doğru bilgi öğrettiklerini sandığım sosyal bilgiler öğretmenlerim, beni hayal kırıklığına uğrattılar.

Yazık aldıkları maaşlara... 

Beynimi zehirlemişler maalesef.

O zehirli ve yanlış bilgilerle bu yaşa geldim.

Geldiğim yaş itibariyle yeni bir yaşıma daha girdim.

Şimdi o zehirli bilgilerini nereye koyayım?

Güya Anayasa Mahkemesi;

En son mercii,

En büyük mahkeme,

Verdiği kararlara aykırı hareket edilemez. Karar içimize sinse de sinmese de eleştirilir ama uygulanamamazlık edilemez,

Kararı uygulamamak anayasal suç...

Türünden, bir alay terane anlatıp durmuşlardı.

Koskoca öğretmenler yalan söyleyecek değildi ya. Ben de aval aval dinlemiştim onları ve doğru budur demiştim.

İşin garibi, aynı yanlış anlayış sosyal bilgiler ders kitaplarına da girmişti.

Yeni yaşım itibariyle tıpkı Berlin'de hakimler olduğu gibi yanı başım Ankara'da da hakimlerin olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.

Eski yanlış ezberlerimden hemen kurtulmam mümkün değil ise de artık uygulamada doğru bilginin şu olduğu su götürmez bir gerçektir:

Anayasa Mahkemesi nihai karar veren bir mahkeme olsa da en büyük mahkeme değildir. Büyük mahkemelerden biridir. Anayasa Mahkemesi de bir mahkemedir, Yargıtay da.

Diğer büyük mahkeme olan Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin kararını ister uygular ister uygulamaz.

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin bozma kararına muhalefet edip direnebilir.

Tüm bu olup biten tartışmalar, yıllar önce bir okul müdürünün, okul müdürü mü büyük, okul-aile birliği başkanı mı sorusunu aklıma getirdi. O okul müdürü bu soruyu epey bir sorun etti. Sorunu nasıl çözdü, hala çözüm bekleyen bir sorun olarak mı görüyor, inanın bilmiyorum. Bildiğim, soruyu herkese sorduğuydu. Soruya önce gülüp ardından okul müdürü dedim ise de ona göre okul aile birliği başkanı daha büyüktü. Neyse bu da ayrı bir sorun ama şimdi sırası değil.

Biz gelelim esas sadede. Siz siz olun, her öğretmenin verdiği bilgileri doğru kabul etmeyin. Yoksa benim gibi bir zaman sonra biyolojik yaşınızın yanında yeni bir yaşa daha girmiş olursunuz da bu da sizi daha erken ihtiyarlatmaktan başka bir işe yaramaz. 

29 Ocak 2024 Pazartesi

Tek Seçim Niçin Düşünülmez? *

Beş yılda genel seçimler ve mahalli idareler olmak üzere seçmenin önüne iki sandık konurdu. 

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmeye başlanmasıyla birlikte sandık sayısı üçe çıkmıştı.

Sistem değişikliğiyle birlikte Cumhurbaşkanı ve TBMM'nin yenilenmesi bir sandıkta yapılmasıyla birlikte üç olan sandık sayısı yeniden ikiye indi.

Biri Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi diğeri de mahalli idareler olmak üzere halihazırda beş yılda iki defa sandığa gidiyoruz. Sandığı ikiye indirmiş olsak da bu sistemde Cumhurbaşkanı seçimi için sandıktan yüzde elli artı bir çıkmazsa Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi bir on beş gün sonra yeniden sandık konuyor seçmenin önüne. Böylece sandık sayısı yeniden üçe çıkmış oldu.

Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminin ardından 10 ay sonra Mart 2024 mahalli seçim sandığı konacak önümüze.

Bir on ay sonrası yeniden seçime gitmek hem siyasiye hem seçmene hem ülkeye yazık. Çünkü seçim demek, hükümet olanın çözüm bekleyen meseleleri seçim sonrasına ötelemesi demektir, maliyet demektir, zaman israfı demektir. 

Sandık demokrasinin gereği denebilir. Buna eyvallah ama ne kadar az seçim ne kadar az sandık ülkenin ve insanımızın menfaatine.

Bizde mahalli seçimlerin de genel seçimler havası içerisinde geçtiği göz önünde bulundurulursa hepsini birlikte yapmakta yarar vardır.

Mayıs 2023’te iki defa yaptığımız Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu yana seçmen seçmenin fikir değiştirdiğini sanmıyorum. Belki birkaç şehrin belediye başkanı yer değiştirir, hepsi bu kadar. Bunun için koca bir seçime gitmenin, seçimle yatıp seçimle kalkmanın ne gereği var.

Burada siyasette bir gün bile uzundur sözünü yabana atmıyorum. Değil ki on ay sonrası siyaset birçok şeye gebe olmasın. Böyle de olsa ülke ekonomisi bu kadar seçimi kaldırmaz.

Bu yüzden 2024 mahalli seçimlerini ardından Türkiye ne yapıp ne edip tüm seçimleri tek sandıkta halletmenin yolunu bulması lazım. Bunun yolu da bir Anayasa değişikliğine bağlı. Cumhurbaşkanı, TBMM’nin yenilenmesi ve mahalli idareler seçimleri tek seçimde yeterince sandıkla beş yılda bir, aynı günde yapılır denmelidir.

Böylece Türkiye beş yılda bir defa sandığa gider. Vekilini, belediye başkanını, encümen üyelerini, muhtarlarını, milletvekillerini ve Cumhurbaşkanı’nı beş yıllığına seçer. Bir beş yıl erken seçim hariç seçim düşünmez.

Böyle yapıldığı takdirde ülke kazançlı çıkar. Zaman kaybı olmaz, seçmenler arasında gerilim ve kutuplaşma olmaz. Seçim masrafları asgariye iner. Hükümet olan çözüm bekleyen sorunlara radikal tedbirlerle eğilir, sorunlar ötelenmemiş olur. Ülke seçim ekonomisi uygulamaz.

*02/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.