—Üstat,
ürünlerin günbegün değişen fiyatları sana neyi hatırlatıyor?
—Neyi hatırlatıyor ki.
—Mesela?
—Sor ben söyleyeyim.
—De bir tane.
—Tilkiyi hatırlatıyor
efendim.
—Ne alaka tilki?
—Alakası şu: Tilkinin yüz
planı, bu yüz planından 99’u, horozu haklamak üzerine olurmuş. Yani aklı fikri
horozmuş. Ne yapıp ne eder de günlük nasıl horoz yerim üzerineymiş.
—Yüzde 1'i ne imiş?
—Orasını bilmiyorum. Sanırım
değişkendir. Ama önemli olan 99 planı.
—Yani?
—Yanisi, birileri tilkiden
mülhem, bu planı yüzde yüze çıkardı.
—Ne demek istiyorsun?
—Efendim, tilki horoz
piyasasına yüzde bir de olsa bazen yaşama şansı verirmiş. Yani az da olsa
merhameti varmış ya da her gün her öğünde horoz yemekten bıkıp usanıyor olmalı.
Ama güne gün zam yapanlar zamma doymuyor. Zam da zam diyorlar. Maşallah, zam
yapmaktan bıkıp usanmıyorlar. Her zamma, yetmez ama şimdilik evet, arkası
yarın. Yeter ki bizi izlemeye devam edin. Zira yaptıklarımız yapacaklarımızın
teminatıdır diyorlar.
—Başka neyi hatırlatıyor?
—Acizliği ve
tükenmişliği.
—Başka?
—Sıfırı tükettim. Çarkı
döndürmek için bunu yapmaya mecburum demektir.
—Başka?
—Her zam bana, "bu daha
iyi günlerin", turpun büyüğü heybede diyor.
—"Bu daha iyi
günlerin", başkasına yani birine söylenmemiş miydi?
—Ben de öyle sanıyordum ama
değilmiş. Hepimize imiş. Maalesef her zamanki gibi jetonum geç düştü.
—Başka?
—Dün bu günümden, bugünüm
yarınımdan daha iyiydi dedirtiyor.
—Başka?
—Ümitsizlik.
—Başka?
—Çaresizlik.
—Başka?
—Bana ümit bağlamayın zira
benim adım Hıdır, elimden gelen budur, başınızın çaresine bakın demektir.
—Başka?
—Şu fıkrayı hatırlatıyor: "Olumsuz
hava muhalefetine rağmen bir dağcı, arkadaşlarıyla birlikte dağa tırmanır.
Ayaklarının kaymasıyla birlikte beraber tırmandığı tüm arkadaşları bir bir
düşer ve ölür. Kalan son dağcı, kayarak yuvarlanırken ince bir dala tutunur.
Dal kırıldı kırılacak. Ölümü burnunda hisseden dağcı, avazı çıktığı kadar
bağırır: "Kisme yok mu? Kisme yok mu? Kisme yok mu?" diye.
Gaipten: "Ver kulum elini" şeklinde bir ses gelir.
Daha da sesini yükselten dağcı: "Başka kisme yok mu? Başka kisme yok
mu" diye var gücüyle bağırmaya devam eder.
—Başka?
—Umutsuz vaka.
—Başka?
—Yok mu bu uğursuz gecenin sabahı.
—Başka?
—Empati yoksunluğu.
—Başka?
—Ağustos böceği.
—Yine cıvıttın. Ağustos böceği ne
alaka?
—Öngörü ve tedbir eksikliği yani.
Atalarımız sakla samanı gelir zamanı sözünü boşa söylememişler. Gelmesi
muhtemel tehlikelere karşı tedbirini zamanında almazsan, ağustos böceği misali,
kara kışta aç be aç kalırsın ve karıncadan bile yardım istersin. Bilirsin ama
yine de bu fablı anlatmak isterim: "Karınca yaz boyunca çalışır, kışlık
hazırlığını yapar, evini ve yiyeceklerini hazır eder. Ağustos böceği ise yaz
boyunca gününü gün eder, yan gelir yan yatar. Hummalı bir şekilde çalışan
karınca ile de dalga geçer. Günler, aylar böyle geçerken kış bastırır. Yazın
biriktirmediği için yiyeceksiz kalan ağustos böceği, yiyecek istemek üzere
karıncanın kapısını çalar ama yazın kendisiyle alay eden ağustos böceğini eli
boş döndürür. Ağustos böceği amansız kışı nasıl geçirdi bilmiyoruz. Çünkü fabl
burada bitiyor. Ama kışı iyi geçirmediği kesindir.
—Başka?
—Uykusuzluğu.
—Yani?
—Her zam gözleri fal taşı gibi
açıyor.
—Başka?
—Mırıldanma, serzeniş, içe kapanma,
dertlenme, dertlere gark olma vs.
—Başka?
—Verin elinizde ve avucunuzda ne varsa.
Zira bunları sayemizde edinmiştiniz. Şimdi devran döndü. Almadan vermek Allah'a
mahsustur. Verme sırası şimdi sizde. Hiç ağlayıp sızlamayın, size şemsiye hikayesini
hatırlatırım demektir. Ömer Seyfettin'in diyetini hatırlatıyor.
—Şemsiye hikayesini hatırlayamadım.
—Hani biri hocaya, yağmur yağarken
ıslanma diye şemsiye vermiş ya. Hoca, yağmurda bu şemsiyeyi kullanmış. Yağmur
kesilince teşekkür ederek adama şemsiyesini vermiş. Bu yardım bir teşekkürle
bitmemiş. Adam hocanın olduğu her ortamda benim şemsiye olmasaydı, o gün halin
nice olurdu der dururmuş. Hoca her hatırlatmada, bu iyiliğe tekrar tekrar
teşekkür eder. Yine bir gün bir havuz başında eşraftan birileriyle otururlarken
adam yine şemsiye konusunu açmış ve şemsiyem olmasaydı, halin nice olurdu
demiş. Hoca, kabak tadı veren bu bezdirici muhabbete daha fazla dayanamaz ve
elbisesini çıkarmadan içi dolu havuza atlar ve sırılsıklam ıslanır. İşte böyle
olurdum, bir daha da hatırlatma der.
—Başka?
—Bordro mahkumunu iyice ezeceğim
demektir.
—Başka?
—Fakirden alıp zengine vereceğim
demektir.
—Başka?
—Cebindeki paranın alım gücünü
düşürmektir. Buna, modern hırsızlık da diyebiliriz.
—Başka?
—Sürünseler
de hala yaşamaya devam ediyorlar. Hala bir şeyler alabildiklerine göre daha
bunlarda var bir şeyler. Kaşıkla verdiğimi kazanla alayım ki beter olsunlar ve
sürüm sürüm sürünsünler demektir.
—Başka?
—Yabancı
paraya, enflasyon canavarına boyun eğmek ve teslim bayrağını çekmek, atacak
kurşunu kalmamak demektir.
—Başka?
—Başka
başka başka... Sen, zam gibi başka başka başka demekten başka elinde başka bir
şey yok mu? Mübarek, zammı sordun. Zamdan fazla başka diyorsun. Milletçe sıfırı
tükettiğimiz gibi kelime kıtlığı da mı çekiyoruz?
—Tamam,
başka demeyeceğim. Zira ne benim başka sözüm bitecek ne de zamlar bitecek. O
zaman şöyle söyleyeyim. Millette para var ve çılgınlar gibi alışveriş yapıyor.
Geçen yıla göre trafiğe çıkan araç sayısında yüzde 20 artış olmuş. Bu da
millette para ve alım gücü olduğunu gösteriyor.
—Piyasada
para yok değil. Orta ve dar gelirli gerisin geriye giderken belli bir zümre
paraya para demiyor ve alıyor. Enflasyonlu hayat sosyal dengenin bozulması,
aradaki uçurumun artması, zengin lehine dönmesi demektir. Ayrıca bir yerde veya
bazı alanlarda alışveriş yapılması, tüm Türkiye'nin alışveriş yaptığı anlamına
gelmez. Olaya böyle yani herkes lüksünden ödün vermeden çılgınlar gibi
alışveriş yapıyor dersen, istersen bir de hastanenin yolunu tut. Orada da
tıklım tıklım hasta görürsün. Sanki herkes hasta zehabına kapılırsın. Halbuki
herkes hasta değil. Unutma ki bu ülke 84 milyondur. Tüm hayat, senin
gördüğünden ibaret değil. Ateş düştüğü yeri yakar.
—Son
sözün?
—Son
sözüm olamaz. Zira sözün bittiği yerdeyiz. Milletçe, hep birlikte bindik bir
alamete. Gidiyoruz kıyamete. Hoş, belki kıyamet kurtuluşumuz olur. Zira
kalırsak, bu enflasyon canavarı, freni patlamış kamyon gibi herkese çarparak, emin
adımlarla bir hızla yoluna devam ediyor. Kamyon kendinden emin ama kamyonun
kadrajına takılanlar olup bitenden emin değiller. Hepsi kendilerini nasıl bir
mukadderatın beklediğine dair endişeli bir bekleyiş içerisinde. Zamları bilmem
ama bu tedirgin bekleyiş insanımızı ölmekten beter eder. Allah encamımızı
hayreylesin. Yöneticilerimize feraset, basiret ve empati versin.
—Amin.