9 Ocak 2022 Pazar

Mehmet ADİL Güven Tazeledi *

8 Ocak 2022 günü saat 10.00'da Konya Kahveciler, Çay Ocakları Büfeciler  Esnaf Odası Olağan Genel Kurulu olduğundan, Oda Başkanı Sayın Adil’in, aramızda görmek isteriz daveti üzerine haberim oldu. Olağan genel kurulun, Konya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (KONESOB) odasında yapılacağını öğrendim. Cumartesi ve pazar günleri benim için dinlenme ve geç kalkma günleri olsa da davete icabet etmem lazım dedim, erkenden yola koyuldum. Bu vesileyle ilk defa bir oda seçimine katılmış oldum.

Toplantının yapıldığı salona girmeden önce girişte; tertip, düzen, ilgi ve alakanın yanında, girişin sağına ve soluna güzelce yerleştirilmiş izzet ve ikram köşesi dikkatimi çekti. Yok yoktu: Çay, kahve, su, poğaça, pastanın her türlüsü, envaiçeşit olarak yerleştirilmişti. İkramlıktı hepsi. Giren alıyor, çıkan alıyor. Görüntü, biz işimizin erbabıyız dedirtiyordu.

Selam verip hayırlı olsun, kolay gelsin dedikten sonra toplantının yapılacağı salona yöneldim. Salona girerken, salonda çok az kişinin olacağı yönünde içimde bir his vardı. Çünkü olağan genel kurulda tek aday yarışacaktı. Aday tek olunca, nasılsa karşısında rakip yok, bu yüzden seçime katılmama gerek yok diye üyelerde bir rehavet söz konusu olur ve yeterli sayıyı bulmak bile zor olabilirdi. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen gördüğüm manzara, endişemin yersin olduğunu gösterdi. Çünkü salon doluydu. Bu bile tek aday ve tek liste ile yeniden güven tazelemek için seçime giren Mehmet Adil’in, üyelerinin nezdinde ayrı bir yeri olduğunu göstermeye yeterdi.  25.01.2018’de Oda Başkanı seçilen Mehmet Adil, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte bir zoru başarmış, birkaç odaya nasip olacak şekilde karşısına rakip bile çıkmamıştı.

Neydi zorlukları derseniz, malumunuz 2019 Martı ile birlikte hala devam eden küresel bir salgın musallat oldu. Bu salgından en fazla etkilenen sektör ise Mehmet Adil’in başkanlığını yaptığı odanın üyeleri olan kahveci, çay ocakları, büfeciler ve kantinciler oldu. Bu süreçte özellikle kahveciler ve kantinciler kepenk kapattı. Kimi bu süreçte başka iş buldu kimi ise işsiz kaldı. Dün veren el olan bu sektör temsilcileri yardıma muhtaç hale geldiler. Zaman zaman belediyeler ve bazı yardım kuruluşlarından yardım almak zorunda kaldılar. Zor zamanların adamı olduğunu Mehmet Adil bu süreçte göstermiş oldu. Çalmadık kapı bırakmadı, görüşmediği kimse kalmadı. Her yerde sektörünün sesini duyurmaya çalıştı. Sosyal medyayı pek kullanmamasına rağmen bu süreçte sayfasını aktif bir şekilde kullandı. Kırmadan, dökmeden, kimseyi ötekileştirmeden üyelerinin derdine çare olunması için elinden gelen her türlü gayreti gösterdi. Sektörün dışından biri olmama rağmen bu süreçte bu gayretine bizzat şahit oldum. Üyelerinin derdi ile dertlendi ve süreci iyi yönetti. Ellerinin emeği ile para kazanıp evine ekmek götüren bu sektörün insanı da yapılanları takdir etmiş olmalı ki karşısına rakip çıkmayı ve çıkarmayı düşünmediği gibi işini gücünü bırakıp genel kurula katılarak bu heyecana ortak olmak istemiş.

Genel kurulda 2018-2022 yılları arası gelir-gider tablosu, yönetim ve denetim raporları okundu, üyelerin oylarına sunuldu. Geçmiş yapılanlar ve yapılacak olanlar üyelerden tam not aldı.

Yazıma son verirken yaptıklarıyla göz dolduran ve yeniden başkan seçilerek güven tazeleyen Oda Başkanı Mehmet Adil’in konuşmasından bazı kesitlere de kısaca yer vermek isterim: Sektörlerinde daha önce iz bırakan eski başkanları rahmetli Cemal Çınardalı beyefendiye ayrı bir bölüm ayırarak ona olan vefasını gösterdi ve duygulu anlar yaşadı. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da sektörün dertlerine çözüm bulmak için gereken her şeyin yapılacağını; doğruluktan, dürüstlükten, insani ve milli hassasiyetimizden ödün vermeden tüm sektördeki esnaflarımızın hak ve hukukunu gözeterek görev yapmayı taahhüt ettiklerini; haksızlık yapmadıklarını ve yapmayacaklarını; yalandan, iftiradan, dedikodudan kaçındıklarını ve kaçınmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Bu vesileyle güven tazelemeye dayalı olağan bu genel kurulun, Konya’mıza ve sektör sahiplerine hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Sayın başkan Mehmet Adil ve yeni yönetim kuruluna başarılar diliyorum.

Not: Genel kurulda daha önce “Konya Kahveciler, Çay Ocakları ve Büfeciler Odası” olan odanın adına, kantincilerin de eklenmesi üyelerin oyuna sunuldu ve oybirliği ile kabul gördü. Resmiyet kazandıktan sonra odanın yeni adı “Konya kahveciler, Çay Ocakları, Büfeciler ve Kantinciler Odası” olacak. Buna gerek var mıydı? Bence vardı. Çünkü kantinciler de üye yönünle çoklar. Odanın yeni ismi de hayırlı olsun ama isim koyma konusunda burada şunu söylemeden geçemeyeceğim. Gördüğünüz gibi zaten uzun olan odanın ismine, kantincileri de eklemek suretiyle odanın ismi daha da uzamış oldu. Elbette her sektör kendi isimlerinin oda isminde geçmesini ister ama sektörün tüm üyelerini kapsayacak şekilde kısa isim vermeye dikkat etmede fayda görüyorum. Bu hassasiyetim, sadece bu odanın ismi ile sınırlı değil, tüm isimler verilirken konan ismin, “ağyarına mani efradına cami” şeklinde olmasına dikkat etmek gerek. İsim dediğin bir çırpıda, bir nefeste ve unutmadan söylenmeli. Bakarsınız diğer genel kurulda da bulunan kısa isim tüm üyelerin oyuna sunulur. Bu oda da uzun isimden kurtulmuş olur.

*10/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

7 Ocak 2022 Cuma

Zam ve Para Politikam

Olup bitenlerden anladığım kadarıyla ülke zamlarla gelişecek. Vatandaş derse ki nöbet sende deyip direksiyonun başına beni getirirse, devlette devamlılık esas prensibi gereğince zamlara kaldığı yerden devam edeceğim. O zaman ne anladık derseniz, benim yoğurt yiyişim pardon zam politikam farklı olacak.

1. Yılın ilk günü zamlarına devam edeceğim. Sadece doğalgaz ve elektriğe değil, iğneden ipliğe her şeye okkalı zam yapacağım. Okkalı zammı gören vatandaş yerinden kalkamayacak. Bakıyor ki nefes alabiliyor. Ya Rabbi buna da şükür diyecek. 

2. Doğalgaz, elektrik gibi ürünler başta olmak üzere devlet süspansiyon yapmayacak. Bir şeyin ederi, kurtarır tarafı ve devletin karı ne ise aynen vatandaşa yansıtılacak. Bütçenin delikleri kapatılacak. Beğenmeyen ve gücü yetmeyen kullanmayacak. Yani kimse ürün almaya zorlanmayacak. Bu da demokrasi ve özgürlüğün bir gereğidir.

3. TL'yi koruma adı altında verilen her türlü garantiye son verilecek. 

4. Elinde parası olan, parasını üretimde ve yatırımda değerlendirmeyen; parasını borsa, döviz, faiz ve altında değerlendiren herkesten KDV, ÖTV, damga vergisi, gelir vergisi, nereden buldun vergisi gibi okkalı vergiler alınacak. Vergi oranları kişinin parasına göre belirlenecek. Parasını kah dövize kah faize kah altına yatırdığından, piyasayı allak bullak ettiğinden dolayı kendilerine ceza kesilecek. 

5. Bankalardaki paradan sonra alınan genel arama emriyle ev ve işyerlerindeki altın ve dövize yöneleceğim. Elimizde dedektörlerle birlikte her eve girilecek. Tespit edilen her altın ve dövize kayıt dışı diye el konacak. Yarısı değişik vergilere kesildikten sonra geri kalan yarısı, kişi adına vadesiz hesaba yatırılacak. 

6. Piyasayı rahatlattıktan ve herkes önünü görmeye başladıktan sonra TL’ye son vereceğim. Rüzgardan etkilenmeyen, her yerde geçerli bir para birimine geçeceğim. Bizim paramız TL diyenlere de yardımcı olacağım. Onlar için TL tedavülde olacak. Onlar her türlü alaveresinde TL kullanmaya devam edecekler. Paramız eridi diyen olursa, onlara bunu siz istediniz, denecek.

"Hibe"

Resûlullah, zekât toplamakla görevlendirdiği memurunun hediye aldığını işittiğinde; “Benim gönderdiğim bir görevliye ne oluyor ki: ‘Bu zekât malıdır; bu da bana hediye edilmiştir.’ Demektedir. Bu kişi, babasının (yahut anasının) evinde oturup kalsa, acaba kendisine hediye verilir miydi? Allah’a yemin ederim ki, sizden biriniz o zekât malından bir şey alırsa kıyamet gününe, o malı boynunda taşıyarak gelecektir.” (Müslim, İmârât, 26) buyurmuştur.

“Kur Garantili TL” hesabı açtıranlara, banka tarafından tahakkuk ettirilen faize ilave olarak döviz arttığı takdirde mudiinin dövizden kaynaklanan farkını, hazinenin karşılayacak olmasını bazı fıkıhçılar, bu parayı devletin o kişiye verdiği bir “hibe” olduğu, bunun faiz olmadığı görüşünü yukarıdaki hadisle kıyaslarsak, burada akla şu gelir: Kişi bankaya gidip kur garantili mevduat hesabı açtırmamış olmadı, hazine o kişiye yine hibe* verecek miydi?

Devlet zorlukları aşmak için -tasvip etmesek de- böyle bir garanti verebilir ama fıkıhçılar buna nasıl cevaz verir, çok anlaşılır gibi değil.

Acizane, hibe denilen bu kur farkını ben, paradan para kazanan, parasını faizde değerlendiren kişileri korumak ve kollamak olduğunu, bunun faize teşvik olduğunu düşünüyorum. Buna fetva verilmiş olsa da bu durumun şu hadis çerçevesinde değerlendirilmesinin yani helal ile haram arasında kalmış şüpheli bir şey olacağını düşünüyorum: "Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir." [Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]

*Bir kamu kuruluşu, işletme ya da vakıf tarafından bir eğitim kurumu, şirket ya da kişiye verilen karşılıksız paradır.

Bazıları Susmalı

Kızsak da bağırsak da olmaz bu kadar dediysek de günbegün gelen zamlar hayatımızın bir parçası oldu. Yılın ilk gününde petrol ürünlerine, doğalgaza ve elektriğe gelen yüklü zamlar da bir önceki yılda aşina olduğumuz zamların katlanarak devam edeceğini gösteriyor. Çünkü süspansiyon bir yere kadardır. Burada garip olan, devletin niye süspansiyon yaptığıdır. Hazinede kullanmadığı, fazla para varsa süspansiyon yapsın. Hazinede para olmadığı herkesin malumu. Devlet yılbaşı itibariyle süspansiyona ettiği ürünlerden süspansiyonu kaldırınca, enerji ürünlerine de tuzlu zam yapıldı. Keşke böyle yapacağına, bu ürünlere zamanında azar azar zam yapsaydı, daha iyi olurdu. Böylece hazine daha fazla borçlanmazdı. Vatandaş da yılbaşından itibaren yüklü fatura ödeyecek olmazdı.

Buradan başka bir konuya geleceğim. Devletin ve özel sektörün yaptığı zamlar, üretim maliyetleri arttığından bu maliyetlerin vatandaşa zam olarak yansıtılmasından ibarettir. Değilse ne diye zam yapsınlar? Zira zammın yüzü soğuktur. Kimse, tepki olmasına rağmen zam yapmaya kalkmaz. Arka arkaya gelen zamlar da sıfırı tükettiğimizin, zamdan başka çarenin olmadığının ve yaşadığımız yüksek enflasyonun bir sonucudur. Radikal tedbirler alınmadıkça, soruna derinlemesine inilmedikçe, günü kurtarmaya çalışıldıkça, piyasaya güven verilmedikçe, kimse önünü göremediği müddetçe, yeni kaynaklar bulunmadıkça, kriz iyi yönetilmedikçe, akşamdan sabaha yeni ekonomik model denemeye kalkıldıkça bu zamlar yağmur gibi gelmeye devam edecektir. Buna alışsak iyi olacak. Dua edelim, uzun sürmesin. 

Zamlar, yaşadığımız bu günlerin bir gerçeği diyerek zil takıp oynanmayacak. Kimse buna da şükür, hayat normal demeyecek. Çektiği sıkıntıyı elbette dile getirecek. Veryansın edecek. Zira hakkıdır. Yaşadığını, çektiğini insanın kendisi bilir.

Benim burada istediğim, yaşanan bunca sıkıntıyı koruma ve kollama gerekçesiyle bazılarının savunmaya kalkmasıdır. Kah başka ülkeleri örnek veriyorlar, onlara da şu kadar zam yapıldı. Bizde daha ucuz diyorlar. Kah millet zengin, sıfır araba kuyruğuna giriyor diyorlar. Kah 80 öncesi kuyrukları gördük. Ne var bunda diyorlar. Diyorlar oğlu diyorlar. Yapmayın bunu. İnan sizin bu yaptığınızı zam yapan devlet ve özel sektör yapmıyor. Eğer birilerini desteklemek, başkasının tepkisini çekmemek istiyorsanız, yapacağınız en iyi şey susmaktır. Gerçekten bu aşamada susmak bir erdemdir. Birilerini koruyup kollayacağız diye gülünç duruma düşmeyin. Enerjinizi başka alanlarda tüketin. Unutmayın ki hayatın gerçeği de olsa yapılan zamlar savunulmaz. Kendinize saygınız varsa susun. Birilerinin size saygı göstermesini istiyorsanız, yine susun. Allah aşkına susun. Lillah aşkına susun.

Hadi İyisiniz

Hadi iyisiniz. Devlet hep size çalışıyor. 27,47 ile iyi zam yaptı, değil mi? Üzerine de bir 2,5 ekledi. Etti mi 30,50 zam.

Evet, öyle.

İyi de ekonomi bu durumda iken ne zammı bu şimdi?

Bunun yüzde 5’i toplu sözleşme gereği ilk 6 ay için devletin verdiği rakam. Geri kalanı ise geçtiğimiz 6 aylık enflasyon farkı.

Geçen sene geçti artık. Devlet geriye dönük zam mı veriyor?

Evet. Devlet toplu sözleşme gereği.

Toplu sözleşmede ne vardı?

Devlet, 2021 Temmuz-Aralık arası memurlara yüzde üç zam vermişti. Enflasyon bu süreçte bu oranı geçerse enflasyon farkını da vereceğini taahhüt etmişti.

27,47’lik zamdan 2022 zammı olan yüzde 5’i çıkardığımızda 22,47’lik bir enflasyon farkı ortaya çıkıyor. Bu demektir ki devletin enflasyon öngörüsü tutmamış. Bunu nasıl açıklarsın?

Devletin enflasyon öngörüsü tutmadığı gibi epey de şaşmış. Ama bu kadar hata kadı kızında bile olur. Koskoca devlet yönetiliyor ne de olsa.

Devletin her öngörü ve planlaması böyle midir?

Aşağı yukarı.

2022 enflasyon taahhüdü ne kadar?

Yüzde 10 zam verdiğine göre demek ki yüzde 10’luk bir enflasyon bekliyor.

Tutar mı?

Ya tutarsa.

Son soru. Devlet bu enflasyon farkını vermesi ne anlama geliyor?

Memurunu enflasyona ezdirmemiş oluyor.

İnsanın memur olası geliyor.

Erken Seçim İhtiyacı

2023 Haziranında yapılacak seçimin erken yapılacağı yönünde, zaman zaman sesler çıksa da iktidar tarafı, seçimlerin zamanında yapılacağını üstüne basa basa söylüyor. Hükümet böyle söylese de kamuoyunun bir kesiminde ve muhalefette bir erken veya baskın bir seçim olacağı yönünde bir beklenti var.

Adı baskın veya erken olsun, seçimlerin öne çekilmesine prensip olarak sıcak bakmıyorum. Seçimler normal zamanında yapılmalıdır. Çünkü her seçim hem zaman kaybı hem de bütçeye ağır bir yük getirmektedir. Buna rağmen ülkemizin şartlarından mıdır, seçimlerin belirlenen tarihlerde yapıldığına pek şahit olmadım. Demek ki erken seçim şartları oluşmuş olmalı ki seçimler hep öne çekilmiştir.

Erken veya baskın seçim, istenen bir şey olmasa da bazen belirsizlikleri giderebiliyor. Buna örnek 2015, 7 Haziran seçimleri. Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce yapılan bu genel seçimde, hiçbir parti hükümet kuracak çoğunluğu elde edememiş, partiler koalisyon kurmaya yanaşmamıştı. Bu belirsizlik, alınan erken seçim kararıyla 1 Kasımda giderilmişti.

Hâlihazırda Türkiye’nin bir erken seçime ihtiyacı var mıdır? Erken seçim şartları oluşmuş mudur? İzninizle bu konuyu ele almaya çalışacağım. Bazılarına göre orta yerde bir hükümet krizi yok. Hükümet işinin başında ve iyi yönetiyor diyor. Bazılarına göre ise hemen bir erken seçime ihtiyaç var. Çünkü ekonomi yürütülemiyor, ekonomik veriler iyi değil diyor. Ben de ikinci görüşte olanlardanım. Türkiye’nin acil bir seçim kararı alması lazım. Çünkü gerçekten ekonomik veriler iyi değil. Piyasalar allak bullak. Kimse önünü göremiyor. Yarın ne olacağını kestiremiyor. Vatandaş, 19 yılın en yüksek enflasyonuyla karşı karşıya. Hiper enflasyona doğru gidiyoruz. Kimse zamdan başını alamıyor. Dövizin bu şekilde duracağına kimse inanmıyor. Kur garantili TL mevduatının bütçeye ağır yük getireceği endişesi dile getiriliyor. Kur garantili TL’ye ise yeterince rağbet olmadı. Parasını dövizde tutan mevduat sahipleri yüzdesi hala yüzde 60’lar seviyesinde. Kısaca ekonomik durumumuz bu. Bu durum bize erken seçimi gerekli kılıyor. Neden derseniz, ülkeyi erken seçime götüren etmenlerin başında ekonomi ve ekonomik krizler gelir.

Peki, erken seçim ekonomiye merhem olur mu? Piyasa erken seçime hazır mı ve olumlu tepki verir mi? Bundan emin değilim. Çünkü uygulanan ekonomik politikaya, piyasa olumlu tepki vermiyor, seçim sonrası gelmesi muhtemel partiler de umut vermiyor. Bir kısım seçmen mevcut ekonomiden dolayı iktidardan uzaklaşırken bu seçmen, iktidar alternatifi partilere de gitmiyor. Her geçen gün kararsız seçmen sayısı daha da artmaktadır. İktidarın güven kaybettiği, alternatiflerin de güven vermediği bir ortamda seçim çözüm olacak mı derseniz, acizane bir erken seçimin piyasayı rahatlatacağını düşünüyorum. Bu, hem mevcut hükümetin hem hükümet olmak isteyenlerin hem de ülkenin lehine bir durumdur.

Neden derseniz? Ekonomimizin bir güzel masaya yatırılıp ameliyat edilmesi gerekiyor. Önce sorunlar tespit edilecek, teşhis ve tedavi için yollar aranacaktır. Bunu mevcut hükümet yapamaz. Çünkü seçime bir buçuk yıl kala hiçbir hükümet radikal kararlar almaz. Geçici pansuman tedbirlerle ülkeyi seçime götürmeye çalışır. Bu da ekonomik sorunları daha da derinleştirir. Seçim kararı alınıp seçim yapıldığı takdirde hakem olan seçmen yine mevcut hükümete sandıkta geçit verebilir. Güven tazeleyen hükümet ekonomiye daha ciddi eğilir. Mevcut hükümet bir erken seçimle değişirse, piyasa ne yapıp ne edeceğini görmek için yeni hükümete belli bir süre kredi verir. Yani darda kalanın imdadına Hızır yetişir  misali, bir erken seçimin ülkenin derdine derman olacağını düşünüyorum.

3 Ocak 2022 Pazartesi

Güven

Bu ülkenin sorunu çok. Birini çözersin, başkaları sırada bekliyor. Çoğu zaman bir sorunu çözerken başka sorunlara da kapı aralandığı olur. Bazen sorunu çözüyoruz derken her şeyi ağzımıza ve yüzümüze bulaştırdığımız da olur. Bazen de var olan sorunu, sorun yokmuş gibi davranmayı da iyi beceriyoruz. Bazı sorunlarımızı pansuman tedbirlerle gidermeye çalışırız bazen de halının altına süpürürüz. Bu anlatmaya çalıştıklarımın bu ülkede fazlası var, eksiği yok.

İnsanımıza bugünlerde bu ülkenin en büyük sorunu ne dense kahir ekseriyetin ekonomi olduğu cevabını alırız. Bu, doğru bir cevap olur. Çünkü gerçekten yarının ne olacağını kestiremediğimiz bir ekonomimiz var. Yıllardır kronikleşmiş bu ekonomik sorun aşılır. Bugün göremesek de daha iyi günleri bile görebiliriz. Bu uğurda bedel ödenmesi gerekirse millet olarak çok bedel ödedik, yine öderiz. Ama bana göre bu ülkenin en büyük sorunu, ekonomiden de öte şeffaflık, hesap verebilirlik ve güven problemidir. Bunlar aşılmadan bu ülkede başta ekonomi olmak üzere hiçbir şey düzelmez. Zaten güvenin olmadığı yerde her şeyimiz tastamam olsa ne yazar. Çünkü güvenin olmadığı yerde huzur ve barış olmaz, kaos ve endişe hakim olur. Kimse önünü göremez.

Evet bu ülkenin en büyük sorunu güvendir. Kimse kimseye güvenmiyor. Kürtler Türklere, Türkler Kürtlere, Aleviler Sünnilere, Sünniler Alevilere, sağcılar solculara, solcular sağcılara; dindar-mütedeyyin ve İslamcılar laik ve sekülerlere, laik ve sekülerler İslamcılara, vatandaş devlete, devlet vatandaşa, iktidar muhalefete, muhalefet iktidara, esnaf vatandaşa, vatandaş esnafa, din adamları halka, halk din adamlarına, bir cemaat diğer cemaatlere, bir kesim diğer kesime vs. güvenmiyor ya da güven vermiyor. İşin garibi herkes de kendisini güvenilir, karşı tarafı güvenilmez buluyor. Çünkü herkes yekdiğerine göre sütten çıkmış ak kaşık. Bu kadar ak kaşığın içerisinde bu kadar güvensiz ortam nasıl oluşuyor? Bunu anlamakta zorlanıyorum.

Halihazırda yaşadığımız, her geçen gün etkisini daha fazla hissettiğimiz ekonomik krizin; cari açık, döviz, yeni ekonomik modeller, ekonomi yönetiminde yapılan sık değişiklikler, salgın, tedarik sıkıntısı, enflasyon gibi sebeplerin üzerine bir de güvensiz ortam eklenince ekonomimiz de alınan tedbirler ve yapılan konuşmalara rağmen güven vermiyor. Güven yoksa diğerlerini saymaya zaten gerek yok. Çünkü her konuda olduğu gibi ekonomi de güven üzerine tesis edilir. Stokçuluk, fahiş fiyatlar da bunun bir göstergesidir.

Ekonomide bu güven ortamını sağlamak, piyasayı rahatlatmak kimin görevidir? Oluşan bu güvensiz ortamda her birimizin az veya çok payı olmakla beraber kaybolan bu güvenin tesisinde, devlete yön verenlerin ve ekonominin direksiyonunda oturanların payı daha büyüktür. Bu, öncelikli olarak bunların görevidir.  Bunu nasıl yaparlar bilmiyorum ama sorumluların ne yapıp ne edip piyasaya güven vermeleri gerekiyor.

Kaybolan güveni yeniden etmek kolay mı? Çok zor. Çünkü güven dediğimiz birden olan, kaybolan, alınıp ve satılan bir şey değildir. Gördüğüm kadarıyla piyasayı rahatlatma ve güveni yeniden tesis etme konusunda piyasa, ne mevcuda güveniyor ne de alternatif görünenlere güveniyor. Hasılı milletçe işimiz zor mu zor. Allah yardımcımız olsun.