Kamuya
eleman alımında, idareci ve öğretmen seçiminde yazılı sınavlara ilaveten kriter
olarak belirlenen sözlü mülakatın mucidi kimdir bilmiyorum. Ama iyi bir iş
çıkardığı belli. İcadıyla ne kadar gurur duysa azdır. Çünkü ortaya koyduğu
kriter kamuya eleman ve öğretmen alımında, yönetici seçiminde KPSS ve diğer
yazılıların önünde belki de tek kriter bugün.
Sözlü mülakatlara şartları tutup
istekli olarak müracaat edenlerin arasından en az üç katı aday davet
ediliyor. Sırası gelen aday komisyonun huzuruna girerek üç beş dakika
duruyor, kendisine daha önce hazırlanmış sorulardan kura ile kapalı bir zarf çektiriliyor.
Adayın sorulan soruları bilip bilmemesi önemli değil. Tüm soruları bilse bile
geçer puan alamayacağı gibi hiçbir soruya cevap vermediği halde yüksek puan
alabiliyor. Çünkü bu sınavın kriteri komisyonun gözüne, gönlüne ve daha
önceden oluşturulan listeye girmektir.
Mülakat sonuçları açıklanınca
mülakata giren üç katı adaydan iki katı elenir, bir katı sevindirilir. Durum üç
aşağı, beş yukarı böyledir. Sonuç, bir mülakat sonucundan hoşnutsuzların oranı
memnun olanlara oranla iki kat daha fazladır. Kaç yıldır uygulanan bu mülakat
sistemi sadece hoşnutsuzların oranını artırmaktadır. Hoşnutsuz olanların sayısındaki
artış ne anlama gelir?
*İnsanlar geleceğe dair endişe
taşır, umutları yok olur, ümidini keser.
*Kimseye güvenleri kalmaz.
*Ehliyet ve liyakatin geçer akçe
olmadığına inanmaya başlar.
*Kendisini mağdur olarak görür.
Hakkının yenildiğini düşünür.
*Toplumsal barış zedelenir.
*Hakkını yiyenlere düşman kesilir.
Eline imkan geçtiği zaman kendisine yapılanın aynısını veya daha beterini o da
yapar.
*Herkes referans arayışına girer.
Niçin böyle olur? Çünkü mülakat
dendi mi bizim insanımızın aklına torpil ve adam kayırmacılık gelir. İltimasın
olduğu yerde toplumsal barış zedelenir. Devletle toplumun arasını açar. Hal
böyle iken sorumlu kişilerin mülakat sistemini hala devam ettirmesini anlamak
mümkün değil. Aslında bu uygulamaya devam etmek demek iktidarın kendi topuğuna
kurşun sıkması demektir. Çünkü demokrasinin gereği bu ülkede belli periyotlarla
halkın karşısına sandık konur. Mülakat sonuçlarından mağdur olduğunu
söyleyenler her sene kartopu gibi artmaktadır. Merak ediyorum, bu mağdurlar
kime oy verir? Mağduriyetinin müsebbibi olarak iktidarı görecek ve oyunu muhtemelen
muhalefete verecektir. Bir puan fazla oy alacağım diye uğraşan ve didinen bir
iktidar, mülakat zedelerden oy kaybına uğrayacağını niçin düşünmez? Üstelik oy
vermede alternatiflere yönelecek olanlar sadece mülakata giren reşit kişilerden
ibaret değil. Her bir mağdurun annesi ve babası var. Pekala, oğlumun hakkı
yendi, kızım mağdur edildi deyip faturayı iktidara kesebilir.
Burada her mülakattan elenen
haksızlığa uğradı demek istemiyorum. Mülakat, mantığı itibariyle dedikoduları
beraberinde getirir. Allah aşkına devlet çalışacak kişiyi seçmede mülakattan
başka bir yol bulamadı mı? Bu kadar aciz mi? Eğer devlet terör bağlantısı
olanları eleme düşüncesiyle mülakatlara can simidi gibi sarılıyor ve aklına
başka bir şey gelmiyorsa herkesin söylediğini ben buradan söyleyeyim. Devlette
görev almaya talip olacakları, öğretmen olacakları, idareci olmayı düşünenleri
yazılı sınava müracaatlarıyla birlikte güvenlik soruşturmasından geçirmesi,
güvenlik soruşturmasından geçemeyenlerin sınava müracaat etmesi yasaklanabilir.
Böyle kişiler e devlet'ten kendini sorgular. Orada "Şu gerekçeyle bu
sınava giremezsiniz" uyarısını görebilir.
Uzatmayayım, kimsenin memnun
olmadığı bu mülakat kriterinin tek memnun olanı öyle zannediyorum mülakat
önerisini getirendir. Bunun patenti bana ait, oh ne güzel! Devletle milletin
arasını açtım diye sevinir, durur.
*20/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*20/04/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.