30 Kasım 2015 Pazartesi

Bu Çağın Ebu Zer el Gıfari’si Olabilmek **

İslam’ı kabul etmeden önce de tek tanrılı inanca sahip fakir bir kimsedir. Kabilesinin geçim kaynağı, bölgeden geçen kervanları soymak iken çobanlık yaparak sade ve düzgün hayatına devam etmiştir.

İlk Müslüman olanlardan ve şahadetini açıkça dile getirdiğinden dolayı Mekkelilerden dayak yiyen bir sahabi olmuştur.

Zahitliği ve aynı zamanda Hz Osman’a muhalif tutumu ile tanınmaktadır. Hz Osman’ın, vali atamalarında Emevi ailesini tercih etmesini ve Beytülmalden Emevi sülalesine yaptığı tasarruflarını eleştirdiği için önce Şam’a gönderilmiş. Orada da Muaviye’nin şaşaalı yaşantısını, savurganlığını eleştirmeye devam edince tekrar Medine’ye gönderilmiş. Eleştiri ve muhalefetini tekrar sürdürünce kızıyla birlikte El-Rebeze’ya sürülmüştür.

Sade bir hayat yaşayan halis bir mümin, dürüst bir adam ve hatalı davranışlara çekinmeden karşı çıkan biri olarak bilinmektedir. Rivayet edildiğine göre kaba,* tahsilsiz* bir bedevi olup yüksek bir makamda olmamıştır. Fakat ümmet için elinde ne varsa feda ederek hizmet etmiştir.

Rebeze’de yalnız yaşamış biridir. Suriye emîrinin, geçimini sağlaması için gönderdiği 300 dinarı “Emir, benden daha fazla bir ihtiyaç sahibi bulsun” diyerek geri iade etmiştir.

Ölümü, çölde açlıktan olduğu şeklinde rivayetler vardır. Yine rivayet edildiğine göre peygamberin onun hakkında ”Allah sana merhamet etsin ya Ebâ Zer! O yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız diriltilecektir” dediği rivayet edilir.

Makam mevki peşinde koşmamış, gördüğü yanlış tasarrufları eleştirmekten vazgeçmemiş, yalnız yaşamış, yalnız ölmüş, İslam’ı özünden yaşamış zahit bir Müslüman. İhtiyacı olduğu halde gönderilen yardımı geri çevirecek kadar da onurlu biri. Allah kendisinden razı olsun. Mekânı Cennet olsun.

Günümüzde, haksızlıklara karşı çıkacak, makam ve mevkide gözü olmayacak ve İslam’ı da samimiyetle yaşayacak Ebu Zer’lere ne çok ihtiyaç var…

*Böyle kaba ve tahsilsiz birine can kurban.

 ** 05/10/2018 tarihinde kahtasoz.com sitesinde yayımlanmıştır.

 

 


Fıtratı tozlanmış insanoğlu


Dünyada kim olduğu, ne olduğu tam anlaşılamamış bir canlı türü var: İnsanoğlu. Tam tanıdım dediğin insanın bir hareketi seni sil baştan, başa döndürür. Bakmayın siz bazı insanların " Ben insan sarrafıyım" dediklerine. Böylelerinin çoğu zaman "Tanıyamamışım, yanılmışım" dediklerini duyarsınız.

İnsanoğlunun karşılaştığı ve çözemediği en büyük problem yine kendisidir. Problemin büyüğü de insanın kendini bilmemesi ve tanımamasıdır. Peygamberimiz, "Kim kendini tanırsa Rabb'ini tanımış olur" buyurmuştur. Bu hadisten de anlaşıldığına göre insan bilinmezler yumağı. Zaten kendisini tanıyamadığı için Rabb'ini tanımada da sorunlar yaşamaktadır. Başkasını tanımlamaktan kendini tanımlamaya fırsat bulamamıştır insanoğlu. Hep kendini olduğundan farklı göstererek gizlemeye çalışmaktadır. İki lafımızın biri de "Ben dobra bir insanım, göründüğüm gibiyim" açıklaması yaparız. 

Hep günü ve vaziyeti idare etmeye çalışıyoruz. Bir insana kendini anlat dediğimiz zaman sanırsın ki bulunmaz Hint kumaşı, dünyanın en mükemmel insanı, barışsever, hayırsever, fedakar...vb. Mübarek sanki iyilik meleği. Bu kadar iyilik meleklerinin yaşadığı dünyada maalesef kan, gözyaşı, açlık, susuzluk, haksızlık, adaletsizlik diz boyu.

Kendimizi olduğundan farklı göstermede, gizlemede, pireyi deve, deveyi pire yapmada üstümüze yoktur.

Gencin biri bir kızı istemek için kızın babasını ziyaret eder. Kız babası," Kızım da seni istiyor. Bana kendini biraz anlat, bakalım" der. Damat adayı, " Şöyle zenginim, böyle mal varlığım var, içkim yok, kumarım yok, şöyle iyiyim, böyle iyiyim" şeklinde kendini anlatır. Baba; " Damat, maşallah her şeyinle mükemmelsin. Senin hiç mi kötü yönün yok" diye sorar. Damat, " Muhterem babacığım! Benim tek bir kötü yönüm var: Yalan söylemek" diye cevap verir. Böylece damadın foyası ortaya çıkmış olur.


Ya ortaya çıkmayanlar. Maalesef bütün sorunumuz net olmamaktır. Çok mu zor şey istiyorum. Haklısınız zor gerçekten. Hangi birimiz netiz ki.


* Başlık Fıtratı Bozulmuş İnsanoğlu olsa daha iyi olurdu. Fakat fıtrat bozulmazmış, insanoğlunun fıtratının üstü örtülürmüş. 16/11/2015

Meram TOKİ sakinleri


Başka şehirleri bilmem ama Konya 'da toplu ulaşım araçlarına binmede itiş-kakış, düzensizlik, kaynak yapma, ayağını öne uzatanın bindiği nahoş bir ortam var.

Kenarda beyefendice herkesin binmesini bekleyen ender insanlarımız var; kalabalığa girmemek için direnen. Gördüğüm kadarıyla inat mı inatlar. Halbuki kalabalığa uysalar ne iyi olacaktı. Belki önce binip oturma imkanları  olacaktı. Su testisi su yolunda doldurulur. Otobüsün durduğu yere doğru kalabalık giderken bunların herkesin binmesini beklemesi pek hoş görünmüyor. Bunlar nefsini başkasına tercih edenler. Halbuki insan nefsi için yaşar. Bunlara birileri bunu anlatmalı. Kalabalığın kendilerine benzemesini beklemek beyhude çabadır, boşa kürek çekmedir.

Tıpış tıpış uyacaksınız bu kalabalığa. Konya'ya yeni icat getirmeyin. Eski köye yeni adet mi bu? Hiç kimse bu şehri bozamaz. Hem sonra siz azınlıktasınız. Lütfen sınırları zorlamayın.

Otobüse binme kültürünü değiştirmek için bir mahalle sakinleri vardı 84 numaralı Meram TOKİ yolcuları. Onlar sizden daha organizeydi. 6 ay öncesine kadar Kültür Park'ta -stokçuluğun olduğu 80 öncesi yıllarının yağ, şeker kuyruğuna girmiş insanları andırırcasına- tek tek sıraya girmiş, uzun ince bir dizilişleri vardı. Kimse başkasının önüne geçmeden sırası gelenin bindiği hat idi. Sessiz, düzgün bir görüntü çiziyorlardı. Kim başlatmışsa iyi bir gelenek oluşmuştu. Ama heyhat... Şimdilerde göremiyorum artık  otobüse binmek için 
ince uzun sırasını bekleyen Meram TOKİlileri. Onlar bile pes ettiler. Onlar da kalabalığa uydular. Artık sıra mıra yok. Erken kalkanın yol aldığı, otobüsün nerede duracağının hesabını yapıp o tarafa doğru hurra diyen birileri oldular. Yani bizim gibi bizden biri oldular.

Koca Kültür Park'ta genele muhalif bir çizgileri vardı. Bu millet göreneklere aykırı hareket edenleri tasvip etmezdi. Üzüm üzüme baka baka kararırdı zaten. Kararmayıp koruk mu kalacaklardı. Zaten yaptıkları dünyayı tersine döndürmek gibi bir şeydi. Zararın neresinden dönülürse kardı. O da oldu. Hele ki şükür.

Aramıza hoş geldiniz Meram TOKİliler. 18/11/2015