3 Nisan 2023 Pazartesi

Ramazan

Kimi beklemeye koyulur beni

Kiminin de ağzını bıçak açmaz

On bir ayda bir ortaya çıkarım

Soyadı gibi bilir beni herkes


Kimi yemeden içmeden kesilir

Nefsinin isteklerine ket vurur

Kimi arzularından ödün vermez

Bana mısın demeden hep yer içer. 


Eskiden gizli yenip içilirdi

Aman kimseler görmesin denirdi

Şimdi açıkça yenip içiliyor

Yiyorsam kime ne deniyor artık


Bilinsin ki tutan kendine tutar

Tutmayan da nefsine esir olur

Tutana Reyyan kapısı açılır

Tutmayan kapıya yaklaştırılmaz

Gafın Büyüğü

Din, milli, manevi ve ahlaki değerler, kutsallar, örf ve adetler, bir milleti millet yapan ortak değerlerdir. Tabu haline getirmeden, dokunulmaz kılmadan korumaya çalışmaktır. Birlik ve beraberlik ve ortak kültürün oluşması için gereklidir. Bayrak, İstiklal Marşı, milli ve dini bayramlar, belirli gün ve haftalar, kıble, başörtüsü, namaz takkesi, tespih ve seccade gibi dinle özdeşleşmiş araçlar, karşılıklı saygı ve sevgi, nezaket, birbirimize tahammül, fikirlere saygı vs. örnek olarak verilebilir.

Örnekleri çoğaltmadan ve her birinin üzerinde durmadan güncel konu seccadeye getirmek istiyorum sözü.

Seccade, namaz ibadetini yerine getirmek için hayatımıza sonradan girmiş bir bez parçasıdır. Namazın 12 rüknünden biri olan maddi pisliklerden temizlenmek anlamına gelen necasetten taharet şartını yerine getirmek gerekiyor. Bunun için mükellef; vücudunda, elbisesinde ve namaz kılacağı yerde namaza mani maddi ve görünür bir pisliğin olmamasına özen göstermelidir. Değilse namaz olmaz. Yani namaz kılınacak yer pis değilse ayrıca seccade sermeye gerek yok. Toprak, kum vb. yerlerde de seccade olmadan namaz kılınır. Bu demektir ki seccade namazın olmazsa olmaz bir şartı değildir.

Siyer kitaplarından Mescidi Nebi’nin ilk ve orijinal halini incelediğimiz zaman Mescitte sergi namına ne halı var ne kilim ne de seccade var. Müslümanlar kum ve toprak üzerinde cemaatle namazlarını ifa etmişlerdir. Bugün ev ve iş yerlerinde halının üzerine seccade serip namaz kılmak, hadesten taharete önem vermenin dışında başka bir anlamı olmadığı gibi ayrıca kutsallığı da yoktur.

Seccadenin kutsal olmaması, üzerine ayakkabı ile basılabileceği anlamına gelmez. Bizim kültürümüzde değil seccadenin, herhangi bir serginin olduğu yere ayakkabı ile girilmez ve üzerine basılmaz. Bir yerde halı, kilim vb. ne varsa ayakkabı çıkarılır ve çıplak ayak veya çoraplı bir şekilde üzerine basılır.

Acizane bir yerde sergi varsa ayrıca seccade sermem. Boş bulduğum bir yerde namaza durur, vazifemiz ifa ederim. Ayrıca seccade sermeyi zait görürüm. Her namazda sergi temiz olmasına rağmen namazı ifa için namazlık serenleri de abartılı bulmakla beraber bu hassasiyetlerine saygı gösteririm.

Kutsallığı olmasa da namazlık da dediğimiz seccade üzerine ayakkabı ile basılmasını hoş karşılamam. Sadece seccadeye değil, bir serginin üzerine ayakkabı ile basılması da doğru değildir. Türk filmlerinde görmeye alıştığımız gibi rol icabı da olsa evlere ayakkabı ile girmeyi tasvip etmiyorum. Zira bizim kültürümüze ters. Bilmeden ve görmeden seccadeye ayakkabı ile basmak mazurdur. Pardon demesi veya özür dilemesi yeterlidir. Ayrıca üzerine gitmek, tiye almak, bilmediği ve görmediği bir şeyden dolayı ayıplamak, bir bardak suda fırtına koparmaya çalışmak, bunun altında başka manalar aramak seccadeye basmak kadar ayıptır. Çünkü bizim kültürümüzde aman dileyene el kalkmaz. Dilenen özrü erdemli bir davranış görmek gerek. Bilmeden yapılan bir hareketin gündem olması ve gündemi meşgul etmesi bile hoş değildir. Bilmeyen mazurdur ama ayıplayanı mazur değildir.

Amacım, seccade üzerinden birilerini haklı çıkarmak, birilerini de haksız göstermek değildir. Onca sorun arasında, seccade gibi bir konunun gündem olması bu ülkenin ayıbıdır. Ha bu konuda hassas mıyız? Tebrik ediyorum. Aynı hassasiyeti her konuda gösterelim. Tüm gaf ve potların kim tarafından yapıldığına bakmaksızın aynı tepkiyi verelim. Mesela seccadeye basmak mı daha ayıp yoksa sel baskınında boğulup ölen insanların ardından “Evet, 15 insanımız öldü ama toprak da suya doydu” demek mi daha çok ayıp? Evet, seccade üzerine ayakkabı ile basmak ayıptır. Bu toplumun hassasiyetini bilmemektir. Bu ayıp ve bilgisizlikten dolayı özür dilenir, kişi temize çıkar. Üzerine basılan seccade de makineye atılır, bir güzel yıkanır ve temizlenir. Kuruduktan sonra namazlık olarak kullanılır. 15 kişinin ölümü üzerinden toprağın suya doyduğunu telaffuz etme söylemini nasıl temizleyeceğiz? Var mı bunu temizlemenin ilacı? Ki bu gaftan dolayı özür dilendiğini de işitmedim.

Son söz olarak seccade olayı da gösterdi ki bu toplum birbirine yabancı. Ne Alevi, Sünninin hassasiyetin farkında ne de Sünni, Alevinin hassasiyetinin farkında. Sorunumuz da burada. 

Kişinin Kendisi Olması

Kurtuluşun ilk, son ve olmazsa olmaz yolu; dini, siyasi, iktisadi vb. alanlarda ben sizi kurtarırım diye ortaya çıkan kurtarıcılardan kurtulmaktır. Çünkü hiçbir kimse kurtarıcı değildir. Görevini layıkıyla yapan insanlar makbuldür. 

Hiç kimseye olduğundan fazla anlam yüklememektir. Ederinden fazla değer vermek, bunu sık sık vurgulamak, işini yapan veya yapmaya çalışan insana yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü şeyh uçmaz, mürit uçurur misali, aşırı övgü kişide öz güven patlamasına neden olur. Bilelim ki öz güvenin aşırısı hem kişiye hem de kendisine güvenenlere bir müddet sonra zarar vermeye başlar. En azından kişi kendini bir şey sanmaya ve başına buyruk hareket etmeye başlar. Ne laftan anlar ne de sözden.

Beklenti içerisine girmemektir. Çünkü beklentiler gerçekleşmezse kişiler hayal kırıklığına uğrar. Bunun sonucunda moraller bozulur. 

"Her kişi için ancak çalıştığının karşılığı vardır" düsturunu hayatına prensip edinmektir. 

Elinden gelen gayreti göstermek için çaba göstermektir.

Namerde muhtaç olmamak için uğraş vermektir.

Aklı kiraya vermemektir, sorgulamaktır, tarafgir olmamaktır, kimsenin şakşakçılığını yapmamaktır.

Kişiliğinden ödün vermemektir.

Omurgalı ve prensip sahibi olmaktır. Prensiplerin arkasından gitmektir. Kişilerin peşine takılmamaktır.

Zikzak çizmemektir, U dönüşü yapmamaktır. Yapılmışsa hata imiş, hatadan döndüm demektir.

Yanlışta ısrar etmemektir.

Hatalardan ders çıkarmaktır.

Kimseye boyun eğmemek, minnet etmemek ve eyvallah dememektir.

Kişilikten ödün vermeden uyumlu olmaya çalışmaktır. Aklının yapmadığı noktalara şerh koymaktır.

Gücü nispetinde katma değer üretmek ve faydalı olmaya çalışmaktır.

Hesap yapan değil, hasbi olmaktır.

Sırtında yumurta küfesi taşımamaktır.

Eleştiriyi ve öneri sunmayı ihmal etmemektir. İçine sinmeyen yanlışlar kimden gelirse gelsin, kınayanın kınamasına aldırmadan ifade etmektir.

Gücün baskısına boyun eğmemek, güce kendini teslim etmemek ve güçten beslenmemektir.

Kurt kapacak diye sürü psikolojisine teslim olmamaktır.

Algılarla değil, olgularla hareket etmektir.

Sunulan ve dayatılan korkularla yüzleşmektir.

Kısaca her halükarda kişinin kendisi olmasıdır.