9 Haziran 2022 Perşembe

Kimlerin Bu Ülkeye Verebileceği Yoktur? *

Eleştiriye gelmeyenlerin ve eleştiri yapanları düşman belleyenlerin,

Gerçekleri örtenlerin, gerçeğin bir kısmını söyleyip bir kısmını gizleyenlerin,

Gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin,

Yok öyle değil diyerek yanlışı körü körüne savunanların,

Sevdiklerinin ve savunduklarının üzerine toz kondurmayanların, görüşlerini onlara göre ayarlayanların,

Tespitleri hakaret kabul edenlerin, başkasına ağzına geleni söyleyenlerin,

Realiteye, başkasında da var deyip savunmaya geçenlerin,

Acıyı, sıkıntıyı, gerçekleri yok kabul edenlerin,

Gerçekler ayan beyan iken gerçeklerle yüzleşmeyenlerin,

Ateşin düştüğü kimselere bir empatiyi esirgeyenlerin,

Acaba biz de hata yapmış olabilir miyiz dahi demekten kaçınanların,

Farklı görüşlere kulak tıkayanların,

Sorunları pansuman tedbirlerle geçiştirmeye çalışanların,

Algılarla gündem saptıranların, 

Yanlışta ısrar edenlerin ve bunu inatla sürdürenlerin,

Gülüp ayıpladıkları başlarına defalarca geldiği halde hiçbir şey yokmuş gibi pişkin pişkin sırıtanların,

İşler tersine gidince gerçekleri ve yanlışı kabul yerine, savunmaya geçip durmadan gerekçe ve bahane üretenlerin,

Yapacaklarını anlatacakları yerde durmadan başkasını kötüleyenlerin ve öcü gösterenlerin,

Ömürleri “u” dönüşüyle dolu olduğu halde benim kitabımda geri adım yok diyenlerin,

Düşmanlıkta ve sevgide aşırı gidenlerin, bir zaman sonra düşmanlarıyla kol kola girenlerin, dostlarını da düşman belleyenlerin,

Gerçekler yüzlerine söylendiği zaman ağzına gelen küfrü edenlerin,

Sorumsuzluklarını hoyratça kullananların,

Üslupları berbat olanların,

İnsanları durmadan kutuplaştıranların,

Söyledikleriyle yaptıkları örtüşmeyenlerin,

Dini ve değerlerini emellerine alet edenlerin,

Slogan ve hamasetten başka sermayesi olmayanların…

*16/09/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

8 Haziran 2022 Çarşamba

Kiracı mısın? Derdin Büyük *

Kiraların bin lira civarında olduğu birkaç yıl önce yeni evlenecek biri, "Ağabey, düğün yapacağım. Ev buldum. Yalnız ev sahibi ve emlakçı, memur kefil istiyor. Bana kefil olur musun" dedi. Olurum dedim. Ertesi günü emlakçı TC'ni istiyor dedi. Verdim. Bir sonraki gün imzaya gelirken görev yeri belgesi getirir misin dedi. Tamam dedim. 

Kontrat imzalamak için belirlenen gün, tarif edilen emlakçıya gittim. Randevuya erken varmışım. Kendimi tanıttım. Ev sahibi de oğlu ile birlikte oradaydı. Beklerken nüfus cüzdanınızı alabilir miyim dedi emlakçı. Ne yapacaksın dedim. Dosyaya fotokopisini koyacağım, ne olur ne olmaz, kendimizi garantiye alacağız dedi. Moralim bozuldu ve kardeşim, kefil olacağım genç ev kuracak. Bizde evlenen ile ev alana Allah yardım eder denir. Ben de evini kursun, hayır duasını alayım, işini kolaylaştırayım diye kefil olmaya geldim. TC. numaramı istediniz verdim. Görev yeri belgesi dediniz getirdim. Kimlik fotokopisi de neyin nesi? TC kimlik No işinizi görmüyor mu? Haydi kimlik istediniz. Görev yeri belgesi ne alaka? Çünkü bugün bu kurumdayım, seneye başka yere nakil gidebilirim. Devlet bile sizin kadar prosedür istemiyor. Siz kendinizi garantiye almak için tüm bunları istiyorsunuz. Anladığım kadarıyla güvenmiyorsunuz. Madem öyle. Ben size nasıl güveneceğim? Kimliğimi başka yerde kullanmayacağınızın garantisini verebilir misiniz? Sonra siz kim oluyor da fotokopi alıyorsunuz? Bugün devlet kurumları bile kimliğin fotokopisini almayı bıraktı. Ne olur, insanlara biraz güvenin. Bir şey kaybetmezsiniz. Siz her yönüyle işimizi sağlam yapacağız derken bu tavrınızla kendinizi çok akıllı sanmayın. Genç kirasını ödemez ya da ödeyemezse çıkarır, bir yıllık kirasını size sayarım.  Zaten bunun için buradayım. Bu para beni öldürmez. Ödemek istemezsem, bu gencin ödemediği kirayı benden almak isterseniz, benim maaşıma haciz koyduracaksınız. Ben size ödeme yapmak istemezsem, gider bir başkasını ayarlar, kendi maaşıma haciz koydururum. Bu haciz bitmeden de maaşımdan ikinci bir kesinti yapılamaz, değil mi dedim. Bu sözlerimden, baba-oğul ve emlakçının keyfi kaçtı. Ortamı buz kesti. Ardından kimliğimi uzattım. Kimliği almak istemediler. Israr ettim. Fotokopisini aldılar.

Ardından kefil olacağım genç geldi. Kontratta ismimin yazılı olduğu yere imzamı attım. Gence hayırlı olsun deyip oradan ayrıldım.

Gencimiz o evde yıllarca kaldı. Kefili olduğunuz kişi kirasını vermedi şeklinde bir telefon almadım emlakçıdan. Öyle zannediyorum, kiraya vereceği diğer evler için evrak isterken emlakçı çekinerek istemiştir ya da evrak azaltma yoluna gitmiştir.

*

Gelelim günümüze. Biraderim, 6500 lira civarında bir maaş alıyor. 1100 liraya bir evde oturuyor. Ev sahibinin Konya’ya tayini çıkmış. Evi boşaltması gerekiyor. Kaç haftadır kiralık ev arıyor, sağa sola haber salıyor, emlakçıları dolaşıyor. Piyasada kiralık ev yok. Sonunda Yazır Mahallesinde eski Real arkasında kiralık bir daire görüyor. Telefona sarılıyor. Evin kirası 5000 TL. imiş ama 4800 olurmuş. Artı memur kefil gerekli. Tutamam deyip teşekkür ederek ayrılıyor. Nasıl tutsun bu evi. Aldığını hemen hemen kiraya vermesi gerekiyor. Başka ev de bulamıyor ve evi 15 gün içinde de boşaltması gerek. Ne yapsın bu durumda, kara kara düşünmekten başka. 

*

Karşı komşum kiracı. 1400 liraya oturuyor. Daha doğrusu oturuyordu. Oturma süresi bitti. Ev sahibi önce evi satılığa çıkaracağım demiş. Ardından kira 3000 ama 2800 olur demiş. Biz bu artışı fahiş görürken piyasada uçuşan rakamları duyunca komşunun kira artışını çok makul görür oldum. 

Kiralık ev arayıp bulamayanların, bulup da yüksek kiradan dolayı evi kiralayamayanların sayısının az olduğunu düşünmüyorum. Fazla örneğe de gerek yok. Ama her birinin hikayesinin dramatik olduğunu söylemeye gerek yok. Gerçekten ne olacak böyle? Bu gidişat ne zaman durulur da kiralık ev bulunur ve makul fiyata oturulur? Ufukta daha da artacağına dair bir endişe var.

Kim ne derse desin, bu durum yönetilemez ve devam ettirilemez. Ülkemin dar gelirli insanını daha kötü günler bekliyor. Bu durum yönetilemezse ülke telafi edilemez, onulmaz yaralara ve aile facialarına gebe. Fiili olarak yaşadığımız bu hayat tek maaşla geçinmeye geçit vermiyor, asgari ücretliye yaşama şansı tanımıyor. Allah kimseyi işsiz-güçsüz, evsiz-barksız, tek maaşlı ve asgari ücretli yapmasın. 

Niyetim, felaket tellallığı yapmak değil ama görünen köye bir çözüm bulmak gerek. Bu çözümü de etkili ve yetkili kişiler bulacak ama nasıl? Geçici bir çözüm olarak şehirden şehre, kira fiyatlarına alt ve üst sınır getirebilir, kazancı yeterli olmayanlara kira yardımı yapabilir, kiralık ev sıkıntısı çekilen şehirlerde gerekirse prefabrik evler inşa edilebilir. 

 *11/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

6 Haziran 2022 Pazartesi

Enflasyonlu Hayatın En Büyük Mağdurları *

Yaşamış olduğumuz enflasyonlu hayat daha ne kadar devam eder bilinmez ama temennim, en kısa zamanda bu ülke sınırlarından çekip gitmesi. Çünkü böyle devam ettiği takdirde yıkıcı etkisi büyük olacaktır. Görüntü, yükselen fiyatların nerede duracağının kimse tarafından öngörülememesi.

Eskiden enflasyonu düşürmek, daha da yükselmesini önlemek için hükümetler gazetelerin ifadesiyle kemer sıkma politikası izlerdi. Yeni ekonomi paketi açıklanır, acil olmayan yatırımlar ötelenir, kamuda tasarruf tedbirleri devreye sokulur, aşırı harcamalardan kaçınılırdı. Yapılması zorunlu zamlar, enflasyonu azdırmasın diye ötelenirdi. Başta asgari ücretliler olmak üzere sabit gelirle çalışanların ocak ve temmuz zam oranları görüşülürken hükümetin hedeflediğinin dışına pek çıkılmazdı. Çünkü işçi ve memura verilecek ilave bir liralık artışın bütçeye çok büyük yük getireceği ve enflasyonla mücadelenin akim kalacağı endişesi dile getirilirdi. Bu yol ile enflasyon nispeten kontrol altına alınırdı.

Günümüzde ise hükümetin enflasyonla mücadele etmediğine, ipin ucunun kaçtığına dair genel bir kanaat var. Yapılması gereken zamları hemen yansıtıyor. Harcamalarda bir kısma, yatırımları durdurma yoluna gitmiyor. Köprü, yol, havaalanı gibi yatırımları yap-işlet-devret anlayışıyla bunlara garanti vermeye devam ediyor. Bu durumu açıklarken de bütçeden bir kuruş çıkmadı açıklamasına yer veriliyor. Gördüğüm kadarıyla enflasyonla daha doğrusu dövizle mücadele için hükümetin tek yaptığı, kur garantili mevduatı teşvik etmesi. Günü kurtarmak için yapılan bu tür garantilerin uzun vadede bütçeye ağır yük getireceği, bunun faturasının da yine millete çıkacağı maalesef düşünülmüyor.

Enflasyonlu hayattan başta orta ve dar gelirliler olmak üzere kıt kanaat geçinen, işi gücü olmayan ve evi kira olan herkes derinden etkileniyor. Çünkü enflasyonlu hayatla birlikte sosyal adalet dengesindeki uçurum daha da açılıyor. Piyasadaki para, fakirin aleyhine olacak şekilde zenginin ve birilerinin cebine giriyor. 

Sabit gelirli dışındaki esnaf, işletme vb. yerler enflasyondan en az etkilenenlerdir. Hatta bazıları bu ortamdan daha fazla kazanabiliyorlar. Çünkü esnaf ürününü satarken yerinde bu ürün kaç lira olmuş, ona göre fiyatını güncelliyor.

İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber enflasyonlu hayattan en fazla etkilenen kesim, bordro mahkumu diyebileceğimiz sabit gelirlilerdir. Ocak ayında maaşlara verilen zam oranı daha ilk ayda enflasyonun altında kaldı. Bunun telafisi de haziran enflasyonu açıklandıktan sonra temmuzda yapılacak. Bu demektir ki siyasilerin işçi, memur ve emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz söylemlerinin realitede bir karşılığı yok. Çünkü bu anlayışla, sabit gelirli 5-6 ay boyunca enflasyonun altında ücret alacak demektir. Temmuzda gecikmeli yapılacak bu telafiye de ne kadar telafi denir, burası da muamma. Çünkü vatandaşın kahir ekseriyetinde, açıklanan enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına dair genel bir kanı var. 

Burada işçi ve memurun aldığı maaşı alamayanlar ve bulamayanlar var diyebilirsiniz. Elbette alamayanlar var. Buna sözümüz yok. Ama adil olanı, işçi ve memur enflasyona ezdirilmeyecekse, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranı gerçeği yansıtmalı, sabit gelirliler de tüm toplumun maruz kaldığı enflasyon oranından en az hasarla kurtulmalı ve enflasyon farklarını almak için de aylarca beklememeli, izleyen ayda enflasyon farklarını alabilmeliler. Bu açıdan enflasyon oranının gerçeği yansıtması ve farkların takip eden ayda ödenmesi önemli. İşçi ve memuru nasılsa sesleri çıkmaz ne uzarlar ne de kısalırlar diyerek daha fazla mağdur etmemek lazım.

*08/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.