31 Mayıs 2018 Perşembe

Sahur ve Davul ****


Ramazan yaklaştı, geldi geliyor derken yarısını geride bıraktık. İnişe geçti bile.  Uzun ramazan günlerinde kimimiz susadı, kimimiz acıktı, kimimiz uyku sorunu yaşadı. Fakat geldi gidiyor. Bu seneki ramazanın öncekilerden farkı, içerisine bir de seçim çalışması sığdırmamız olacaktır. Ramazanlarımız uzun-kısalık, serin-sıcak durumuna göre farklılıklar gösterse de her ramazan farklı konuları tartışıyor olsak da ramazanların değişmeyeni sahura davul ile kalkmamızdır. 

Zaman, ortam ve teknolojinin değişmesiyle birçok örf ve adetlerimiz rafa kaldırılırken nasıl bir adettir ki ihtiyaç olmaktan çıkmasına rağmen davul adetine bir türlü  veda edemedik. Kime dert yansan "Efendim adetlerimizdendir" cevabı alıyoruz. Başka devam ettirecek adetimiz kalmamış gibi her sene davul sesini duymaya devam ediyoruz.

Günümüz ramazanlarında davul çalmanın devam etmesi adetin de ötesinde rahatsız ediyor artık. Çünkü günümüz insanının çalışma saatleri eski insanımızın çalışma saatleri gibi değildir. Eskiden 08.00-17.00 arası çalışan insanımız bugün vardiya usulü çalışıyor.  Gündüz yatıyor, gece çalışıyor. Kimi sabah erkenden işe gidiyor. Anlayacağımız sahurlarımız aynı saatte olmuyor. Kimi yatmadan önce sahurunu yapıp yatıyor, kimi sahura kadar yatmıyor. Sahura kalkan da davulcu ile kalkmıyor. Çünkü herkesin davulu, bugün cep telefonudur. Üstelik davulun sesinden daha garanti! Sen uyanıp kapatıncaya kadar çalmaya devam ediyor. Üstelik sahura kaldırdığı gibi mahalleyi sese boğarak ayağa kaldırmıyor.

Çağın dışında kalmış ama her ramazan sahurlarda gece sahura kaldırmak, haftalık iftar vakti davul çalmak ve zile basmak suretiyle ekseriyetin rahatsız olduğu bu uygulamadan ne zaman vazgeçilecek? Bu davul çalmadan kaç kişi memnun? Bu davulcuları kim tutuyor? Bunlar cevapsız sorular...

Bu davul çalma adeti devam edecekse bu davul sadece istekliler ve davulcuyu tutanlar için çalınsa nasıl olur? Hatta sadece davul ile yetinmeyip kalkmada ağır davrananlara davulcu, birer de tokmak vursa hiç fena olmaz.

Yazımı Fatma Barbarosoğlu'nun tweetiyle nihayete erdirelim: "Davulcu geçiyor. Sokakları yıka yıka geçiyor. Davulun sesi cümle canlıları, melekleri bile incitecek kadar hoyrat bir ses gecenin bu vaktinde. Davul sesi şehrin ruhuna uygun değil. Bu ilkelliğe bir son verelim artık."

**** 04/06/2018 günü haberladik.com adresinde yayımlanmıştır.



Astroloji Okuyan İlahiyatçı

Tıraş olmak için kuaförde bekliyorum. Benden önce sıra bekleyen yaşlı bir beyefendi hararetli hararetli konuşuyor: "Adamı Arapça bilmiyor diye eleştiriyorlar. Bilmez olur mu? Bir defa ilahiyatı bitirmiş, hukuku bitirmiş ve astrolojiyi bitirmiş. 
Yedi yaşında babasından hafız olmuş, ilkokul ve ortaokulu dışarıdan vermiş bir ilim adamıdır. Böyle adamın neresini eleştiriyorlar anlayamadım." 

Konuşmanın öncesi var, ama yakalayamadım. Konuşma ne şekilde bitti onu da bilmiyorum. Çünkü bir başka tanıdığım yanıma gelerek konuşmaya tuttu beni.

Beyefendinin biyografisini verdiği bu kişiyi tanıyabildiniz mi? Tanıdıysanız tanıtımda garip olan bir şeyler tespit edebildiniz mi?

Benden önce ilim adamı hakkında bilgi veren beyefendinin kim olduğunu kendisini iyi bilen berbere sorayım istedim. Sıtmadan önce de "Allah vere de bu kişi öğretmen olmasa" dedim içimden. Maalesef korktuğum başıma geldi: Öğretmen emeklisiymiş.


Teravihte Neredeyse Yanımdaki Cemaate Uyacaktım! *

Ön safta bir boşluk oluşunca arka saftan öne geçtim. Sağ yanımda benimle omuz omuza teravih kılan 30-35 yaşlarındaki cemaati gayri ihtiyari dinlemekten doğru dürüst ne imamı takip edebildim, ne de kendimi namaza verebildim. Çünkü rükû, secde ve tahiyyatlarda duaları içinden okuması gereken yanımdaki, benim duyacağım şekilde dışından okuyordu. Bir an için imama mı uyacağım, yoksa bu adama mı diye düşünmeden edemedim. Hatta bazen keşke imam hep kıyamda durup okusa rükû-secde yapmasa tahiyyata oturmasa dedim durdum kendi kendime. Bereket kıyamda imama uyduğu için kendimi namaza verebildim. Mübareğin öyle bir amin deyişi var ki duymaman mümkün değil, öyle bir "Eşhedü en lâ ilahe..." deyişi var ki kaç elif miktarı okuduğunu işitmemen mümkün değil. Saftan çıkıp geriye gitsem olmayacak. Çünkü sırıtıp kalacağım. Şu adam keşke sekiz kılıp çekip gitse dedim, gitmedi. Nasılsa benim gibi bir dinleyen buldu. Niye gitsin. Teravih bitti, hele şükür dedim.

Teravihin bitiminde vitir kılmak için kalktık. Yine aynı. O okudu, ben dinledim. Nihayet üçüncü rekatta imamımız Fatiha’dan sonra bir istikrar abidesi olarak yine ihlas süresini okudu, tekbirle birlikte hep beraber Kunut dualarını okumaya koyulduk. Hayret! Bizimkinin pek sesi duyulmadı. Anladığım kadarıyla Kunut duasını okumakta biraz zorlanıyordu. Zaten her adam net bir şekilde Kunut dualarını kolay kolay okuyamazdı. İşte bu da onlardan biriydi.

Namaz arasında zaman zaman "Kardeşim! Biraz içinden okusan" demek istedim. Dedim, sabredeyim. Çünkü sesli okuduğunu kabul etmeyebilirdi. Hatta tepki de gösterebilirdi. Sabır sabır sabır Ramazan dedim. Sonunda tespih dualarına kalmadan dışarı attım kendimi.

Bu muhterem namaz kılmayı kimden öğrendiyse kim buna böyle okuması gerektiğini öğrettiyse iyi yapmamış.  Aslında bu adamı akıl hocasının yanına verip birlikte namaz kılacaklar. Bakalım ne kadar dayanacak talebesinin namaz kılışına. İnşallah bu adam beş vakide değil de sadece teravihe geliyordur. Eğer tüm vakitlere geliyorsa sağındaki ve solundaki cemaatin çekeceği var. Onun okuduğunu dinlemekten insan kendi okuduğunu şaşırıyor. Bırakıp onu dinliyor. Keşke bu adam teravihi kendi evinde kılsa hiç olmazsa kimseyi rahatsız etmemiş olurdu. Ama o zaman okuduğundan kimsenin haberi olmayacaktı. 

İmamlarımız vaaz ve hutbelerinde belirli gün ve haftaları veya başka gündemlere değinmeden önce namaz adabından biraz bahsetse çok hora geçmiş olur. Umarım imamlarımıza bu tür şikayetler gitmiştir. Yoksa bu adam çok cemaat kaçırır bu gidişle.

* 02/06/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.