26 Nisan 2018 Perşembe

Son Köprülü Başkanlığa Veda Etti

Üç dönemdir yaptığı belediye başkanlığını milletvekili olmak için koltuğunu bırakan başkanı, ili asla unutmayacak. Nasıl unutsun ki? Yapılan hizmet unutulur mu?

14 yıla neler sığdırmadı neler? Anlatmakla bitmez. 90 sayısını aşan köprülü kavşaklarıyla Osmanlı'da görev yapan sadrazam Köprülülerin günümüzdeki temsilcisiydi. Bakmayın siz soyadının Köprülü olmadığına. Hele yaptığı köprülerin altına koydurduğu çiçekler, güller her geçişinde insana Lale Devri'ni hatırlattı. Tarihe saygı dedikleri, insanı tarihiyle buluşturma dedikleri bu olsa gerek.

Yaptığı say say bitmeyen köprüler, trafiği çok rahatlatmadı ama olsun: İş, iştir. İşe o kadar aşıktı ki ihtiyaç olmayan yerlere bile hizmet götürdü. Doğru-dürüst binenin olmadığı bir mevkiye hafif raylı sistem götürerek emsallerine fark attı. Eseri, çok yolcusu olmasa da devam ediyor. Caddeyi bozmuş, diğer trafiği felç etmiş, önemli değildir. Zira iş, iştir.

İşi o kadar çoktu ki halkın karşısına seçimden seçime çıkardı. Kendisiyle görüşmek için araya milletvekilini koymak gerekiyordu. Çünkü çalışıyordu. Kimseye boşa harcayacak zamanı yoktu onun.

14 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde sadece köprüler yapmadı tabi. Parklar, bahçeler yaptı, durmadan kaldırım taşlarını yeniledi, belediyeye ait wc'leri vatandaşın hizmetine ücretsiz olarak sundu. Ramazan ayı geldiği zaman teravihe gitmeyenleri eğlendirmek için getirdiği sanatçılar vasıtasıyla atasına rahmet okuttu. Ramazan ayında işsizlikten sinek avlayan, meteliğe kurşun atan sanatçılara iş vererek onların boş boş oturmasının önüne geçti. Yapacaktı elbet! Başkan dediğin sadece bir kesimin değil herkesin başkanıdır. Sanatçıyı da besleyecekti, namazda gözü olmayanları da eğlendirecekti. 

Yaptığı onca hizmetin karşılığında belediyeler arasında hizmet sıralamasında 9. oldu. Hizmete doymayan başkan en borçlu 4. belediye olarak tarihe geçti. Tarihe geçmenin bir bedeli olacaktı elbette. Borçtan korkanın boynu kırılsın. Borçlanmayıp da ne yapacaktı. Hem hizmet bekleyip hem de borçsuz belediye beklemek...olacak şey değil. 

Borçları biraz hafifletmek için suya dokundu, su fiyatlarını aylık otomatiğe bağladı. Sudan gelecek paralarla borçları döndürebilir yapmak ve yeni köprüler yaparak kendi rekorunu egale edecek iken Ankara keşfetti onu. Vekil olması için bastırdı. Koltuğu bırakmasına daha bir yıl varken koltuk sevdalısı olmadığını da göstererek şimdi de tüm ülkeye hizmet etmek için bastı istifayı. Bıraktığı borcu biri öderdi nasılsa. Ayrıca devlette devamlılık esastı.

İlini doyurduğu hizmetin daha fazlasını yapabilmek için vekillik yapacak bundan sonra. Türkiye de onun hizmetlerine doyacak. Yerine başkan seçilen umarım onun bıraktığı köprülü kavşaklarını devam ettirir ve adını ölümsüzleştirmek için yaptığı köprülerden birine adını verir. Yolcusu olmayan ek hafif raylı sistemin İstiklal'deki tren gibi bomboş gidip gelmesine imkan verir. 


Vekillik Serüvenim *

Malumunuz vekil olmak isteyenlerin istifasının son günüydü perşembe günü. Hummalı bir koşuşturma vardı çoğu kimsede. Belki de tatlı telaştı adı. Herhangi bir partinin partilisinden, "Sizi partimizde vekil aday adayı olarak görmek istiyoruz" şeklinde bir telefon bekledim. Beklediğim telefon bir türlü gelmediği gibi telefonum o gün hiç çalmadı. Hâsılı vekil olma beklentim başlamadan bitti. Hâlbuki kendi kendime ne güzel gelin-güvey olmuştum:

* Vekil adayı olamasam bile bir yerde beni tanıtırlarken "X partisinin aday adayı idi. Ama olmadı" şeklinde tanıtılacaktım.
*Vekil adayı olamasam bile partimin beni daha üst bir mevkide değerlendirmesini bekleyecektim.
* Aday olup vekil seçildikten, mazbatamı aldıktan ve yemin ettikten sonra tanıdık, dost ve ahbabımın telefonlarına cevap vermeyecektim. Onlarla bir vesileyle karşılaştığımda "Telefonlarımıza da cevap vermiyorsun artık" şeklinde densiz bir suçlamayla karşı karşıya kaldığımda "Efendim, aramaz olur muyum? Gönlüm hep sizinledir. Ama ne edersiniz ki toplantı ve komisyonlardan başımızı alamıyoruz. Durmadan koşturup hizmet ediyoruz. Sizinle bir sonraki seçim dönemi görüşecek şekilde planlama yapmıştım." şeklinde geçiştirecektim.
*Partim ne görev verirse onu yapacaktım: "Otur" dese oturacak; "kalk” dese kalkacak; “koş" dese koşacaktım. Liderim bana, "Hiçbir iş yapmadın, bari giderayak falan partiye gir" deseydi demokrasi ve partim adına bunu da yapacaktım.
* Salı, çarşamba, Perşembe günleri Meclis çalışmasından sonra seçim bölgeme gidip protokol takılacak; valiye, kaymakama emirler verecektim.
* Çoluk-çocuğumun geleceğini kurtaracaktım. Kendim de süper emekli olacak, paraya paraya demeyecektim.

Gördüğünüz gibi seçilmenin her türlüsünü istedim, hem de çok istedim. Ama olmadı bir türlü. Bir de "Bir şeyi çok istersen o olur" derler. Gördüğünüz gibi olmadı.

Umudumu yitirdim mi? Hayır. Bu ülkede kısa aralıklarla seçimler yapıldıkça, bende bu seçilme arzu ve isteği oldukça her seçim öncesi kendimi darı ambarında görmeye devam edeceğim.

Hayat benim için devam edecek her halükarda. Zira anamdan vekil olarak dünyaya gelmedim. Mevcut görevim olan eğitimciliğe devam edeceğim. Makam, mevki ve şöhret olmak istememin dışında vekil olmak istememin amacı, eğitimin benim elimden kurtulmasıydı. Belki de günümüz eğitim ve öğretimimizin en büyük müsebbibi bendim. Şayet vekil olsaydım belki eğitimimiz düze çıkacaktı.

Vekillik teklifi gelmeyince üzerimdeki "Vekil ol, vekil ol" baskısının vücudumdaki kas ağrısından kaynaklandığını acıyarak da olsa tespit etmiş oldum.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

* 28/04/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


25 Nisan 2018 Çarşamba

Filistinli Doktor Muhammed

Annemin gözündeki bir rahatsızlığı dolayısıyla tıp fakültesine muayene için gittim. Muhammed isimli uzmanlığını almış bir doktor bir güzel muayene etti annemi. Ne kızdı, ne bağırdı. Yapılması gereken her şeyi, gerekli açıklamalarıyla birlikte fazlasıyla yaptı. Az sonra muayenehaneye gelen hocasına yazdıklarını ve teşhisini gösterdi. Ardından sırada ve odalarda bekleyen hastaları büyük bir soğukkanlılıkla muayene etti. Bir oraya, bir buraya gitti, yorulmak nedir bilmedi. 

Muayeneden sonra çıktık. İstenen bir filmi birkaç gün sonra retina bölümünden çektirdikten sonra bir ay sonra kontrole geldiğimiz zaman bakacağı filmi göstermek için yanına uğradım. Yine durmadan ayakta muayene yapıyordu. Kendisiyle konuşmak istedim. "Biraz sonra" dedi. Sonra bekleyen bir başka hastayı muayene etmeye yöneldi. O esnada bekleyen biri bana, "Doktor, Filistinli" dedi. Muhammed Beyin Filistinli olduğunu öğrendikten sonra onu gözlemlemeye başladım. Önündeki hasta bir Suriyeli idi ve onunla Arapça konuşuyordu. Anlaşılan hasta Türkçe bilmiyordu. Kendisine gıpta ettim. Çünkü bizi muayene ederken onun bir yabancı olduğu izlenimi edinmemiştim. Zira Türkçeyi güzelce konuşuyor, aksamı kendisini ele vermiyordu. İki adam gibi görmeye başladım kendisini. Çünkü bir dil bilen bir insan, iki dil bilen iki insandı benim gözümde.

Kim bilir bu doktor, evinden kaç şehit vermiştir. Kalan Filistinliler ile birlikte ne acılar çekmiş, doğru dürüst hastane ve doktor görmemiştir. Azmetmiştir doktor olup kendi insanını muayene edeceğine. Acısını, derdini içine gömüp soluğu Türkiye'de almış. Parasıyla mı yoksa burslu mu okudu bilmiyorum. Tıpı bitirmekle kalmamış, üzerine çoğu kimsenin gitmek için can attığı göz bölümünde uzmanlık yapmış. Azim ve gayretinin yanında çalışkan ve zeki olmalı. Konuştuğunu görmedim ama öyle zannediyorum İngilizceyi de bir güzel konuşuyordur, İşgalci İsrail'in dilini zaten biliyordur. Helal olsun Muhammed doktor, Filistinli Muhammed dedim içimden.

Bana "Biraz sonra" demişti. Bakalım beni görecek mi yoksa çoğu kimsenin yaptığı gibi unutup veya unutur görünüp görmezden mi gelecekti? Suriyeli'yi muayene ettikten sonra kenarda bekleyen bana yöneldi, "buyur" dedi. İstediğiniz filmi çektirdik, şimdi mi bakarsınız yoksa bir ay sonra kontrole geldiğimizde mi dedim. "Tamam çekildiyse biz ona bakarız" dedi, teşekkür edip ayrıldım.

Tevazu sahibi biri olarak gördüm Muhammed'i. Bazı doktorlardaki kibri görmedim onda. Ne yaptığını bilen; kime, ne söylediğini unutmayan, muhatabını dinleyen ve ona değer veren biri olarak gördüm onu. Allah razı olsun kendisinden ve onun gibi çalışanlardan. Ümidini yitirmeden hayata tutunan ve insanlara hizmet eden bu ve bunun gibi insanların sayısının çoğalmasını temenni ediyorum.