Ömrüm hep ilk gülen olmakla geçti. Nedense bir türlü son sevinen olamadım. Bahtımdan mıdır, olayların perde gerisini görememekten midir, aynı deliğe defalarca girmeye çalıştığımızdan mıdır bilmiyorum. Hep önce seviniyorum. Sonrası mı? Üzülüyorum.
Örnek mi istersiniz?
Daha neyin ne olduğunu bilmediğim, -hoş şimdi de bilmiyorum- yaşlarda, büyüklerimden duymuştum. Mısır'da bir zalim vardı: Enver Sedat. Firavundu gözümüzde. Nihayet Halid İslanbuli adında bir yüzbaşı tarafından öldürüldü. Yerine kimin geçeceğini düşünmeden dünya bir zalimden kurtuldu diye sevinmiştim.
Ardından Enver Sedat'ı aratmayan Hüsnü Mübarek geldi Mısır'ın başına. Haliyle sevincimiz kursağımızda kaldı.
Gün geldi Hüsnü Mübarek istifa etmek zorunda kaldı. Söylemeye gerek yok. Yine bir sevinç. Yerine de seçimle Mursi gelince, sevincimiz katlandı. Çünkü Mısır makus talihini yenmiş ve Müslüman Kardeşler ilk defa iktidar olmuştu.
Mursi'nin ömrü uzun sürmedi. Kendi atadığı genel kurmay başkanı eliyle darbeyle indirildi. Yerine, darbeci general Sisi başkan oldu. Bizim sevinç boğazımızda düğümlendi. Rabia Rabia demeyi bıraktık artık.
İran devrimi olmuştu. Ülkenin adını da İran İslam Cumhuriyeti koymuşlardı. İslam adını görünce hah dedik. İslam dünyası uyanıyor. İran iyi bir model olacak. Sonra arkası gelecekti ve dünyada zulüm bitecekti. Öyle ya biz sevinmeyelim de kim sevinsin.
Derken efendim, İran'ın bir mezhep devleti olduğu, mezhebine yaymaya çalıştığı, Müslümanlar içerisinde bir çıbanbaşı olduğu ortaya çıkınca sevincimiz hüsrana dönüştü.
Pakistan'da iyi gelişmeler oldu. Başta Ziya ül Hak vardı. İslam İslam, İslam anayasası deyip duruyordu. Haliyle sevindik. Bir de kardeş ülkeydi bizim için.
İran'ın ardından Pakistan'da da iyi şeyler olmaya başlayınca heyecanımız arttı. Meydanları doldurduk. "İran, Pakistan, sıra sende Müslüman" sloganlarıyla meydanları inlettik. Öyle ya İslam gelince, "Hak gelip batıl zail olacak", zulüm bitecekti.
Ardından Afganistan mücahitleri Sovyetler tarafından işgal edilen ülkelerini Ruslardan temizleyip birlikte bir koalisyon hükümeti kurdular. Meydan sloganlarımıza Afganistan'ı da ekledik. Şöyle ki: "İran, Pakistan, Afganistan, sıra sende Müslüman".
Çok geçmedi ki Rusları ülkelerinden def eden mücahitler kurdukları koalisyonu yürütemediler. Epey bir iç savaş yaşadılar. Ardından Taliban geldi. Onların arkasından ABD işgali geldi. Uzun bir işgalin ardından tekrar Taliban yönetimi geldi. Ülkelerinde huzur bulamayan Afganlılar Türkiye, İran başta olmak üzere başka ülkelere sığındı. 1979 yılında başlayan işgal, iç savaş durumları dolayısıyla Afganistan’ın yüzü hiç gülmedi. Haliyle Sovyet işgaline son veren Afganistan'ın ilk hali bizi sevince boğarken sonrası gelişmeler bizi hüzne gark etti.
Uzatmayayım, Saddam devrildi. Sevindik. Sonu hüsran. Çünkü Irak huzur bulmadı. Bugün etkisiz eleman bir devlet.
Kaddafi devrildi. Sevindik. Bugün burada da huzur yok. Burası da kolay kolay iflah olacağa benzemiyor.
Bu hengamede Libya ile denizcilik anlaşması yaptık. Sevindik. Günbegün gündemde tuttuk. Sonrasında Libya mahkemesi bu anlaşmayı iptal etti. Üzülemedik bile. Çünkü bu iptal hiç gündeme gelmedi. Yalnız işler istediğimiz gibi gitmedi ki Libya bugün gündemimizde değil.
Gazze'de Hamas, 7 Ekim 2023'de İsrail'in savunma sistemi Demir Kubbeyi delip geçince sevindik. Sonrası felaket. Çünkü Gazze diye bir yer kalmadı.
İsrail Gazze ile de kalmadı. Lübnan, Suriye, İran bombaladı durdu.
Son sevincimiz, HTŞ önderliğindeki Suriyeli muhalifler 12 gün içinde İdlip, Halep, Hama, Humus derken Şam'ı ele geçirerek zalim Esed rejimini sonlandırdı. Esed gibi bir zalimin devrilmesine kim sevinmez. Haliyle sevindik.
Şimdi beni bir düşüncedir aldı. Esed sonrası Suriye Esed'i aratacak mıydı? Esed de aranır mı demeyin. Çünkü Saddam sonrası yeni Irak Saddam'ı, Kaddafi sonrası yeni Libya Kaddafi'yi arattı. İsrail'in akbabalar gibi Golan Tepelerine girmesi, Şam'a doğru ilerlemesi ister istemez düşündürüyor.
Önceki ilk sevinçlerimin hüsrana dönüştüğü gibi Suriye'deki yeni durum da hüsran olur mu? Daha buradaki filmin sonunu görmesek de acaba hep ilk gülen olduktan sonra son gülen olmadığımız gibi burada da ilk gülen olduktan sonra son gülen olmayacak mıyız? İnşallah Suriye'de hem ilk gülen hem de son gülen oluruz. Suriye'de de ilk gülen olarak kalırsak bilin ki yine hüsran olur bizim için. O zaman vay halimize...
Yorumlar
Yorum Gönder