Saddam Hüseyin, 1979 yılında Irak'ın devlet başkanı oldu. 2003 yılına kadar ülkesini 24 yıl boyunca demir yumrukla yönetti. Kendine, ordusuna ve bağlılarına çok güvendi. Burnunun dikine gitti. Hep ben de ben dedi. Tek adam dense yeridir. Sonunda egosuna ve inadına yenildi. Ordusu ve sevenleri onu yalnız bıraktı. Ölümü feci oldu. Hiç ardından ağlayanı olmadı. Hep ben de ben demesinin sonucu olarak geriye istikrarsız ve bölünmüş bir ülke bıraktı. Gücü tek halkına yeten zalim ve diktatör olarak anılacak.
Muammer Kaddafi, 1969 yılında Libya’nın başına geçti. 2011 yılına kadar 42 yıl boyunca ülkesini tek adam olarak yönetti. Hep ben de ben dedi. Kibir abidesiydi. Acımasızdı. Saddam gibi hep ABD'ye meydan okurdu. Ölümü tek adam Saddam gibi feci oldu. Ardından ağlayanı olmadı. Giderayak bölünmüş, istikrarsızlaştırılmış ve devletsizleştirilmiş bir ülke bıraktı. Diğer diktatörler gibi bu da hayırla anılmıyor.
Tek adamların son halkası Beşşar Esad oldu. Bu da Saddam ve Kaddafi gibi tek adam idi. Babasının yolundan gitti. Baba-oğul ülkeyi 1970'den 2024 yılına kadar aile olarak 54 yıl boyunca yönetti. İkisi de ben de ben dedi. Nasılsa ülke onların mülkü idi. Baba da oğul da halkına acımasızdı. Ülkesinde çıkan iç karışıklığı yönetemedi. 2011'den 2024'e kadar İran ve Rusya'nın desteğiyle ayakta kaldı. İran ve Rusya desteği çekince Rusya'ya sığınma talebinde bulunarak ülkeyi terk etti. Geriye istikrarsız, bölünmüş, kimin eli kimin cebinde belli olmayan, vatandaşı başka ülkelere sığınmış bir ülke bıraktı.
Ülkesini tek adam olarak yönetenleri ve akıbetlerini say say bitmez. Sadece üç tanesini örnek verdim. Diğer dikta yönetimler gibi bu üç diktatör de ülkelerini tepe tepe kullandı. Hepsi halkını mağdur etti. Kan, gözyaşı ve ölüm bıraktı.
Gitmeleriyle ülkeleri devlet olsa ülkelerine huzur gelse hiç gam yemeyeceğim. Bu üç diktanın bıraktığı ülkelere sittin sene huzur gelmez.
Gidenler gitti de yerine ne kondu ya da ne konacak? Irak ha var ha yok. Libya da öyle. Öyle zannediyorum Suriye de öyle olacak. Çünkü huzur bulmayacak şekilde bölgede kartlar yeniden karılıyor. Suriye’deki durum daha yeni. Ne şekilde bir yapı oluşacağı belli değil. Yalnız Irak ve Libya’ya bakınca Suriye için düşünülen plan da farklı olmasa gerek. Çünkü perşembenin gelişi kaç çarşambadan belli.
Tüm bu istikrarsız ülke oluşturmanız gerisinde öyle zannediyorum, İsrail’in güvenliği yatıyor olmalı. İsrail’in çevresinde İsrail’e kafa tutacak, efelenecek bir ülke kalmayacak. Çünkü her bir ülke kendi kendine yetmeyecek şekilde dizayn ediliyor. Bu ülkeler içeride birbiriyle iç karışıklık yaşayacak, içerideki sorunlar yüzünden kafasını dışarıya çeviremeyecek. İsrail de bölgede istediği şekilde at koşturacak. Canı sıkıldıkça bölge ülkelerine bomba yağdıracak.
Hasılı diktatörler, yönetimlerinde yüz güldürmedikleri gibi gittikten sonra da bu halkların yüzü gülmeyecek.
Bu durum Ortadoğu ülkelerinin kaderi mi? Kaderden ziyade bu ülkeler ağırlığı ve kafa yapısı kadar ülke olarak kalmaya devam edecek. Çünkü bu ülkeler sömürgeci devletlerin yolgeçen hanı. Nasılsa her ülkede süper güçlerin hizmetinde onlar adına vekalet savaşı verecek milyonlar var. Bu bölgede bu kafa oldukça daha bu bölge kimlerin sömürgesi olur. Yaşarsak göreceğiz. Ne de olsa kafa yapısı kadardır bu bölge.
Bu bölge ne yapıp ne edip tek adam kurtarıcılardan kurtulmalı. Maceraya girmemeli. Hep ben ben diyenlerden kurtulmalı ve devletlerini ortak akıl ile yönetmeliler.
Merhabalar.
YanıtlaSil"Ülkesini tek adam olarak yönetenleri ve akıbetlerini say say bitmez." Suriye'nin tek adamı Esad, cehennem oldu gitti, darısı başımıza. İnşAllah en kısa zamanda bizim Esad'ımız da cehennem olur gider.
Selam ve saygılarımla.
Saydığım ülkelerde seçim formalite gereği var. Yani herhalükarda başta kalacaklar. Bizde ise sandık var. Adaylar var. Yeterli çoğunluğu alamayan yönetimi kaybeder. Bizde sorun alternatifin olmaması ya da alternatif çıkarılmaması. Bence işin bu yönüne bakmak lazım.
YanıtlaSilMerhabalar.
SilEvet hocam, çok haklısınız. Size katılıyorum. Ama alternatiflerin yaşamalarına müsaade etmiyorlar. Hani bir söylem vardır. "Yılanın başını küçükken ezeceksin"
İşte alternatifleri bir yılan gibi görüyorlar ve başını eziyorlar. Yalan mı?
Selam ve saygılarımla.
Bu durum hayatın her alanında böyle. Mahalleye ikinci bakkal açılsa önceki bakkal gücünü kullanarak yok etmeye çalışır. Siyasette de durum böyle. Güçlü ve kazanan figürler alternatifin çıkmasını istemez. Çünkü altından koltuğun katacağım endişesini taşır. Bizde sadece kazan değil, kaybedenler de koltuğu bırakmamak için uğraşıyor. Tipik bir Doğu toplum hali. Siyasette varlık göstermek ve alternatif olmak isteyenler bu yola çıkarken her türü güçlüğü ve ayak oyununu göze alarak çıkmalı, tedbirini almalı. İyi bir ekip kurmalı. İnsanımızı ikna etmenin yolunu bulmalı ve yapabilir güvenimi vermeli. Değilse güçlü ile başa çıkılmaz ve meydan onlara kalır.
Sil