Ana içeriğe atla

Huzur ve Mutluluğun İlacı

Ömür dediğimiz bir beklenti, umut  ve hayal kırıklığı ile geçiyor dense yeridir.

Küçüksün. Birçok şeyleri yapmaya gücün yoktur. Tüm yapamadıklarını yapmak için ah bir büyüsem dersin. 

Büyüyünce keşke büyümeseydim dersin. Çünkü büyüdükçe hayatın tüm yükleri ve sorumluluğu biniyor üstüne. Sorumluluk arttıkça hayatın bir anlamı kalmıyor ve hep çocukluğunun özlemini çekersin.

Evliliğe büyük umut bağlarız. Nikahta keramet var. Evlilikte şöyle bir hayatım olacak, böyle mutlu olacağım dersin. Adeta tüm dertlerimiz bitecek.

Evlenirsin. Evlilik umduğun gibi çıkar ve beklentilerine cevap verirse, keyfine diyecek yoktur. Tüm mutluluklar senindir. Ya beklediğin gibi çıkmazsa. İşte o zaman hayal kırıklığı yaşarsın.  

Bu aşamadan sonra kendinize ve eşinize hayatı zehir ederek  evliliği devam ettirirsin. Bu durumda ömrün bu dertle geçecek. Ayrılma yoluna gidersen, umulan mutluluk yakalanabilecek mi? Eskiyle bağını koparabilecek misin? Hele bir de çocuk varsa.

Bir takımı tutuyorsun. Yıllardır her yolu deneyip şampiyon olamıyor. Dünyanın parasını verip dünyaca ünlü bir hoca getirip takımı emanet ediyorsun. Hocaya çok güveniyorsun. Çünkü gittiği her takımı şampiyon yapmış, birçok kupayı çalıştırdığı takımların müzesine götürmüş. Kurtuluşunuz bu hoca artık. 

Hoca, beklentiye cevap verirse ne âlâ. Zevkten dört köşe olunur. Ya işler beklendiği gibi gitmezse, ortaya büyük bir hayal kırıklığı çıkar. Çünkü o kadar ünlü hoca da derdinize çare olamamıştır. Saçtığın büyük para da cabası.

Ülkenin sıkıntısı çoktur. Ah biri gelse de bizi bu dertlerden kurtarsa. İşte şu bizi kurtarır dersin. Desteğini verirsin. O gelen biri beklentilerine cevap verirse tüm dertlerin gider. Ama ya beklediğin gibi çıkmazsa. İşte o zaman yaşanacak olan bir hayal kırıklığıdır.

Çocuğunuz vardır. En iyi okul en iyi hoca en iyi muhit arayışına girersin. Çocuğunun iyi bir şekilde yetişmesi için saçını süpürge edersin. Çocuğun başarırsa o okul o hoca o muhit bir numaradır. Tersi çıkarsa yine hayal kırıklığı yaşarsın.

Örnekleri çoğaltabilirim. Bence fazlasına gerek yok. Tüm bu örneklerden ortaya şu çıkıyor ki yaşadığımız hayat hep bir beklenti bir umut bir mutluluk bir kurtuluş ve hayal kırıklığından ibarettir.

Hayal kırıklığı yaşamamak için hiçbir şeyde fazla beklentiye girmemek, çok umut bağlamamak, azla ve mevcutla yetinmeyi bilmek, azla mutlu olmak, olana rıza göstermek ve kimseyi, hiçbir şeyi kurtarıcı olarak görmemektir. Çünkü ne kadar beklenti o kadar hayal kırıklığıdır. Ne kadar umut o kadar hayal kırıklığıdır. Ne kadar mutluluk o kadar hüsrandır. Ne kadar kurtarıcı peşinde koşmak insanı o kadar yorar, bitap düşürür ve gittikçe insanlara güveni yok eder.

Kısaca, ne kadar az beklenti o kadar çok mutluluktur. Ne kadar az umut bağlamak, insana az hayal kırıklığı yaşatır. Kimseyi kurtarıcı olarak görmemektir. Çünkü kimse de sihirli değnek yoktur. Ayrıca her kurtarıcı önce kendisini ihya eder ve kendisini kurtarır. Kendisi beş kazanmadan sana zırnık koklatmaz.

Hasılı beklentisi olmamak, çok şeye ve her şeye umut bağlamamak, kimseyi kurtarıcı görmemek, insanın kurtuluşudur. Özellikle kurtarıcılardan kurtulmak, onlarda bir hikmet aramamak, bizi bu kurtaracak beklentisine girmemek, en büyük mutluluktur. Bu mutluluk ise yaşanacak hayal kırıklığından iyidir.

Belki de bunların da ötesinde hayatın her alanında, kişilere bağlı olmadan, işleyen bir sisteme sahip olmak, mutluluk ve huzurun yegane kaynağıdır. İşleyen bir sistem yoksa her şeyin sonu hüsrandır vesselam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde