Beni bir yere
yamama, birilerinden gösterme gibi bir niyetiniz varsa bunun için uğraşmayın. O
dediğiniz kimlerse evet ben onlardanım. Bilmeyenler için söyleyeyim. Kimsenin
adamı, fanatiği değilim; ne iktidarın ne muhalefetin ne gelenekçi ne
yenilikçilerin yanındayım. Katılır veya katılmazsınız, doğru veya yanlış, doğru
olduğuna inandığım görüşlerimi söylerim. Bana pek faydası olmasa da bu yolda
yoluma devam edeceğim. Görüşlerimde isabet olmazsa herkesten önce ben şu konuda
yanlış düşünmüşüm dedim, demeye devam edeceğim. Yapıcı ve yol gösterici
eleştirilerime devam edeceğim. Bu uğurda Ebu Zer el Gıfari'nin yolunu
izliyorum. Ki o, doğru bildiği doğruları söylediğinden dolayı ne Hz Osman'a
yaranmış ne de Muaviye'ye. Kimseye eyvallah dememiş, Rebeze'de sürgünde
ölmüştür. Keşke onun gibi olsam... Bu çizgimde devam etmeye çalışırken kimseye
yaranamayağımı biliyorum. Hoş böyle bir niyetim ve derdim de yok.
Dinin, bizim kesimin
anlattığı gibi olmadığını biliyorum. Dindar ve mütedeyyin insanların
yaptıklarına bakarak söylemle icraatlarının bir olmadığını görüyor ve sorguluyorum.
Siyasi görüşüme gelince, oy vermeye başladığım andan itibaren oy verdiğim
siyasi parti çizgim değişmedi. Bir o partiye bir bu partiye geçmedim. Oy
vermeme rağmen eleştirilerin büyüğünü oy verdiğim, muktedirlere yaparım. Benim
bu konudaki tavrım, kavga eden iki çocuktan ilk tokadı kendi çocuğuma atmaktan
ibarettir. Bu tokat, çocuğumu sevmediğim anlamına gelmez. Ben hızla giden bir
trenin makinistine hata yapmaması için yol göstermeye çalışıyorum. Aslında su
akarken testimi doldurmayı ve şakşakçılığı da çok iyi bilirim ama kişiliğim ve
bünyem buna el vermez.
Bu genel
açıklamamdan sonra şimdi gelelim diğer eleştirilerine...
1.Kısa paylaşımımın
hangi yerinde değerlerimize eleştiri vardır? İçeriğe girmedim, zamanlama
hatasına dikkat çektim.
2.Burada iktidarın
neyini eleştirdim? Ki çok eleştirim olmuştur. Burada Ayasofya'ya atanan imamın
daha işin başında göreviyle ilgili yaptıklarından ziyade başka konularla
tartışma konusu olduğunu, bunun da bunu buraya atayan insanlara zarar
vereceğine işaret etmeye çalıştım. Atama belki de isabetli olmamıştır. Keşke bu
ülkenin hassasiyetlerini bilen biri atansaydı demek istedim. Tercih iktidarın.
Nitekim hem Anayasa hem de kadınlar üzerinden attığı tweetlere ilk ve büyük
tepkiyi iktidar vermiştir. Buna da dikkatinizi çekerim.
3. Taviz ve
tecavüzle anılan partiyi hiç mi hiç tasvip etmedim. Kadına zafiyet konusu her
kesimde olduğu gibi bu partide de var. Bugün bunlardan çıkar yarın bizden.
Önemli olan bizden diye savunmak, karşıdan diye yermek değil. Kim yaparsa taciz
ve tecavüzün ortaya çıkarılması. Böyle bir olay vuku bulduğunda savcılar kamu
davası açarak haklarında dava açmalı ve gerçeği ortaya çıkarmalı. Bir veya
birkaç olay üzerinden algı oluşturulmaya çalışılmasına karşıyım. Taciz ve
tecavüzler üzerine yazılmış, birden fazla yazım var. Karaman'daki yurt olayı
üzerinden bir vakfı tu kaka yapmanın ve bir kesimi bunlar böyledir algısının
yanlış olduğunu işledim. Taciz ve tecavüz olaylarını ortaya koymak adliyeye ve
bunun ortaya çıkması için arkasında siyasi iradeye ihtiyaç var. Yaptıkları ve
yapmadıklarından dolayı birinci derece sorumlu, devlet erkini yönetenlerindir.
Muhalefetin elinde bir şeyleri ortaya çıkarma iradesi yoktur.
4. FETÖ konusunda
20'den fazla yazım var. En sonuncusunu da on gün önce yazdım. Ki FETÖ konusunda
17-25’den çok önce (2011-2012) tavır almış biriyim. Buna Ali Hocanın evinde bir
Salı oturmasında "Bunlar PKK'dan daha tehlikeli" diyen biriyim. Buna
Sefer şahit. Oradakiler cemaat değişti, bize yaklaştı derken ev sahibi bana
tavır alırken karşı çıkan bendim. 17-25’den sonra "Dayıoğlu ta ne zaman
bunlar böyle demiştin" diyen ve hakkı teslim eden tek kişi oydu. Birileri 17-25'tiden
sonra benim FETÖ ile ilgili paylaşımlarımdan dolayı "Ortada durmak
lazım. Cemaat hala güçlü" derken ben FETÖ'nün karşısındaydım. Ki ortada
olanların çoğu FETÖ alt edilince akşam sabah iktidarın yanında yer aldı. Buna
da şahidim. Çoğu Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmış FETÖ yazılarımdan
geri kalanları dilinkemigiyok.blogspot adresime FETÖ yazılırsa bulunur.
5. Partiyi ele
geçirmeye çalışan Kraliçe’nin adamları kim bilmiyorum. Zira ben bana dayatılan
algılarla yaşamam. Eğer kastın kendisine cumhurbaşkanlığı teslim edilmiş kimse
ise bunu bilemem. Eğer öyle ise böyle birine başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı
niçin teslim edildi? Bunu sormak benim hakkım. Acaba insan seçiminde insan
sarrafı değil miyiz? Yine hep olduğu gibi yanıldık mı derim.
6. Yazılarımı takip
ettiğini sanıyorum. Sünnet ve hadis üzerine de yazdım. Başkasını bilmem. Ben,
ne süpürüp alanlardanım ne de süpürüp atanlardanım. Bu konuda İmamı Azam ve
İmamı Maturidi'nin yolunu izliyorum. Sünnet/hadis veya gelenekçi/yenilikçi
meselesi çözülmezse ileride bu ülke hadisçiler ve Kur'ancılar üzerinden büyük
tartışma yaşayacak. Bu konuda Diyanete büyük görevler düşüyor. Bu mesele bir
yılda üç defa sünnetin önemi ile ilgili hutbe okutmakla geçiştirilemez. Bu
meseleye el atılmazsa ve vuzuha kavuşturulmazsa geçmişte Buhari, Taberi gibi
insanların başına gelen günümüzde bazılarının da başına gelecek. Ki Buhari,
hadis düşmanı, bazı hadisleri kabul etmiyor diye tu kaka yapıldı. Maalesef bu
konularda da yazdım. Farklı düşünenleri ötekileştirmenin ve linçe tabi tutmanın
faydasının olmayacağına değindim.
7. Erbakan'a hayatı
zindan eden, darbeye teşvik eden molla görünümlü insanların 96 yılında Kanal
D'de yayımlanan Yalçın Doğan'ın programını da unutmadım. 28 şubatın FETÖ'ye
açılan bir otoban olduğunu da yazdım. Bunları unutmadım. Aynı zamanda 28 Şubat
davası açıldığında şikayetini geriye çeken Şevket Kazan' ı ve kendisine dava
açıldı, ne dersiniz diye mikrofon uzatıldığında muhteremin "Biz bir
sıkıntı çekmedik" dediğini de (Bugün bulamıyorum o açıklamayı) unutmadım.
Aynı zamanda 28 Şubat davasında yargılanıp ömür boyu hapse mahkum olanların bir
gün dahi ceza almadan dışarıda dolaştıklarını da unutmadım. 28 Şubat sürecinde
içeriye atılan ve ömrünü içeride geçiren ve belki de hala içeride yatan
sahipsiz insanlarımızın olduğunu da unutmadım.
8. Sizin ehli sünnet
dediğiniz kim? Bugün Vahhabi Suud da ehli sünnet, cübbeli de ehli sünnet. Bence
ehli sünnetin de bir tanımı yapılmalı. Sünnet düşmanı olarak ben bir Edip
Yüksel'i bilirim. Mealci diye de Ercüment Özkan'ı. Diğerlerinin sünnet düşmanı olduğunu
sanmıyorum. Sünnet ile hadisi karıştırmamak lazım. Sünnet, peygamberin Kur'an
ayetlerinden kaynaklı uygulamalarıdır. Bunu inkar peygamberi inkar anlamına
gelir. Tartışma, hadisler üzerinden. Bu konuda da hadislere mesafeli
yaklaşanların Ebu Hanife ve Maturidi'nin metodunu uyguladığını düşünüyorum: Bir
hadis Kur'an'a ve akla aykırı değilse bu söz peygambere aittir diye
düşündüklerini sanıyorum.
Bana bu kadar açıklama yazdırdın ya alacağın olsun. Unutma, ben onlardanım. 13.03.2021
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder