Her
liseyi bitiren öğrenci, örgün eğitim mezunu değildir. Örgünün
yanında yaygın eğitim de var. Bugün açık lise, MESEM mezunları da var. Açık
liseden mezun öğrenci sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Pandemiden bu yana
açık lisede okuyanlar senede üç defa merkezi yapılan sınavları bile uzaktan,
dijital ortamda yaptılar. Çoğunun sınavını başkası yaparak lise diplomasına
sahip oldular.
Bugün camiler,
Kur’an kursları bir nevi yaygın eğitim kurumlarıdır. Dine ne kadar mesafeli
olursa olsun, bu toplumun kahir ekseriyeti cuma ve bayram namazına gider,
okunan hutbeyi dinler. Biraz erken giden vaizin yaptığı konuşmadan da
faydalanır. Diyanet camilerde yaz kursları açıyor. Yaygın eğitim görevi gören camilerde
görev yapan imam, müezzin, vaiz Diyanet personelidir. Türkiye’de sadece
camilerde görev yapan imam ve müezzinin sayısı 80-90 bin civarında. 2500’ün
üzerinde vaiz görev yapıyor. Tüm bunların amiri mesabesindeki kişi de Sayın Ali
Erbaş’tır. Din Kültürü öğretmenleri dokuz yılda bir salavat getirmeyi
öğretemediyse, bunu pekala din görevlilerimiz öğretebilirdi. Üstelik okula öğrenci
mecburiyetten geliyor iken camilere gönüllü olarak gidiyor.
Burada gençlerin dini
bilgilerinin zayıf olmasının müsebbibi Diyanet personeli, camiler demek
istemiyorum. Çünkü Başkan gibi suçlu arayışında değilim. Unutmayalım ki öğrenme
bir merak işidir, ilgi ve alaka duymaktır. Merak edip ilgi duyan her türlü
bilgiyi öğrenir. Bunun için hem din kültürü öğretmenleri hem de cami
görevlileri rehberlik yapmaktan kaçınmazlar. Yeter ki öğrenci istesin.
İstemiyorsa ne din kültürü öğretmeni ne de din görevlisi bir şey verebilir. Unutmayalım
ki marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.
Diyanet’in yaygın
eğitim çeşitlerinden biri de Diyanet TV’dir. Ali Erbaş, salavat veya herhangi
bir konuyu dert edinmişse derdini bu kanaldan anlatabilir, tüm Türkiye’ye sesini
duyurabilir.
Sayın Erbaş,
bugün suçlu ilan ettiği din kültürü hocalarının hocasıdır. Erbaş’ın mantığından
gidersek, demek ki Erbaş iyi öğretmen yetiştirememiş. Mezun ettiği öğretmenlere
salavatı nasıl öğretecekleri eğitimini verememiş. Bu Erbaş hazırlık artı dört
yıl boyunca ne yapmış mı diyelim.
Öğrenmemenin binbir
türlü nedeni olabilir. Gençlerden kaynaklandığını gibi öğreticilerde de sorun
olabilir. Bunların her biri araştırma konusu. Sayın Erbaş’ın mikrofonu alıp da
ilahiyatçıları günah keçisi ilan etmesi işin en kolay yönüdür. Halbuki bir
başkana yakışan işi salavata indirgemekten ziyade gençlerin dine mesafesini enine
boyuna araştırmasıdır. Orta yere bir veri bir istatistik çıkacak ki gençleri bu
girdaptan nasıl kurtarabiliriz üzerine kafa yormak gerekecek. Sayın başkanın
ilahiyatlar, MEB ile ortak bir çalışma yapmasının önünde bir engel yok. Bir
diğer husus, başkan bu konuları dert ediniyorsa, din kültürü öğretmenlerine
kolay ulaşabilir. Bu hassasiyetini dile getirebilirdi.
Hasılı Diyanet
İşleri Başkanı salavat getirmeyi bilmeyen öğrenciler üzerinden koca bir camiayı
suçlaması hiç hoş olmamıştır. Bence Sayın Erbaş kendi görevini yapsın, temsil
ettiği makamın hakkını versin. Salavata verdiği önemi gençliğin dinden
uzaklaşmasına versin. Çünkü inanç probleminin yaşandığı bir ortamda önceliğimiz
inanç olmalıdır. Gerisi teferruattır.
*14/08/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder