15 Ekim 2019 Salı

Siz Olsanız Kur'an-ı Kerim Derslerini Nasıl Bölersiniz?


Diyelim ki öğretmensiniz. Öğrenciler seçmeli ders olarak Kur'an-ı Kerim dersini seçti. Okulunuzda boş derslik var, yönetmelik gereği sınıfınız Kur'an-ı Kerim derslerinde ikiye bölünecek. Öğrencilerinizin kimisi Kur'an okumayı biliyor, kimisi bilmiyor. Siz olsanız sınıfı nasıl bölersiniz?

A-Kur'an-ı Kerim okumayı bilen öğrencileri bir öğretmen, bilmeyenleri diğer öğretmen alır. Bu durumda sınıfın birinde Kur'an okuyanlar, diğerinde cüz okuyanlar olur. Bilen ve bilmeyen öğrenci eşit olmaz. Bir öğretmene belki üç beş öğrenci fazla veya eksik gidebilir.
B-Öğrenciler, Kur'an okumayı bilsin veya bilmesin; sınıf numarasına göre eşit bir şekilde bölünür. Bu durumda her iki sınıfta da hem cüzden başlayanlar hem de Kur'an okuyanlar olur.

Sahi siz olsanız bu sınıfı nasıl bölersiniz? Eğer tercihiniz A seçeneği ise aklın yolu birdir doğru yoldasınız. Çünkü olması gereken budur. Bu, yönetmeliğe, sınıfın bölünebileceğini koyan iradenin tercihine daha uygundur. Çünkü sınıfın bölünmesinden maksat seviye sınıfının oluşturulmasıdır. Bu tasnif daha adil olanıdır. Sanırım Türkiye'nin hangi okulunda bu dersi okuyan sınıflar ikiye bölünmüşse tasnif bu şekilde olmuştur.

B seçeneğini yani ister cüz ister Kur'an okusun, numara sırasına göre sınıfı/öğrencileri eşit bir şekilde ikiye bölen okul var mıdır derseniz? Olmaz olmaz demeyin. Burası Türkiye. Maalesef nadir de olsa var.  Bu mantık, adalet yerine eşitlikçiliği tercih eden mantıktır. Öğrenci eşit ve tam bölünsün de çocuk Kur'an bilsin veya bilmesin önemli değil. Hatta o kadar eşitlikçi bir anlayış ki bu tiplerin imkanı olsa, sınıf mevcudu eşit bir şekilde bölünemeyecek şekilde tekli rakamdan oluşuyor ise; fazla olan bir çocuk, teknik olarak ikiye bölünebilse bölünür. Çünkü eşitlikçi mantık bunu gerektirir. Bu durumda kurada bir çocuk fazla alan öğretmen büyük fedakârlık göstermiş olur. 

Seviye sınıfı yerine numara sırasına göre sınıfı eşit bir şekilde tam ikiye bölen öğretmen, bu Kur'an dersini nasıl okutacak?
A-Birleştirilmiş sınıf öğrencilerini okutur gibi dersin bir kısmında Kur'an okuyanları okutur, diğer kısmında da cüz okuyanları okutur. Bu durumda öğretmen hangi grup ile ilgileniyorsa diğer grubu ödevlendirmesi gerekiyor. Yani çocuk seni dinlemez, ödevini yaparsa ne âlâ... Bu şekil ders sınıfın geneline hitap etmez, ders pek verimli geçmez ise de başka çare yok. Eldeki malzeme ve şartlara göre olması gereken budur. En azından çocuğun seviyesine göre ders işlenmiş olur.

B-İster Kur’an bilsin veya bilmesin; öğretmen, tüm sınıfa harfleri en baştan sıra ile verir. Bilmeyenler harfleri bu yol ile öğrenmeye çalışırken bilen öğrenciler “Et tekrâru Ahsen, velev kâne yüz seksen, yani “Tekrar güzeldir, velev ki yüz seksen kere de olsa” sözü gerçekleşmiş olur. Tabi öğrenciler bu şekil bir anlatımdan sıkılmazlar ise. Ama sıkılsalar da eşitlikçi davranış ve ders metodu ortaya konmuş olur. Hem böylece tüm öğrencilere hiçbir ayırım yapmadan eşit bir şekilde davranılmış olur. Eski köye yeni âdet diyeceğim ama eski köyde böyle bir âdet yok. Bu metot, Nasrettin Hocanın kardan yemek yapma teşebbüsüne benzese de eski eskimez köye, denenmek için getirilmiş yepyeni bir âdet denebilir. Ne diyelim, bu metodu uygulayanlara hayırlı olsun. Denemekte fayda var. Zaten bizim eğitim sistemimiz deneme yanılma tahtası, öğrencilerimiz de bu işin kobayı değil mi? Ne kaybederiz denemekle?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder