Ana içeriğe atla

9.7

Küçüklüğümde biraz şiir yazmıştım. Yazdığım her şiiri tekrar tekrar okurdum. Okuduğumdan etkilenir; bir şair olsa olsa böyle olur, ülke bir şairle tanışacak derdim. En iyisi ben bu yazdıklarımı bir kenara kaldırayım, karnımı doyurmasa da ileride kitap olarak bastırırım derdim. Nice sonra şu yazdığım şiirlere bir bakayım dedim. Okudum. Berbat mı berbat! Kimse görmeden imha ettim. Bir daha da şiire ve şairlere saygımdan, şiir yazmaya yeltenmedim.

Yaşlandım. İnsan yaşlanınca çocuklaşır dediklerinden midir yoksa açıklanan 9.7'lik enflasyon oranından mıdır, yeniden duygulandım. Beğenir veya beğenmezsiniz, kimsenin kınamasına aldırmadan oturup bir şiir denemesine kalktım. Ayıplamayın. Duygulanmak başka bir şey. Ancak yaşanır. Şiirimi beğenirseniz ve beni şiirde başarılı bulursanız, şairliğimdeki en büyük pay, TÜİK'indir. Benimki doğruya doğru. Öyle başarımın ardında eşim var demeyeceğim. Şayet dünya kuruldu kurulalı böyle şiir görülmedi; şiir şiir olalı böyle eziyet görmedi derseniz benim bir kaybım yok. İkinci denememde de başarısız oldum derim. Burada size ampulün mucidinin 600 deney yaptığını hatırlatırım.

Bugünkü ikinci şiir denememin ilkine oranla kolaylığı; kalem, kağıt ve silgiye ihtiyaç yok. Baktın olmadı mı, hiç iz bırakmadan siliyorsun.

Sizden bir isteğim olacak. Nasıl ki TÜİK, çalıştı çabaladı. Sonunda tek haneli rakamı buldu. Burada sonuçtan ziyade TÜİK'in emeğine saygı gösterilmesi gerekiyorsa şiir denememde de şiirime değil, emeğime saygı beklerim.

Şimdi sizi şiirimle baş başa bırakıyorum. Allah size sabır versin. Sayemde sabırda niçin ikinci bir Eyüp olmayasınız.

Savaştan yeni çıkmış devlet iken
Takvimler 26 Nisan 1926'ı gösterirken
Doğru dürüst bir şey yiyip içmeden
Bir istatistik kurumunu kurduk.

Adı TÜİK. TÜFE, TEFE alanı
Rakamlardır onun her bir anı
Her ayın üçünde onun zamanı
Piyasalar bekler onu dört gözle.

Biz yatarken yatmaz, didinir durur
Binlerce ürünü inceler durur
Çarpar, böler, toplar, çıkarır durur
Çıkan sonuca herkes şapka çıkarır.

Kolay değil, rakamlarla uğraşmak 
Devleti ve milleti memnun etmek
İstenilen rakamları çıkartmak 
Hasılı çok zordur TÜİK'in işi.

Kim çıkarabilir 9.7'lik oranı
Bu konu istatistiğin alanı
Söyler mi hiç bu millete yalanı 
Çünkü bilim asla yalan söylemez.

Kötü niyetliler bunu anlamaz
Milletim, sen bunları deftere yaz
Bu tiplere davul zurna bile az
İstedikleri sadece kötektir.

Tek haneli rakamdı muradımız
Sayesinde karardı bir yüzümüz
Sonunda bir bir tuttu hesabımız 
Sağ ol, var ol TÜİK! Çok yaşa e mi?

Ben saptım ama sen asla sapmadın
Gelen zamlardan hiç etkilenmedin
Duygulandırıp beni şair yaptın
Ne diyeyim sana? Çok yaşa TÜİK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde