19 Ağustos 2018 Pazar

Sılayı Rahim Dilde Kalmamalı!



İslam dini toplumsal bir dindir. Bireysellikten öte sosyal ilişkilere önem verir. Kişinin etrafına ışık tutmasını ister. Sılayı rahim de bunlardan biridir. Nitekim cuma hutbelerinin sonunda okuna okuna kulağımızın aşina olduğu, çoğumuzun ezberlediği ayet meali bize adaletli olmamızı, iyilik yapmamızı ve akrabayı görüp gözetmemizi emrederken fuhşuyattan, kötülüklerden ve aşırılıktan kaçınmamızı sakındırır. Görüldüğü üzere ayette üç iyi ahlaki değeri yerine getirmemiz istenirken üç kötü hasletten kaçınmamız istenmektedir. 

Nahl 90.ayette belirtilen hasletlerin her biri ayrı bir yazı konusu. Burada akrabayı görüp gözetme üzerinde durmak istiyorum. Akraba dendiği zaman soy ve nesebe dayanan akrabalık var. Bir de evlilik vb. nedenlerle sonradan oluşan akrabalık var. Birinci tür akrabalık kişinin kendi seçimi değildir, ikincisi ise sonradan isteğe bağlı oluşan bir akrabalıktır.  Her ikisi de sılayı rahimdir. 

Ayette geçen zil kurba ifadesi genel bir ifade. Kısaca akraba ilişkileri diyebiliriz buna. Bu ilişkiler; görüp gözetme, ziyaret etme, hal-hatır sorma, maddi ve manevi destek olma, selam verme/alma, elinden tutma, derdini dinleme, derdine ortak olma, iyi ve kötü gününde yanında yer alma, hediyeleşme, zekat ve sadakada ihtiyaç sahibi akrabaya öncelik verme, düğün ve cenazesinde yer alma, her kayıt ve şartta ilişkiyi kesmeme, gönül alma, tebessüm ve güler yüz, akrabayı olduğu gibi kabul etme, hata yaptığı zaman kırmadan düzeltme ...vs içine girer. Bu sayılanlar akrabanın akraba üzerindeki olmazsa olmaz haklarıdır, toplumsal bir gerçekliktir; dinin  namaz, oruç gibi bir emridir. 

Namaz ve oruç gibi ibadetlerde bireysellik yani kişinin kendini terbiye etmesi ön plana çıkarken zil kurbada toplumsal yön öne çıkmaktadır. Namaz ve oruç kişinin Allah ile bireysel ilişkisi ise, zil kurba kişinin toplumla ilişkisidir. Yani anne-baba, amca-dayı, teyze-hala, kuzen-kardeş; kayın valide-kayın peder, kayın, bacanak, baldız, elti, görümce vs arasında ilişkiyi sürdürmektir. Zira bir kişiye kimin, kimsen yok mu dendiğinde ilk akla gelen bunlardır.

Akrabalar arasında  zaman zaman istenmeyen anlaşmazlıklar çıkar. Bu da doğaldır. Çünkü insanın olduğu yerde sorun çıkar ve insan sorun çözmek için vardır. Yeter ki insanoğlu istesin. Bazı sorunların çözümü, zaman her şeyin ilacı denerek zamana bırakılırken bazısı sıcağı sıcağına halledilmesi gerekir. Küstüm, kırıldım, o bana şunu söyledi, o bana şunu yaptı, bunu yapmadı demek suretiyle çekip gitmek, mesafe koymak, aradaki sorunu deve yapmak, sorunu kayaya yazmak, çözmek için adım atmamak, sorunu temcit pilavı gibi sürekli dillendirmek, akrabalık ilişkilerini önce zayıflatır, sonra bitirir. Sorundan kaçmaktır bu. Akrabalık ilişkilerini düzeltmek istememektir. Suçluluk psikolojisidir, kinciliktir, geçmişle yaşamaktır, Öz güven eksikliğidir. Halbuki Allah dilimizi aranızdaki sorunları çözesiniz diye verdi. Problemin çözümü için çaba sarf etmemek, kendi kabuğuna çekilmek sorundan kaçmaktır, akrabalık ilişkilerine önem vermemektir. Ayette geçen "ve îtâi- zi'l kurba" emrine muhalefet etmektir. Rabbin bu emrine kulak tıkamaktır. Ha namaz kılmamışsın, ha oruç tutmamışsın, ha akrabayı görüp gözetmemişsin. Bu emirler arasında fark yoktur. Hepsi önemlidir. Ama bir önem sırası denirse akrabayı tallukat sonuçları itibariyle öne çıkar.

Eşle-dostla sevinç ve üzüntülerin paylaşılması denen bayramlar kırgınlıkları gideren, küsleri barıştıran, geçmişe sünger çeken, yeni tertemiz bir sayfa açan günlerimizdir. Allah'a yakınlaşmak demek olan kurban; bizi akrabalarımıza, akrabalarımızı da bize yaklaştırmayı nasip etsin. Kurban bayramınız mübarek olsun!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder