Ana içeriğe atla

Benden Ehil Kimse Var mı?

—Üstat! Herkesin ağzında bir emanet, ehliyet ve liyakat gidiyor, sakız çiğner gibi çiğneniyor. Nedir bu?
—İşin ehline verilmesi demek.
—Verilmiyor mu?
—Ağızlarda sakız olduğuna göre öyle!
—Emanet ehline verilmediğine göre kim yapıyor bunu?
—Sen, ben, bizim oğlan...hepimiz.
—Yani?
—Hem itiraz ediyor, hem de yapıyor muyuz?
—Öyle!
—Herkes şikayetçi ise niçin düzelmiyor?
—Emanet, ehliyet ve liyakatta samimi değiliz de ondan.
—Niçin?
—Çoğumuzun itirazı kendimiz bir yere gelene kadardır. Bir koltuğa oturduk mu liyakattan bahsetmeyiz. Çünkü ehliyet oluşmuştur. Gelemeyenler sesini çıkarır, koltuktakiler sağır olur. Bir zaman sonra dün bir yere gelemeyenler, koltuktakiler al aşağı edilir; yeni koltuğa geçenler sesini keser. İndirilenler emanet, ehliyet ve liyakat demeye, bize haksızlık yapıldı serzenişinde bulunmaya başlar. Yani sadece roller değişir. Aslında oynanan bir tiyatrodur. Zaten bundan dolayı bu ülkeye emanet ve ehliyet gelmez.
—Nasıl olacak bu? Böyle gelmiş böyle gider mi yani?
—Sessiz yığınlar sessizliğine devam ettiği, herkes kafasını kuma gömdüğü, yetkili makamdakiler buna çanak tutmaya; körler ve sağırlara oynamaya devam ettiği müddetçe bu böyle devam eder gider. Sen bir yere gelirken kaç kişi bulmuşsan, ben de senden bir fazlasını bulmak için çabalayacağım.
—Hiç umut yok mu?
—Durum bu. Sence emanet ve ehliyet bizim illerimize gelir mi?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde