Ana içeriğe atla

Seçim Beyannameleri


Siyasi partilerimiz ve cumhurbaşkanı adayları meydanlara inmeden önce birbiri ardına “seçim beyannamelerini” açıklamaya başladılar. Kimi avans veriyor, kimi burs, kimi sıfır faizli kredi, kimi ikramiye, kimi mazotu düşürüyor… Beyannamelerin özeti seçmenin midesine hitap ediyor. Vaatleri ben, eski siyasilerin vaatlerinin günümüzde yeniden hortlaması olarak görüyorum. Bazı vaatler makul, bazısı ise uçuk-kaçık! Bu vaatlerin ne kadarı oya tahvil edilecek, bunu da seçim gösterecek. Adaylar ve siyasi partiler ekonomik vaatlerden ziyade başka tür vaatte bulunsa daha iyi olurdu kanaatini taşıyorum. Çünkü her şey mideden ibaret değildir. Siyasilerin vaatlerinin başında neler olabilirdi?
·         Kamuya memur alımında kıstas merkezi bir sınav ve güvenlik soruşturması olacaktır.
·         Güvenlik soruşturmaları iki ay ile sınırlandırılacaktır.
·         Müdür, müdür yardımcısı, şube müdürü ve öğretmen alımında mülakatın her türlüsü ayaklarımın altındadır. Bunun yerine sınav yapılacak ve puan üstünlüğüne göre atanacaktır.
·         Kamuya atananların hepsi objektif kriterlere göre denetime tabi tutulacaktır.
·         Sözleşmeli öğretmenler atandıkları yerde üç yıl görev yapar.
·         Öğretmenlere uygulanması düşünülen performans sistemi çöpe atılacaktır. Bunun yerine objektif kriterler ve belgeye dayalı performans sistemi uygulanacaktır.
·         Milli Eğitime bağlı resmi okullarda tam gün öğretim uygulanacaktır.
·      Ortaokul ve lise bitiminde merkezi sınav yapılmayacaktır. Bunun yerine 6.7.ve 8.sınıfların her döneminde birer veya ikişer sınav, merkezi olarak yapılmak suretiyle elde edilen puanlarla hem sınıf geçilecek, hem de lise tercihi yapılacaktır. Lise 2.3.ve 4.sınıflarda tıpkı ortaokulda yapıldığı gibi dönemlik merkezi sınavlar yapılacak. Alınan puanlar hem diploma notu olarak kullanılacak, hem de üniversite tercihinde kullanılacaktır.
·     Okullarda öğretmenin görevi sadece ders işlemek ve sınav tekniği kazandırmak olacaktır. Öğretmenler sadece 5.ve 9.sınıflarda sınav yapacaklardır.
·     Okullarda öğleye kadar ders işlenecek, öğleden sonra uygulama, etkinlik, etüt, ilave ders, sportif ve kültürel faaliyetler yapılacaktır.
·        Her türlü eş durumu atamalarında devletin ihtiyacı olduğu yerde eşleri birleştirme yoluna gidilecektir.
·         Öğretmenler dört, diğer memurlar ise beş yılda bir il içinde yer değiştirmeye tabi olacaktır.
·         Kamuda azami tasarruf politikası uygulanacaktır.
·         Belediyeler mali ve hizmet yönünden sıkı bir denetime tabi olacaktır.
·         Cezalar, borçlar, krediler vb ödemelerde ödeme kolaylığı sağlanacak; asla affetme, borcu silme yoluna gidilmeyecektir.
·         Kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınacak, vergi insanların gelirine göre adilane bir şekilde alınacaktır.
·         Vatandaşlık görevi olan askerlikle ilgili ihtiyaç fazlası kişilerin askerlik görevini bedelli olarak yapmaları sağlanacaktır. Bu durum sistematiğe bağlanacaktır.
·         Asgari ücret alanla, azami ücret alanların arasındaki maaş uçurumu giderilecektir. En düşük maaş, kişilerin insanca yaşayabileceği miktarda olacaktır.
·         Özel sektör ile kamu sektöründe çalışanlar için personel rejimi yapılacaktır.
·         Yargıya asla müdahale edilmeyecek, hakim ve savcılara güvence verilecektir.
·         Her türlü seçilme iki dönemle sınırlandırılacaktır.
·         Uluslar arası ilişkilerde kazan kazan politikası izlenecektir.
·         Sıcak paraya dayalı bir ekonomiden ziyade üretime dayalı bir ekonomiye önem verilecektir…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde