Ana içeriğe atla

Ekonomide Seferberlik İlan Edilmeli *


Dövizin fırlamasında dış piyasanın, küresel ekonominin, çevremizde olup biten olayların ve bize had bildirmeye çalışanların etkisi var. Çünkü bize operasyon çekiliyor. Bunu söylemeye bile gerek yok. Hepimiz biliyoruz.  Pekiyi ekonomiyi yöneten ev sahibi olarak bizim hiç suçumuz yok mu? Var elbet!

Öksürükten, rüzgârdan etkilenen bir ekonomimiz var. Dünyada çıkarılan her gerilimin ucu bize dokunuyor. Çünkü ekonomimiz sıcak paranın gelişine dayalı. Sıcak paraya dayalı ekonomiyi devam ettiriyoruz. Bir türlü üretime dayalı ekonomiye geçemedik. İthal etmeyi çok seviyoruz. Cari açık her geçen gün arttıkça borç yiğidin kamçısıdır, ölmüş eşek kurttan mı korkar zehabıyla tedbir almıyoruz. Tasarruf yapmayı unutalı çok oldu. İsraf ekonomisi uygulanıyor dense yeridir. 

Bütçe disiplinini elden bıraktık, ortalama yılda bir seçim yapıyoruz, seçim ekonomisinin kapağını açtık. Vaatler gırla gidiyor, nereden bulacağız hesabı yapılmıyor artık. 

Piyasa güvenli liman arar. Siyasi ve iktisadi gerginliği gördü mü güvenilir limana doğru kaçar. Buna rağmen ekonomiyle ilgili uzman olan da konuşuyor, olmayan da.

Bütçe açık veriyor, döviz fırlıyor, yatırımcı önünü görmüyor. Piyasada yaprak kıpırdamıyor; Ekonomi, haberlerin ilk konusu oluyor, etkili ve yetkili kişilerden tık yok. 

Ekonomi kurmayı küresel savaşın oyununu bozacak "B" planını devreye koyamıyor. Piyasanın kendiliğinden sakinleşmesini bekliyor. Muhalefet ne yapabiliriz diyeceği yerde dolar 5 lirayı buldu felaket tellallığı yapıyor. Bu durumdan nasıl faydalanırım diye avucunu ovuşturuyor.

Bu durumda ne yapmak lazım? Ekonomiden anlamayan biriyim. Ama aklım yettiğince bazı önerilerde bulunmak istiyorum:
·         İşin uzmanları çözüm için bir araya gelip enine boyuna tartıştıktan sonra hükümetin uygulamaya koyacağı bir ekonomik paket yürürlüğe konmalı.
·         Ekonomik bir seferberlik ilan edilmeli.
·         Bütçe disiplininden taviz verilmemeli.
·         Siyasiler vaatlerinde makul olmalı.
·         Partiler hazineden aldıkları hazine yardımını geri iade ederek bütçeye gelir irat edilmeli.
·         Bu seçimde bir maliyet olan miting yapmaktan siyasi partiler vazgeçmeli.
·         Kamuda azami tasarruf tedbirleri yürürlüğe konmalı.
·         Toplu taşıma araçları ulaşımda özendirilmeli.
·         Gereksiz makam aracı kullanımından vazgeçilmeli.
·         Yastık altındaki altın, döviz vb paralar devlete uzun vadeli borç olarak verilmeli.
·         Kamu görevlilerinin verdiği iftar ve etkinliklere son verilmeli.
·         Özel sektörün dövizle borçlanmasına sınırlama getirilmeli.
·         Ülkede var olan ve yetişen ürün veya malın ithal edilmesine sınırlandırma getirilmeli.
·         Piyasayı tedirgin edecek, parayı kaçıracak söylemlerden kaçınılmalı.
·         Her türlü krize karşın uygulamaya konacak “B” planı belirlenmeli.
·         Yabancı futbolcu transferinde kulüpler yerli futbolcuyu tercih etmeye özendirilmeli.
·         Hac dışında gezi amaçlı yurtdışı gezilerine özen gösterilmeli.
Sonuç olarak belli bir süre ayağımızı yorganımıza göre uzatalım diyorum.

* 28/05/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde