Ana içeriğe atla

Tam size göre bir eş buldum

Messenger'i kullanmayı pek bilmem. Bu yüzden çok göz atmam o aleme. Bazen de bana bir vesile ulaşmak isteyenleri de böylece görmemiş olurum. Haberim olduğu zaman da iş işten geçmiş olur çoğu zaman. Şu ana kadar sene sonu olunca nota ihtiyacı olan öğrencilerden birkaç mesaj gördüm, "Hocam ben falan sınıftan filan. Şu kadar nota ihtiyacım var, lütfen yardımcı olur musun" şeklinde. Bu şekil istekleri bu aleme bakmadığım için sonradan görüyorum. Messenger çıkalı şimdi anlıyorum öğrencilerin öğretmenler odasını aşındırmamasını. Demek ki bu alem vasıtasıyla öğretmene ulaşıyorlar.

29/06/2017 günü yani okulların kapanmasından nice sonra öğrencilerden gelen not isteklerini görmüş oldum. Burada bir çağrı daha gördüm. Biri bana 04/04/2017 günü  "merhaba" diyerek bir çağrı atmış. Çağrı atalı iki buçuk ay olmuş ama "Kimdir, necidir, bunun talebi nedir" diye ben de "merhaba" dedim tanımadığım bu kişiye. Tanımadığımı belli etmemeye çalışıyorum, eğer tanıdık biri ise tanıyamadık demek ayıp olur diye. Bereket tanışmıyor muşuz. Bunun derdi bir başkaymış. Kopyalıyorum ki belki çözümü sizdedir.
-Merhaba
-Merhaba
-Merhaba, günaydın!
-Tanıyamadım.
-Tanismiyoruz
-Siz tanımadığınıza yazar mısınız böyle
-Can sikisindan...Ben aksaraydan
-Ne iş yaparsınız
-Ailemle yasiyorum...43 yaşındayım.
-İstanbul aksaray mı
-Ol olan (İl olan demek istedi sanırım)
-Tamam, İşin yok mu
-Isim yok
-Evli değilsiniz o zaman
-Degilim
-Bence evlenin, kendinize de bir iş bulun sıkılmazsınız
-Hayırlı bi es bulmak isterim abdestli namazli
-Böyle tanımadığınıza yazarak yanlış yapıyorsunuz...Size iyi günler
diyerek engelledim kendisini.

Okudunuz yazışmayı. Umarım derdini anlamışsınızdır. Bu misafirimin derdi not istemek değilmiş, evlenmek gibi bir derdi varmış. Sıkılıyor, çalışmıyor, evde bulmuş eline bir telefon, yazıyor, tanıdığına ve tanımadığına. Can sıkıntısını giderecek bir eş arıyor. Üstelik öyle kelli felli bir isteği de yok. Aradığı, “hayırlı bir eş, şöyle abdestli, namazlı.” olacak.
Anladığım kadarıyla eş arama yöntemleri de değişmiş, millet sanaldan arıyor artık aradığı ideal eşini. Eğer eş arıyorsanız ya nasibinizi bu şekil bekleyeceksiniz, çünkü bir gün sizin de kapınızı çalabilir, ya siz de Messenger vasıtasıyla tanımadıklarınıza yazıp şansınızı deneyeceksiniz. Yok ben böyle yapamam derseniz, hazır bana gelmiş biri var, ismini verebilirim size. Karşımdaki bayan mı erkek mi bilmem. Ama görünen ismi bayan ismi. Ailesiyle yaşadığına göre kuvvetle muhtemel bayan. Artık bahtınıza. Nasibinize bayan görünümlü erkek de çıkabilir, bayan görünümlü bayan da olabilir. Bence elinizi çabuk tutun. Şartını tekrar söylüyorum, sadece abdestli namazlı olmanız yeterli. Bu iyiliğimi de unutmayın.  
Messenger kullanmıyor musun? O zaman hiç şansın yok be kardeş!.. 29/06/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde