Ana içeriğe atla

Bu, sağlıklı bir üslup olmasa gerek


Sanal alemde bazı kişilerin fotoğraflarına yer verilmiş ve adı geçen kişilerin  görüşlerinden birer cümle seçilerek ok işaretiyle gösterilmiş ve ‘Sapık görüşlerinden bazısı’ denerek sosyal medyada paylaşıma sunulmuş, resmin altında da adı geçen kişilerin görüşlerine yer vererek haklarında hüküm verilmiş. Yani bu kişilere anladığım kadarıyla sapık denmek isteniyor.

Baştan söyleyeyim resimde olan kişileri ve görüşlerini savunma gibi bir niyetim yok. Ayrıca bu resimde gördüğüm bazı kişilerin bırakın fotoğraflarını, isimlerini anmayı bile zül addederim. Bazıların görüşlerine katılmadığım gibi görüşlerinden de hiç hazzetmem. Görüşün doğruluğunda ve yanlışlığında değilim. Bu sözleri söylemişse bu kişiler mutlaka kendi zaviyelerince bir açıklamaları  vardır. İster katılır, ister katılmazsınız. Katılmazsınız olur biter. Üzüldüğüm, bu resmi oluşturup bu kişileri hedef gösterenler ve bu resmi alıp paylaşanlar ne yapmak istiyorlar? Niyetleri nedir? Üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi? Sonra yakışıyor mu insanlara bir çırpıda sapık damgası vurmak. Eskiden tekfirciler vardı -ki hala varlar- gördükleri her insana kafir damgası vururlardı. Şimdi bunlar da ellerine almışlar bir mühür, "Şu, şöyle dedi. O halde bu sapıktır. Bu, böyle dedi. O halde sapıktır." diyerek damgalamaktadır. Bu üslup, bu metot, bu bakış yakışıyor mu bir Müslüman'a? Bu bakış klasik Aristo mantığıdır, düz mantıktır, bilim dünyası bu dar bakış açısını terk edeli çok oldu. Üstelik kimseye de faydası yok, kılıçları çekmekten başka. 

İnsanımız niçin bir fikri tartışmanın içerisine girip işin doğrusunu söylemez de böyle önüne geleni sapıklıkla itham ediyor? Sosyal medyadan bu servisi yapanlar bu insanları bu şekilde zan, töhmet altında bırakmaktansa bu konularda işin doğrusu ne ise onu ortaya koysalar, insanımızı doğru bilgilendirseler olmaz mı? "Efendim, bu konuda işin aslı şudur, falan kimse bu konuda farklı bir yorum yapıyor, ben bu görüşe katılmıyorum. Üstelik bu görüşü falan ayete, falan hadise aykırı" dese ne olur? Daha iyi olmaz mı? Bir araya gelmeden, uzaktan atışlarla insanları sapık ilan etmek bize ne kazandırır? Ya da biz bu bakış açısıyla kendisine sapık dediğimiz insanları bu sapıklıklarından vazgeçirebilecek miyiz? Sanmıyorum, Hazırında bu insanların bu görüşlerini daha ateşli savunmalarına imkan sağlamış oluruz diye düşünüyorum. 

Müslümanlar, katılmadıkları görüşlere karşı bu şekilde bir üslup kullanmaktan ziyade Kur'an'ın "Onlarla en güzel şekilde mücadele et" metodunu benimseyerek nazik ve kibar bir üslup geliştirseler daha iyi olmaz mı?    21/06/2017



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde