9 Temmuz 2016 Cumartesi

Rü'yet-i Hilal **

90'lı yıllar fakültede öğrenci iken ramazan ayı geldiğinde ve bayrama girerken Hilal göründü, görünmedi tartışması olurdu. İslam dünyası oruca başlama ve bayrama girme konusunda 2'ye hatta 3'e bölünür, herkes de kendi görüşlerinin daha doğru olduğunu savunurdu. Biz kendi görüşümüz daha doğru diye hakkında ayet ve hadisi delil olarak dile getirmeye çalışırken birileri içine düştüğümüz durumdan dolayı halimize bıyık altından gülmeye devam etti hep.

Fakültede fikrini aldığımız  Prof. akıl hocamız bize: "Peygamberimiz Ramazan orucunu bir iki gün kala karşılamayınız buyuruyor. Siz  üç gün kala oruç tutmaya başlayabilirsiniz" der. Biz de orucumuza halel gelmesin diye 3 gün öncesinden oruç tutmaya başlardık, peygamberin oruca daha dinç girilsin düşüncesiyle söylediğine aldırmadan.

Orucun başını bu şekilde halleder, orucumuzu tutardık. Orucun sonuna doğru yine bir telaş alırdı bizi. Bayram ne zaman? Hilal ne zaman göründü diye mesele edinmeye başlardık. Çünkü Diyanet güven vermezdi o günlerde bize. Gözümüz kulağımız uzaklardan gelecek haberde idi. Birbirimizden  haber beklerdik. Arife günü bir dostumuz arardı: "Malatya'daki kardeşlerimizden haber geldi, bugün bayram" diye. Madem bugün bayram, oruçlu olmak haramdır diye bir yudum su içerdik. Göreve başladım Adıyaman'a geldim. Bu sefer bu tür haberler Konya'dan gelmeye başladı. Nedense KM'lerce uzak olan Konya; Malatya'dan, Sınır komşusu Adıyaman ise Konya'dan haber alıyordu. Haberi veren de kim belli değildi. Bildiğimiz, Müslüman kardeşlerimizdi haberi veren. Diyanetten daha güvenilir gelirdi bize.

Yaş ilerleyip olgunlaştıkça kendi kendime sormaya başladım, bu işler niye böyle oluyor diye. Müslümanlar niçin aynı günde oruca başlayıp aynı günde bayram edemiyorlardı. Daha mayıs ayında 55 ülke bir araya gelmiş, ortak karar almışlar. Sonuç yine farklı günlerde bayrama girdik.

Birlikten ne kadar uzağız yine.  Hem de o kadar uzağız ki. Allah'ın ayetlerinden olan "Güneş ve Kamer bir hesap üzerinedir" denmesine rağmen.  Yine Bakara 189. ayette: “Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: ‘Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir" denmesine rağmen.  Peygamberin: "Biz ümmî bir milletiz. Okuma, yazma bilmeyiz... Hilali görünce oruca başlar, yine Hilali görünce bayram ederiz" demesine rağmen. Astronomi ilmi iyice ilerlemiş, rasathanelerde ileri seviyede gözlem ve incelemeler yapılıyor olmasına, bilimin aylar öncesinden Güneş'in, Ay'ın ne zaman, nerede tutulacağı bilimsel tespitlerine rağmen biz hala Hilal göründü mü, görünmedi mi tartışmalarını yapıyoruz. Bir ve beraber olacağımız basit ve kolay bir konuda bile ayrılmayı becerebiliyoruz. Helal olsun bize... Peygamber ne desin başka Allah aşkına. Açık değil mi şu söz: "Biz okur yazar değiliz, hesap bilmeyiz." Yaşadığı dönemde Astronomi ilmi bugünkü gibi gelişmiş olsaydı Peygamber Astronomi ilminden faydalanırdı. Başka bir şeye de itibar etmezdi.

Hasılı bu bayramda ağzımızın tadını kaçırdılar bazı ilim bilmez, irfan bilmez kişilerimiz yine. İslam dünyasının başına ne gelirse bizi birbirimize düşüren olarak Amerika, İsrail gibi dış güçlerde ararız düşmanı hep. Bu sefer düşmanı dışarıda aramaya gerek yok, sapı da bizden maalesef. Bizim bizden başka düşmana da ihtiyacımız yok. Allah Müslüman yöneticilere, ilim adamlarına feraset, basiret versin. Bilimsel verilerle aklı kullanmayı nasip etsin inşallah.

90'lı yıllardaki Diyanet'e olan güvensizliğim, Sait Yazıcıoğlu, Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez'in Diyanet İşleri Başkanı  olmasıyla beraber yerini güvene bırakmıştır. Rasathane'ye de itimadım sonsuzdur. Benim için oruç, bir ve beraber başladığımız gündür. Aynı günde bayram yaptığımız gündür bayram.

Umutlarımız önümdeki Kurban Bayramında. Bakarsınız hep birlikte bayram yapar İslam Dünyası….09.07.2016

** 10/07/2016 Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder