Türkiye
bir kaç yıldır akıl tutulması yaşıyor. Çevremiz, içimiz, dışımız sinsi
düşmanlarla dolu. Türkiye kendi çapında mücadele etmeye, kendini korumaya,
ayakta durmaya çalışıyor. Bir devlet ki ülkenin huzuru, refahı, mutluluğu ve
güvenliği için mücadele etmek ve tedbir almak zorundadır.
Sorun
mücadeleden ziyade, mücadele yöntemlerindedir. Yapılan her mücadele dost
sayısını artıracağı yerde düşman sayısını artırmaktadır ve çoğu zaman sap ile
saman, dost ile düşman birbirine karıştırılmaktadır. Çünkü mücadele
profesyonelce yapılmaktan ziyade amatörce yapılmaktadır. Sonucunda da yaş ile
kuru birbirine karıştırılarak içlerinde yetişmiş ve birikimi olan insanların
onuruyla da oynanmaktadır. Zira vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdür.
Devlet çok yönlü mücadele etmektedir. Mücadele ettiği alanlardan bir tanesi de
bürokrasi. Mücadele ettiği bu alanda devlet haklılığını büyük bir çoğunluğa
maalesef iyi anlatamadı. Bulunduğu yerde sakıncalı gördüğü kişiyi kanun,
yönetmelik vb mevzuatla yerinden etmek ya da yerini değiştirmek suretiyle bir
yöntem belirledi. İl-ilçe milli eğitim müdür ve yardımcılarını eğitim uzmanı
adı altında bir unvan icat ederek görevden el çektirerek kızağa aldı. Toplamda
4 yılını dolduran okul yöneticilerini yine bir kanunla öğretmenliğe döndürdü. 4
yılını tamamlayanları yaz döneminde oluşturduğu kıstaslarla sorumluluğu
okul-aile birlik başkanı-yardımcısı, öğrenci meclis başkanı, okulun en kıdemli
ve en kıdemsiz öğretmeni, öğretmenler kurulunca seçilen iki öğretmenin ayrıca
ilçe milli eğitim müdürü ve iki yardımcısına paylaştırmak suretiyle
puanlattırdı. Bu değerlendirmelerde yeterli puan alanlar müdürlüğüne devam
etti. Yeterli görülmeyenler ise öğretmenliğe döndürüldü. Ne var bunda? Farklı
farklı kişiler değerlendirmede bulunmuş diye düşünülebilir. Tamam puan verenler
isabetli diyebiliriz. Ama kendisine puan verilen kişi değerlendirme kriterinin
ne olduğunu öğrenemedi. Çünkü oyun bittikten sonra kıstas belirlenmiştir.
Aslolan puanlanacak kişiye eğitim ve öğretimin başında kriterler verilir ve
kendisine denir ki: Yıl sonunda seni şu kriterlere göre değerlendireceğim.
Çalışmalarını ona göre yürüt denebilirdi. Maalesef denmedi. Şimdilerde bir
başka puanlama kriteri daha var: öğretmen performans sistemi. Yine eğitim ve
öğretim sona ermiş, bir hafta önce değerlendirme sistemi açılmış ve okul
müdürlerine öğretmenle ilgili 50 kriter verilmiş. Haydi öğretmenini değerlendir
deniyor. Tamam emir demiri keser. Öğretmenlere ödüllendirmede kullanılacak
şekilde bir puanlama yapılması istenmektedir. Yine burada iş bittikten sonra
geriye dönük bir yılı değerlendir deniyor. Tamam değerlendirilsin de. Bu
kriterler eğitim ve öğretimin başında okul müdürü tarafından öğretmenlere
verilse ve dense ki: Arkadaşlar! Her dönem sizi iki defa şu verdiğim kriterlere
göre değerlendireceğim. Lütfen çalışmalarınızı bu kriterlere göre yapın denmesi
gerekmiyor mu idi. Bir futbol maçında bile kurallar maçlar başlamadan aylar
önce konuyor ve kriterler; kulüplere, futbolculara, teknik heyete ve kamuoyuna
bildiriliyor. Çalışmalar bu kurallara göre yürütülüyor ta hazırlık safhasında. Ben gerçekten ne yapılmak isteniyor bir türlü anlayamadım. Amaç nedir, üzüm
yemek mi, bağcıyı dövmek mi? Ben bu süreci akıl tutulması olarak
değerlendiriyorum.
Ülkeyi
yönetenler hangi makamda kimlerle çalışacağına kendisi karar verebilir. Eğer yetkililer,
çalışmak istemediği insanlara: Arkadaş, şu ana kadar yaptıkların için teşekkür
ediyorum. Ben bundan sonra bu makamda şu arkadaşla yola devam etmek istiyorum
diyebilir. Çalışmak istemediği insanı sonradan belirlediği kriterlerle
değerlendirip elemek ve yeterli puanı alamadın demek onun onuruyla oynamak
demektir. Eğer elediği kişi gerçekten tehlikeli ise öğretmenliğine de engel
olunmalıdır. Hatta kendisine ceza bile verilmelidir. Yine makamlara getirilecek
kişilerin sözlü mülakata alınması da kişilerin onurunu zedeleyen bir
davranıştır. Malumunuz biz eğitim sisteminde sözlü denen değerlendirme
yöntemini objektif bulmadığımız için yıllar önce kaldırdık. Öğrencilere bile bu
şekilde bir değerlendirme yapılmıyor. Şimdi biz, evli-barklı insanları sözlü mülakata
alarak başarılı-başarısız puanları veriyoruz. İnsanımızla oynamamak lazım. Yönetici
tercihimizi kullanırken tercih etmediklerimizi onore etmek gerek. Çünkü onurunu
zedelediğimiz insanlar beğenseniz de beğenmeseniz de bu ülkenin, bu toprağın
insanıdır.
Ben yaptım oldu demekten ziyade yaptığımızın doğruluğuna insanımızı inandırma yolunu seçelim. Yoksa onulmaz yaralar açarız... 29/06/2016
***30/06/2016 tarihinde ladik.biz sitesinde yayımlanmıştır.
***30/06/2016 tarihinde ladik.biz sitesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder