29 Haziran 2016 Çarşamba

Kullanılıp atılan insanın onurudur ***

Türkiye bir kaç yıldır akıl tutulması yaşıyor. Çevremiz, içimiz, dışımız sinsi düşmanlarla dolu. Türkiye kendi çapında mücadele etmeye, kendini korumaya, ayakta durmaya çalışıyor. Bir devlet ki ülkenin huzuru, refahı, mutluluğu ve güvenliği için mücadele etmek ve tedbir almak zorundadır.

Sorun mücadeleden ziyade, mücadele yöntemlerindedir. Yapılan her mücadele dost sayısını artıracağı yerde düşman sayısını artırmaktadır ve çoğu zaman sap ile saman, dost ile düşman birbirine karıştırılmaktadır. Çünkü mücadele profesyonelce yapılmaktan ziyade amatörce yapılmaktadır. Sonucunda da yaş ile kuru birbirine karıştırılarak içlerinde yetişmiş ve birikimi olan insanların onuruyla da oynanmaktadır. Zira vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdür.

Devlet çok yönlü mücadele etmektedir. Mücadele ettiği alanlardan bir tanesi de bürokrasi. Mücadele ettiği bu alanda devlet haklılığını büyük bir çoğunluğa maalesef iyi anlatamadı. Bulunduğu yerde sakıncalı gördüğü kişiyi kanun, yönetmelik vb mevzuatla yerinden etmek ya da yerini değiştirmek suretiyle bir yöntem belirledi. İl-ilçe milli eğitim müdür ve yardımcılarını eğitim uzmanı adı altında bir unvan icat ederek görevden el çektirerek kızağa aldı. Toplamda 4 yılını dolduran okul yöneticilerini yine bir kanunla öğretmenliğe döndürdü. 4 yılını tamamlayanları yaz döneminde oluşturduğu kıstaslarla sorumluluğu okul-aile birlik başkanı-yardımcısı, öğrenci meclis başkanı, okulun en kıdemli ve en kıdemsiz öğretmeni, öğretmenler kurulunca seçilen iki öğretmenin ayrıca ilçe milli eğitim müdürü ve iki yardımcısına paylaştırmak suretiyle puanlattırdı. Bu değerlendirmelerde yeterli puan alanlar müdürlüğüne devam etti. Yeterli görülmeyenler ise öğretmenliğe döndürüldü. Ne var bunda? Farklı farklı kişiler değerlendirmede bulunmuş diye düşünülebilir. Tamam puan verenler isabetli diyebiliriz. Ama kendisine puan verilen kişi değerlendirme kriterinin ne olduğunu öğrenemedi. Çünkü oyun bittikten sonra kıstas belirlenmiştir. Aslolan puanlanacak kişiye eğitim ve öğretimin başında kriterler verilir ve kendisine denir ki: Yıl sonunda seni şu kriterlere göre değerlendireceğim. Çalışmalarını ona göre yürüt denebilirdi. Maalesef denmedi. Şimdilerde bir başka puanlama kriteri daha var: öğretmen performans sistemi. Yine eğitim ve öğretim sona ermiş, bir hafta önce değerlendirme sistemi açılmış ve okul müdürlerine öğretmenle ilgili 50 kriter verilmiş. Haydi öğretmenini değerlendir deniyor. Tamam emir demiri keser. Öğretmenlere ödüllendirmede kullanılacak şekilde bir puanlama yapılması istenmektedir. Yine burada iş bittikten sonra geriye dönük bir yılı değerlendir deniyor. Tamam değerlendirilsin de. Bu kriterler eğitim ve öğretimin başında okul müdürü tarafından öğretmenlere verilse ve dense ki: Arkadaşlar! Her dönem sizi iki defa şu verdiğim kriterlere göre değerlendireceğim. Lütfen çalışmalarınızı bu kriterlere göre yapın denmesi gerekmiyor mu idi. Bir futbol maçında bile kurallar maçlar başlamadan aylar önce konuyor ve kriterler; kulüplere, futbolculara, teknik heyete ve kamuoyuna bildiriliyor. Çalışmalar bu kurallara göre yürütülüyor ta hazırlık safhasında. Ben gerçekten ne yapılmak isteniyor bir türlü anlayamadım. Amaç nedir, üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi? Ben bu süreci akıl tutulması olarak değerlendiriyorum.

Ülkeyi yönetenler hangi makamda kimlerle çalışacağına kendisi karar verebilir. Eğer yetkililer, çalışmak istemediği insanlara: Arkadaş, şu ana kadar yaptıkların için teşekkür ediyorum. Ben bundan sonra bu makamda şu arkadaşla yola devam etmek istiyorum diyebilir. Çalışmak istemediği insanı sonradan belirlediği kriterlerle değerlendirip elemek ve yeterli puanı alamadın demek onun onuruyla oynamak demektir. Eğer elediği kişi gerçekten tehlikeli ise öğretmenliğine de engel olunmalıdır. Hatta kendisine ceza bile verilmelidir. Yine makamlara getirilecek kişilerin sözlü mülakata alınması da kişilerin onurunu zedeleyen bir davranıştır. Malumunuz biz eğitim sisteminde sözlü denen değerlendirme yöntemini objektif bulmadığımız için yıllar önce kaldırdık. Öğrencilere bile bu şekilde bir değerlendirme yapılmıyor. Şimdi biz, evli-barklı insanları sözlü mülakata alarak başarılı-başarısız puanları veriyoruz. İnsanımızla oynamamak lazım. Yönetici tercihimizi kullanırken tercih etmediklerimizi onore etmek gerek. Çünkü onurunu zedelediğimiz insanlar beğenseniz de beğenmeseniz de bu ülkenin, bu toprağın insanıdır.

Bu yöntemi uygulayanların niyetinin halis olduğuna inanmak istiyorum. Eğer kamuoyu vicdanında rahat etmek istiyorsa  bu işler açık ve şeffaf olmalıdır. Halkı ve mağdurları ikna etmelidir. İkna edemediğimiz hiçbir doğru bizi doğru sonuca götürmez. Sadece kendimize düşman olanların sayısını çoğaltırız. Sonucunda incittiğimiz, onuruyla oynadığımız insanlar içine kapanır, sağlıklı hareket edemez ve devletine karşı kırgın olur. Kırgın olan insanın kalbini de asla tamir edemezsiniz. 

Ben yaptım oldu demekten ziyade yaptığımızın doğruluğuna insanımızı inandırma yolunu seçelim. Yoksa onulmaz yaralar açarız... 29/06/2016

***30/06/2016 tarihinde ladik.biz sitesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder