15 Eylül 2025 Pazartesi

Teşekkürler 12 Dev Adam

EuroBasket 2025'te A grubunda 5'te 5 yaparak grubunu lider tamamlayan, son 16 turunda İsveç'i, çeyrek finalde Polonya'yı, yarı finalde de Yunanistan'ı yenerek Almanya ile final oynayan Basketbol Milli Takımımız, Alman Milli Takımına 87-83 yenilerek şampiyonayı ikinci tamamladı ve ülkemize gümüş madalyayı kazandırmış oldu.

İkidir böyle. 2001 yılında da yine Avrupa ikincisi olmuştu gururumuz 12 Dev Adam.

İkincilik de bir başarı. Ama gönlümüz şampiyon olmada idi. O yüzden buruk bir sevinç yaşıyoruz.

Halbuki millet olarak ekranların karşısına oturmuştuk. Onca ayrışmaya rağmen yek vücut olmuştuk. Bu sefer olsun istedik ama olmayınca olmadı.

İçimiz buruk olsa da 12 Dev Adam gururumuz oldu.

Aldıkları helali hoş olsun. Zira fazlasıyla verdiler.

Tebrikler onlara. Zira hak ettiler.

Teşekkürler onlara. Çünkü bizim için ter döktüler.

Aynı teşekkür ve tebriki Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası finalinde İtalya’ya yenilerek ikinci olan A Milli Kadın Voleybol Takımımız hak etti. Filenin Sultanları olduklarını bir kez daha göstermiş oldular.

Basketbol ve Voleybol Milli Takımımızın bu küçümsenemez başarısı ve sarf ettikleri eforu diğer spor dallarında da görmek istiyoruz. Özellikle futbol alanında ne kulüplerimiz ne de milli takımda bir başarı durumu söz konusu. Şampiyonlar Liginde yokuz, Avrupa Liginde yokuz. Milli Takım da tel tel dökülüyor.

Futbolda gözle görülür bir başarı gösteremediğimiz gibi makul bile yenilmiyoruz. Rezil oluyoruz. Bunun en son örneği de Futbol Milli Takımımızın sahasında İspanya’dan 6 gol yemesi. İspanya biraz daha yüklense maçın 10-0 bitmemesi hiçten değildi.

Futbol Milli Takımın İspanya karşısında tel tel dökülmesi ve bu kadar gol yemesi, 80’li yıllarda İngiltere’den yediğimiz 8-0’lı maçları hatırlattı.

Görünen o ki voleybol ve basketbol dallarında üzerine koyarak bugüne gelinirken futbolda gerisin geri gidiyoruz.

Başımızı öne eğdiren 6-0’lık bu skor ümit ediyorum ki yol kazası olsun. Değilse, bu milli takım bizi utandırmaya devam eder.

13 Eylül 2025 Cumartesi

Kayyum Dönemi

Eskiden, akşamında herhangi bir konu konuşulurken haydi yatalım artık. Sabah ola hayır ola" temennisinde bulunulurdu. Sabahında da insanlar karşılaştığında "Sabahı şerifleriniz hayırlı olsun" derdi. Çünkü her türlü hayrın sabahla birlikte olması istenirdi.

Nicedir sabahlarımız pek hayır olmuyor. Çünkü yeni bir haberle güne uyanıyoruz. Ya birileri erkenden gözaltına alınıyor ya bir belediyeye kayyum atanıyor ya bir il başkanlığına kayyum görevlendirmesi yapılıyor ya da TMSF tarafından holdinglerin, şirketlerin, dernek veya vakıfların mal varlığına el konularak başına kayyum ataması yapılıyor.

Şimdi de tüm gözler 15 Eylülde açıklanacak bir mahkeme kararına çevrildi. Mahkeme kararına göre bir partinin genel merkezine de kayyum atanma durumu söz konusu.

Antrparantez şunu söyleyeyim. Suç varsa elbette suç işleyen cezasını çekecek. Kötü yönetim varsa elbette müdahale edilecek. Bu kısım devletin ve yargının işi.

Burada kayyum atamaları doğru ya da yanlış değerlendirmesinde bulunmayacağım. Benim burada niyetim bir durum tespiti yapmak.

Kayyum ataması, olağanüstü durumlarda çok nadir işletilmesi gerekirken son yıllarda kayyum ataması o kadar çok yapılır oldu ki adeta vakayiadiyeden oldu. Bu yüzden yazımın başlığını da "Kayyum Dönemi" koydum.

Yakın ve uzak tarihin bazı yılları bizde dönemle anılır. Tarih derslerinde Osmanlıyı işlerken dönemlere "Kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme, yıkılış" gibi isimlendirmeler yaparız. Hakeza Fetret Devri, Lale Devri deriz. Fatih Sultan Mehmet devri, Köprülüler dönemi gibi.

Bizde de son yıllarda kayyum atama o kadar yaygınlaştı ki ileride tarihçiler bu dönemi ele alırken bu döneme herhalde kayyumlar devri ya da kayyumlar dönemi der diye düşünüyorum.

Bence herhangi bir şirket, holding, vakıf, dernek, siyasi parti ya da belediye başkanlığına kayyum atamaktan ziyade başka yollar bulmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kayyum atama konusunda bu hızla gidilirse demokrasi ile yönetilen ülkemizi iyi günler bekliyor olmayacaktır.

Elbette kayyum ataması yapılan yerlerde görev yapan üst düzey kişiler suç işleyebilir. İşlenen suça karşı devletin eli armut toplamayacak. Devlet elbette müdahale edecek. Yalnız bunun çözümü kayyum atamak değil. Aksine kayyum ataması sorunu derinleştirir.

Her ne kadar TDK kayyıma hukuki anlamda, "Belli bir malın veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse; kayyum" şeklinde tarif etse de halk nezdinde bunun adı çökmedir, el koymadır, başkasına ait olan mal, yer ve makamı elinden almaktır.

Kayyum görevlendirmesi yerine bir partide bir belediyede bir holdingde kötü yönetim varsa, suçun bireyselliği çerçevesinde, suç işleyenlere el çektirilir. Hakkında işlem başlatılır. Buraların yönetim kurulunda olan insanlara "Yöneticiniz/başkanınız şu suçtan dolayı el çektirildi. Yerine yeni yönetici seçiniz” denebilir. Kişilerin kötü yönetiminden dolayı kurumsal özelliği olan yerlere ceza kesilmemeli.

Mesela bir belediye başkanı görevden el çektirilirse, o belediye, belediye başkanından ibaret değildir. Belediye meclisi kendi içinde birini başkan seçebilmeli. Olmadı. Seçim yenilenmeli.

Aynı şekilde bir holdinge kayyum ataması yerine, yönetimde olanlar içlerinden yönetici seçebilmeli.

İstenirse bunun yolu bulunabilir. Kayyum atarken de genelde vali, vali yardımcısı ya da kaymakamları görevlendiriyoruz. Kayyum bir koltukta iki karpuz taşınmaz misali hem mülki amirliği hem de belediye başkanlığını yönetiyor. Madem bu şekilde oluyorsa bu durumda bir il ya da ilçede ya belediye başkanı olsun ya da vali. İki ayrı makama ne gerek var? Hazır terör de bittiğine göre bir tehlike de söz konusu değil. Bir ile seçilen kişi o ilin tüm iş ve işleyişinden sorumlu olsun.

Bu kayyum ataması, seçilmişi atanmışa değişmek anlamına da gelir. Demokrasilerde tasvip göreceğini düşünmüyorum.

Holdinglere kayyum ataması da olacak şey değil. Şirket ve holdinglere bu şekil kayyum atamasını gören bir zengin ya da iş adamı niye şirket veya holding kursun da elindeki malı heba etsin. Bunun yerine parasını faizde değerlendirir. Tarla, bağ, çubuk, bina türünden gayrimenkule yatırım yapar. Paraya para demez, başı ağrımaz, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmaz. Hiçbir risk altına girmeden gül gibi yaşayıp gider.

Yol yakınken bu kayyumlar dönemine bir nokta koymak ve bu macerayı terk etmek gerek.

Not: Kayyum ya da kayyım. Her ne kadar halk arasında kayyum kullanımı yaygın olsa da TDK, kayyım denmesini tercih ediyor. Sözlüğe kayyum yazınca kayyım sözcüğüne yönlendiriyor. Kayyımı tarif ederken de kayyıma kayyum denir yazıyor. Madem kayyım ya da kayyum ikisi de oluyorsa, halk hep kayyum demeyi tercih ediyorsa, TDK neyin kafasını taşıyor? Kayyum desin. Halk da yok kayyum, hayır kayyım tartışması yapmasın. Acaba TDK’ye de kayyum atamak nasıl olur? Bence hiç fena olmaz. Çünkü halk çoğu kelimeyi ne şekil kullanıyorsa, TDK hep tersi kelimeyi tercih yoluna gidiyor. Anlamadım gitti.

11 Eylül 2025 Perşembe

Hep Beklenti İçerisinde Olanlar

Hep başkasından beklenti içine girenler, 

Beklenti çıtasısını çok yüksek tutanlar,

Ömrünü beklenti içinde geçirenler, 

Beklentisini karanlıkta göz kırpanlar, 

Hep bana hep bana diyenler, 

Vermeyi değil, almayı hayat felsefesi edinenler, 

Empatiyi hep kendine isteyenler, 

Kendilerini dünyanın merkezi gibi görenler, 

Dünyanın kendi etrafında dönmesini isteyenler, 

İçindeki kavgasını yenemeyip kavgasını başkasına boşaltmak ve haklı olduğunu göstermek için kırıp dökenler, 

Kendilerini mükemmel görenler, 

Derdini başkasına açmayanlar, 

Aşağılık kompleksine kapılanlar, 

Huzuru başkasının huzurunu bozmada arayanlar, 

Her şeye bir mazeret, gerekçe, kulp bulanlar, 

Ağzından çıkan sözün ne anlama geldiğini düşünmeyenler, 

Her söz ve yapılandan bir hinoğluhinlik arayanlar, 

Hep savunmada kalanlar, 

Her gülüşü her bakışı her sözü kendine saldırı olarak görenler, 

Hep saldırı pozisyonunda olanlar, 

Öz eleştiri yapmayanlar, 

Kendisine toz kondurmayanlar, 

Boş ve gereksiz şeylere gülenler, 

Hep başkasını ayıplayanlar, 

Katılmadığı görüşleri 'saçma' olarak görenler, 

Başkasından fedakarlık bekleyip fedakarlığa yanaşmayanlar, 

Başkasını anlaşılmaz bilip kendi anlaşılmazlığını görmeyenler, 

Kendisiyle barışık olmayanlar, 

Konuşmasında mantık olmayanlar... 

Ne huzur bulurlar ne huzur verirler. Ne mutlu olurlar ne de mutlu ederler.