2 Eylül 2025 Salı
Dağda mı Evliyalık İstersiniz, Şehirde mi?
1 Eylül 2025 Pazartesi
Sosyal Medyanın Kazma Tipleri
Reel hayatın nabzı sosyal medyada atıyor.
Yaşadığımız hayatın bir gerçeği bu alem.
Kimler yok ki bu alemde...
Ben sosyal medyada yokum diyen bile mesajlaşmak, yazı, çizi ve fotoğraf paylaşmak için mecburen farklı mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor.
Kimlerin sosyal medyada olduğundan, neler yazıp çizdiğinden bahsetmeyeceğim. Fikri, zikri şudur, trollük yapıyor demeyeceğim. Herkes istediğini yazsın ve paylaşsın. İstediğine yorum yazsın. Buna diyeceğim olamaz. Yalnız bir kesimi ele alarak bir hassasiyetimi dile getireceğim.
Bu kesim yol, yordam, adap usul, nezaket bilmeyen kesim. Normal hayatta çok nazik ve kibar dediğin niceleri bu alemde su koyuveriyor. Gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Yeter ki kuyruğuna bas. Yeter ki bu tiplerin burnunun dikine gitme.
Bu tiplerin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için onların görüşünden olmaman yeterli.
Doğrudur, yanlıştır, bir konuda bir görüş öne sürersin. Takipçin olan kişilere düşen, okumaları. Görüşü beğendilerse emoji bırakmaları. Katkı sunmak isterlerse yorum yazmaları. Ben şöyle düşünüyorum demeleri. Görüşünü beğenmiyorlarsa, "Bu görüşünüze katılmıyorum" demeleri ya da olumlu veya olumsuz bir yorum yazmamaları beklenen bir davranıştır.
Görmezden gelmeleri de anlaşılır.
Gel gör ki böyle davranmıyorlar. Nezaketi elden bırakıp suçlayıcı yorum yazmaya kalkıyorlar. Bundan da geçtim. "Sen" diyor. Sanırsın ki kırk yıllık dostuz. Kardeşim, beni eleştirebilirsin. Lütfen üslubuna dikkat et. Görüşüme katılmayabilirsin. Suçlayıcı yazma. Hele ki reel hayatta tanışmıyoruz. Biraz ölçülü yazabilirsin diyorsun. "Peki, bay Ramazan Yüce Bey" diyor. Güya üslubunu yumuşattım sanıyor. Aklı sıra üslup benim kırmızı çizgimdir hassasiyetinle dalga geçiyor. Hitaba bak, hizaya gel. Bay Ramazan diye hitap olur mu? İnan, mektep medrese görmemiş dağdaki çoban bile bu tiplerden daha ölçülüdür. Bu tip ise belki de okumuştur. Maalesef böyle tiplerin bağnazlığı edebin önüne geçmiş. Bu alemde ise huzur bozmak için cirit atıyor. Kalıbına yazık böylelerinin.
Gündelik hayatta iki, üç defa karşılaşıp selam, kelam, hal hatırdan ibaret hukukun varken bir bakmışsın, böyle biri yorum yazıyor. "Saçmalıyorsun", "Alakaya maydanoz olmuşsun" deyiveriyor. Ardından da "Sizden beklemezdim" diyor. Yapma kardeşim. Böyle bir üslup size yakıştı mı diyorsun. "Daha naifini bulamadım" diyor. Naiflik ve o?
Kaba ve sabalığa dair örnekleri uzatmaya gerek yok. Şu var ki böyle tiplerle bu alemde muhatap olmak için asıldan önce usulde anlaşmak gerek. Bir insanın kaleminde edep yoksa asıl konuya yani sadede girmeyeceksin. Daha doğrusu muhatap olmayacaksın.
Yapılması gereken bu aslında. Ama anlama sorunu var belli ki. Yine de kırmadan, dökmeden cevap yazıp üslubuna dikkat çekiyorsun. Olur ya anlar diyorsun. Beyzadelerim hiç oralı değil. Çünkü burunlarından kıl aldırmıyorlar. Bu itici üsluplarıyla bir Allah'ın kulunu yanlarına çekemedikleri gibi savundukları fikre zarardan başka bir şey de veremezler. Bunun farkındalar mı? Sanmıyorum. Çünkü burnu havada olan kimseler neyi, kırıp döktüklerini bilemezler. Bu tipler için asıl, usulden önce gelir. Asıl varken usule hiç ihtiyaç duymazlar. Kendilerine balta sapı görevi verdilerse insanları asıp kesecekler. Buna da dava diyecekler.
Bildiğin kazma bunlar. Kazmadan da başkası beklenmez. Yesinler bunların gittiği yolu. Aman benden ırak olsunlar. Çevremde gölge etmesinler. Hiç ihsanlarını istemem.
Bu tiplerin yanında yazıdaki görüşüme katılmayıp güzel bir üslupla eleştiri getiren ve kendi düşüncesini yazan kişiler de var bu alemde. İyi ki varlar. Değilse çekilmez bu âlem.
31 Ağustos 2025 Pazar
Kısa Süren Bir Hikaye
Ayasofya, uzun yıllar müze görevi yaptıktan sonra 2020 yılında cami olarak açıldı. İsmini hatırlar mısınız bilmem. İslam hukuku profesörü Mehmet Boynukalın da baş imam olarak atanmıştır.
Ayasofya'nın cami olarak açılmasına sevindim. Yalnız baş imama rezerv koydum. Buraya atanacak imam için biraz özen gerekli. Ufku geniş aynı zamanda Türkiye mozaiğini bilen biri olmalı. Boynukalın lisans eğitimimi Ezher'de yapmış. Mısır ve Suudi Arabistan'a eğitim gören zevatın dini anlayışı biraz farklı olur, bize uymaz. Bizdeki fakültelerden biri atanabilirdi türünden şeyler yazıp çizdim.
Boynukalın atandıktan sonra rahat durmadı. Sosyal medyayı çok kullandı. Ne kadar tartışmalı konular varsa onlarla ilgili Tweet paylaştı: "Laiklik Anayasadan çıkarılmalı" dedi. 8 Mart kadınlar günü münasebetiyle "Kadın cinayetleri üzerinden erkek düşmanlığı pompalanıyor" dedi. Dedi oğlu dedi.
Boynukalın attığı Tweetlerle tartışmanın odağı haline geldi. Toplum Boynukalın üzerinden destekleyen ve karşı çıkanlar olarak ikiye bölündü.
Daha önce adı sanı duyulmayan, binlerce akademik ünvanlıdan biri olan Boynukalın kısa zamanda sosyal medyada meşhur oldu. Yüzlerle ifade edilen takipçi sayısı milyonu geçti. Karşı çıkanlar Hocayı tu kaka yaptı. Kendi işine baksın. Siyasi konulara girmesin dedi. Destekleyenler ise "Böylesi daha önce gelmedi. Konuşup yazmalı ve paylaşmalı. Boynukalın'ın arkasındayız. Hoca yalnız değildir" türünden hashtagler açtı.
O vakit, hoca yanlış yapıyor. Bulunduğu görevde birleştirici olmalı. Asıl görevi Ayasofya üzerine Tweetler atmalı. Halkı kutuplaştırmamalı. Siyasi ve güncele dair yaptığı paylaşımlar onu oraya getiren iradeye zarar verir. Üslubu da din görevlisi üslubuna yakışmıyor, gerekirse susmalı dedim. Böyle dedim diye destekçi kesim beni topa tuttu. Amacımı ve niyetimi sorguladı. Hoca ile ilgili yazdığım eleştiri yazılarına karşı çıkan yorumlar yazdılar.
Beni topa tutanlara, bugün hocanın arkasındayız, hoca yalnız değildir diyorsunuz ya yarın siyasi irade hocayı görevden alırsa, hocanın yine arkasında olursanız, yanınızdayım. Ama hiçbiriniz kalmayacak ve hoca unutulup gidecek dedim.
Dediklerimi yine dinleyen olmadı.
Laik seküler kesimin dışında Ak Parti grup başkanvekili Özlem Zengin de "Bu işler hocanın işi değil, hoca kendi işine bakmalı" diyerek rahatsızlığını ifade etti.
Karşı kesim eleştirinin dozajını artırdıkça hoca da destekçilerden aldığı güçle Tweet üzerinden eleştiri yapanlara "pamuk tıkayıverdi".
Sonunda Mehmet Boynukalın'ı Ayasofya’ya baş imam olarak atayan irade, görev süresi dolmadan hocayı görevden aldı. Gerçi Boynukalın, "Akademiye daha fazla zaman ayırmak niyetiyle istifa ediyorum" dese de işin iç yüzü öyle değildi. Görevden alınmıştı. Hatta Erdoğan'a görev süresinin bitimine üç ay var. Süreyi bekleyebiliriz denmesine rağmen Erdoğan alınsın dediği konuşuldu.
Hasılı, Boynukalın'ın Ayasofya’ya baş imamlığı 9 ay gibi bir zamanda son buldu. Adı sanı da anılmaz oldu.
Şimdi büyük ihtimalle fakültesinde hocalığına devam ediyor olmalı.
Sosyal medyayı baş imamlığında olduğu gibi yine aktif kullanıyor mu bilmiyorum. Bir milyonu geçen takipçisi Mehmet hocayı yine takip ediyor mu, bunu da bilmiyorum.
Bildiğim bir şey varsa Mehmet Hoca gündemde yok. Tweetleriyle gündem de oluşturmuyor ve tartışmanın odağında değil. Unutuldu gitti.
Aradan yıllar yılı geçmesine rağmen Boynukalın’ı bana hatırlatan ve yazı yazmaya iten sebep, “Boynukalın yalnız değildir. Arkasındayız” diye yazıp gürleyen destekçi kesimin Boynukalın’dan hiç bahsetmemesi. Mübarek unutuldu gitti. Kısa zamanda, kısa yoldan ulaşılan şöhret de birden son buldu.
Görünen o ki bir zamanlar Boynukalın’a destek veren kesim hocayı yalnız bıraktı, hoca yalnızlara oynuyor ve hoca yokluğa terk edildi.
Siz siz olun, bir tartışmanın odağı haline geldiğinizde veya getirildiğinizde, sosyal medyada sizinle ilgili destek açıklamalarına teşekkür edin ama o destekçilere pek güvenmeyin. Aynı zamanda söz ve eylemlerinizin doğruluğunu, zamanlamasını ve ortamını da sorgulayın. Hata yapmış olabilir miyim diye kendinize soru sorun. Şöyle davransaydın, daha iyi olurdu deyin. Çünkü bugün “Yalnız değilsin, arkandayız” diyen o kesimi, başınıza bir şey geldiği zaman yanınızda bulamayabilirsiniz. O yüzden söz ve eylemlerinize dikkat etmenizde fayda var. Sonra ne oldu arkamda bana çığ gibi destek verenler diyerek hayıflanır durursunuz. Bunun en güzel örneği de Sayın Mehmet Boynukalın’dır. Sonra demedi demeyin.