29 Ocak 2025 Çarşamba

Tarihi Buğday Pazarındaki Bir Çay Ocağının Duvarından (1)

İşim olmadığı zaman çarşıya yürür, Aziziye civarında bir çay ocağına oturur, arkadaşlarla laflarız.

Bazen de kimseye haber vermeden çay ocağına gidip bir başıma oturduğum olur. Otururken bir, iki, bazen üç yazı yazdığım olur.

Havanın güneşli olduğu zamanlarda da Tarihi Buğday Pazarının içinde çaylarımızı yudumlar, ardından dağılırız.

Adı Tarihi Buğday Pazarı olsa da buğday namına bir şey yok burada. Buğday yerine bol çay ocağı açılmış. Bu tarihi yerin içinde ve dışında kaç esnaf var saymadım ama içinde 7-8 adet çay ocağı var.

Bu kadar çay ocağı burası için fazla mı fazla. Çünkü esnafa çay vermekten ziyade dışarıdan gelen müşterilere çay satışı yapılıyor.

Oturma yerleri de müsait olunca hem oturmak hem çay içmek hem de eşiyle dostuyla buluşmak isteyenlerin uğrak yeri oluyor burası.

Tarihi Buğday Pazarında oturmak istediğimizde genelde tercihimiz, Doğu kapısının sağındaki çay ocağının önü olur.

Bugün biraz erken çıktım.

Hava da yaz günlerinden kalma olunca, Buğday Pazarına yöneldim.

Arkadaşlar çıkıncaya kadar hem çayımı yudumlayayım hem de bir şeyler yazayım istedim.

Boş masa yoktu. Nereye oturayım derken çay ocağının önündeki masa boşaldı.

Yüzüm çay ocağına dönük oturunca, çay ocağının duvarlarındaki yazılar dikkatimi çekti.

Neler yoktu neler. Adeta her şey yazılmış. Yazılar çay ocağı sahibinin nelere ilgi gösterdiğini de ortaya koyuyor.

Daha önceki oturmalarımızda çay ocağına uzak masalarda oturduğumuz için çay ocağının duvarı bu şekilde dikkatimi çekmemişti. Çay parasını vermek için içeriye girince de hesabı ödeyip çıkar gideriz.

Hiçbir çay ocağının duvarını bu şekil süslemeli ve yazılı görmemiştim. Adeta ilmek ilmek işlenmiş. Bu işi yaparken de hiç üşenilmemiş.

Yazmak da canım istemeyince, camdan görünen yazıları üşenmeden okumaya başladım.

Dedim bu duvar yazılarından bir yazı çıkar.

Çayı getiren görevliye, içerinin fotoğraflarını çekebilir miyim dedim. Elbette dedi.

Az sonra masama gelen bir arkadaşla oturup çayımızı içtikten sonra hesap ödemek için içeri girdiğimde, sahibinden tekrar izin aldım. Duvarın fotoğrafını çekebilir miyim dedim.

İzin çıkınca sizler için fotoğrafladım.

Sadece fotoğrafları koymakla da kalmayacağım.

Fotoğraftan okuyabildiğim yazıları da sizler için aktaracağım. Yalnız gevezeliğim bir sayfayı duvar yazılarına diğer sayfamda yer vereyim.

27 Ocak 2025 Pazartesi

Park ve Bahçelerin Ahvali

Pazar günü Muhacir Pazarına gitmek için evden çıktım.

Giderken Millet Bahçesinin içinden geçtim.

Hava da yaz günlerinden kalma güneşli olunca Konyalı Millet Bahçesinin içinde idi.

Yürüyüş parkurundan yürürken etrafı gözlemleme imkanım oldu.

Kimi çimlerin üzerine oturmuş kimi banklara kimi de bir ucundan diğer ucuna transit geçiyor.

Bahçenin müşterileri kalabalık. Gruplar halinde oturmuşlar özellikle çimlere. Yiyip içiyorlar.

Kimdir, necidir diye kulak misafiri oldum geçerken.

Kahir ekseriyeti Arapça konuşuyor. Belli ki Suriyeli. Belki ki bu Bahçe uğrak yeri bunların. Yiyecek ve içecekleriyle gelmişler. Büyük erkekler bir tarafta, kadınlar bir tarafta, gençler ise ayakta muhabbet ediyorlar.

Bir uçtan diğer uca transit geçenler ise öyle zannediyorum, Konyalılar. Kendilerini yabancı hissetmiş olmalılar ki eğleşmeyip transit geçiyorlar.

İnşaatı devam etmekte olan Ulu Cami ve Kur'an kursunun eteğinde oturan kumrular gördüm. Bunlar bizden gayri. Sarmaş dolaş olmuşlar. Aşkımıza bu cami inşaatı şahit olsun istemişler.

Sadece bu Bahçe'de değil, diğer park ve bahçelerde de Suriyeli hakimiyeti var.

Suriyelilerin tüm parklara kendilerini atması, saatlerce parklarda vakit geçirmesi bana şunu düşündürdü. Bunlar, bizim gibi bir, iki, üç kişinin yaşadığı büyük evlerde yaşamıyor. Çoğu çok kötü evlerde kalabalık yaşıyorlar. Havanın iyi olduğunu gördüklerinde rahat bir nefes almak için kendilerini park ve bahçelere atıyorlar.

Bulundukları yeri hiç garipsemiyorlar, hiç yabancılık çekmiyorlar. Dil sorunları zaten yok. Çatır çatır Türkçe konuşuyorlar. Sanırsın ki doğma, büyüme ve birkaç nesil buradalar.

Park ve bahçeleri bu şekilde Suriyelilerin doldurması rahatsız ediyor mu? Hayır. Herhangi bir serkeşlik yapıyorlar mı? Hayır. Gelip geçeni ve oturanı rahatsız ediyorlar mı? Hayır. Bağırarak ve çağırarak konuşuyorlar mı? Hayır. Giyim ve kuşamları rahatsız ediyor mu? Hayır. Çevreyi kirletiyorlar mı? Hayır. Sadece dikkat çekiyorlar.

Bizimkiler mi? Bizimkiler bu tür park ve bahçeleri pek kullanmıyorlar. Onlar kafelerdeler. Sınıf atladılar. Böyle bedava yerlerde pek oturup vakit geçirmezler.

Bu arada bu Millet Bahçesinin yürüyüş parkuru ilk açıldığında, yanlış hatırlamıyorsam, 900 ya da 1000 adım idi. Nasıl bir malzeme kullanıldı ise parkurun yüzeyine döşenen kauçuk kısa zamanda mantar tarlasına döndü. Sonra yeniden döşediler. Öyle zannediyorum, daha iyisi döşenmiş olmalı ki nicedir sağlam duruyor. Fakat hangi akla hizmet ise yürüyüş parkurunun bir kısmını iptal ederek yürüyüş mesafesini kısaltmışlar.

Ölümlerden Ölüm Beğen Anadolu İnsanı!

Ey Anadolu insanı! Madem ki Anadolu'yu yurt ve mesken edinmişsin. O halde bu ülkede yaşamanın bir bedeli olduğunu da biliyor olmalısın.
Sakın ola, bu coğrafyanın şartları ağır, coğrafya kader deme. Bil ki coğrafya kader değildir. Sadece coğrafya kadarsın.
Bu coğrafyanın şartlarına uygun yaşamazsan, bunun tedbirini almazsan, emaneti iş bilenlere teslim edip onları takip etmezsen bil ki bu coğrafya seni yutar, boğar, öldürür.
Ki bugüne kadar olup biten tecrübelerden faydalanıp coğrafyaya uygun yaşamadığın bir gerçek. Bu durumda kendi düşen ağlamaz ve ölümlerden ölüm beğeneceksin.
Bil ki bu coğrafyada tesadüfen yaşayıp tesadüfen ayakta kalacaksın. Ama ölümün taammüden olacaktır. Bu taammüden ölüm o kadar çok ve çeşitli ki bahtına hangisi çıkar, işte bunu kestirmek mümkün değil.
İşte seni bekleyen ölüm çeşitleri:
Yatağında vadenle ölmek. (Çok zor bir ihtimal. Her kula nasip olmaz.)
Bir turistik otelde yanarak can vermek. (Bu biraz sana bağlı. Kayak yapacağım dersin. Sonrası gelir. Burada seni iki seçenek bekliyor olacaktır. Ya yanarak öleceksin ya da kurtulma ümidiyle yüksek kattan atlatacaksın. Merak etme. Her ikisi de ölümle sonuçlanır. Birinde yanıp kül olursun, diğerinde kırılmadık yerin kalmaz.)
Bir depremde enkaz altında kalmak. (Karaman dışında yaşadığın her yerde bu risk var. Ya oturduğun bina yıkılır ya da binan yan yatar. İslami usullere göre defnedilip defnedilmeyeceğini merak etme. Daha enkaz altında iken salan verilir. Kokmadan kefenlenerek cenazen kılınır ve defnedilirsin.)
Bir sel baskınında boğularak ölmek.
Deprem riski olmayan ya da riski az bir ilde yaşıyorsan, çürük binada ölme şansını yakalamak.
Bir çığ felaketinde hayata veda etmek.
Bir grizu patlamasında veya maden ocağında can vermek.
Toprak kaymasında toprağın altında kalarak toprağa doymak.
Bir teröre, canlı bombaya kurban gitmek.
Vatan savunmasında şehit düşmek.
Bir yurt yangınında yanıp kül olmak.
Bir heyelanda çamura doymak.
Bir trafik kazasında hayata veda etmek.
Düğün veya eğlence merkezinin çökmesi sonucu ölmek.
Trafikte kavga sonucu gitmek.
Boşanma aşamasında tek kurşuna maruz kalmak. (Bazen sayısız bıçak darbesi de tercih edilebiliyor.)
Arka arkaya gelen bir aracın altında kalmak.
Kaldırımda yürürken, yaya yolunu tercih ederken gelip birinin vurması ve sürümesiyle can vermek.
Tren kazasıyla gitmek.
Doktorsan bir hasta yakını aracılığıyla üzerine kurşun yağdırılmak suretiyle ölmek.
Öğretmensen, bir öğrenci ya da öğrenci yakını vasıtasıyla hayata veda etmek.
Cinnet geçirmiş birinin eliyle ölmek. 
Psikopat birinin zevk ve hazzına kurban gitmek. 
Torun, oğul, eş cinayetine maruz kalmak. 
Tecavüz ve istismarın ardından boğulmak. 
Balta, satırla doğrandıktan sonra çuvala konup çöp konteynerine atılmak. 
Gördüğünü anlatır endişesiyle daha çocuk yaşta öldürülmek, delilleri karartmak amacıyla cesedi saklamak. 
Namus cinayetine kurban gitmek. 
Kan davasının kurbanı olmak. 
Faili meçhul cinayete maruz kalmak. 
Yan baktın, dik baktın kavgasıyla hayatından olmak. 
6284 sayılı kanuna göre uzaklaştırma cezası alan koca tarafından öldürülmek. 
Aldatma ve ihanetten dolayı canından olmak. 
Kiralık katil eliyle ölmek. 
Siyasi cinayete kurban gitmek. 
Trafik kazası süsü verilerek öldürülmek. 
Avlanma esnasında avlanmak.
İnşaattan düşerek ölmek. 
İş kazasına kurban gitmek... 
Tüm bunlar ve daha fazlasına maruz kalmadı isen intihar yoluyla öbür dünyaya gitmek de seçenekler arasında.
Hangi seçeneklerden biriyle ölürsen öl, sakın ola kim vurduya gittim diye üzülme. Gözün arkada kalmasın. Çünkü ardında senin hakkını arayacak ve sorumlularından hesap soracak yetkililerin olacaktır. Hatta duruma göre cenazene bile katılanlar olacaktır.