Ey Anadolu insanı! Madem ki Anadolu'yu yurt ve mesken edinmişsin. O halde bu ülkede yaşamanın bir bedeli olduğunu da biliyor olmalısın.
Sakın ola, bu coğrafyanın şartları ağır, coğrafya kader deme. Bil ki coğrafya kader değildir. Sadece coğrafya kadarsın.
Bu coğrafyanın şartlarına uygun yaşamazsan, bunun tedbirini almazsan, emaneti iş bilenlere teslim edip onları takip etmezsen bil ki bu coğrafya seni yutar, boğar, öldürür.
Ki bugüne kadar olup biten tecrübelerden faydalanıp coğrafyaya uygun yaşamadığın bir gerçek. Bu durumda kendi düşen ağlamaz ve ölümlerden ölüm beğeneceksin.
Bil ki bu coğrafyada tesadüfen yaşayıp tesadüfen ayakta kalacaksın. Ama ölümün taammüden olacaktır. Bu taammüden ölüm o kadar çok ve çeşitli ki bahtına hangisi çıkar, işte bunu kestirmek mümkün değil.
İşte seni bekleyen ölüm çeşitleri:
Yatağında vadenle ölmek. (Çok zor bir ihtimal. Her kula nasip olmaz.)
Bir turistik otelde yanarak can vermek. (Bu biraz sana bağlı. Kayak yapacağım dersin. Sonrası gelir. Burada seni iki seçenek bekliyor olacaktır. Ya yanarak öleceksin ya da kurtulma ümidiyle yüksek kattan atlatacaksın. Merak etme. Her ikisi de ölümle sonuçlanır. Birinde yanıp kül olursun, diğerinde kırılmadık yerin kalmaz.)
Bir depremde enkaz altında kalmak. (Karaman dışında yaşadığın her yerde bu risk var. Ya oturduğun bina yıkılır ya da binan yan yatar. İslami usullere göre defnedilip defnedilmeyeceğini merak etme. Daha enkaz altında iken salan verilir. Kokmadan kefenlenerek cenazen kılınır ve defnedilirsin.)
Bir sel baskınında boğularak ölmek.
Deprem riski olmayan ya da riski az bir ilde yaşıyorsan, çürük binada ölme şansını yakalamak.
Bir çığ felaketinde hayata veda etmek.
Bir grizu patlamasında veya maden ocağında can vermek.
Toprak kaymasında toprağın altında kalarak toprağa doymak.
Bir teröre, canlı bombaya kurban gitmek.
Vatan savunmasında şehit düşmek.
Bir yurt yangınında yanıp kül olmak.
Bir heyelanda çamura doymak.
Bir trafik kazasında hayata veda etmek.
Düğün veya eğlence merkezinin çökmesi sonucu ölmek.
Trafikte kavga sonucu gitmek.
Boşanma aşamasında tek kurşuna maruz kalmak. (Bazen sayısız bıçak darbesi de tercih edilebiliyor.)
Arka arkaya gelen bir aracın altında kalmak.
Kaldırımda yürürken, yaya yolunu tercih ederken gelip birinin vurması ve sürümesiyle can vermek.
Tren kazasıyla gitmek.
Doktorsan bir hasta yakını aracılığıyla üzerine kurşun yağdırılmak suretiyle ölmek.
Öğretmensen, bir öğrenci ya da öğrenci yakını vasıtasıyla hayata veda etmek.
Cinnet geçirmiş birinin eliyle ölmek.
Psikopat birinin zevk ve hazzına kurban gitmek.
Torun, oğul, eş cinayetine maruz kalmak.
Tecavüz ve istismarın ardından boğulmak.
Balta, satırla doğrandıktan sonra çuvala konup çöp konteynerine atılmak.
Gördüğünü anlatır endişesiyle daha çocuk yaşta öldürülmek, delilleri karartmak amacıyla cesedi saklamak.
Namus cinayetine kurban gitmek.
Kan davasının kurbanı olmak.
Faili meçhul cinayete maruz kalmak.
Yan baktın, dik baktın kavgasıyla hayatından olmak.
6284 sayılı kanuna göre uzaklaştırma cezası alan koca tarafından öldürülmek.
Aldatma ve ihanetten dolayı canından olmak.
Kiralık katil eliyle ölmek.
Siyasi cinayete kurban gitmek.
Trafik kazası süsü verilerek öldürülmek.
Avlanma esnasında avlanmak.
İnşaattan düşerek ölmek.
İş kazasına kurban gitmek...
Tüm bunlar ve daha fazlasına maruz kalmadı isen intihar yoluyla öbür dünyaya gitmek de seçenekler arasında.
Hangi seçeneklerden biriyle ölürsen öl, sakın ola kim vurduya gittim diye üzülme. Gözün arkada kalmasın. Çünkü ardında senin hakkını arayacak ve sorumlularından hesap soracak yetkililerin olacaktır. Hatta duruma göre cenazene bile katılanlar olacaktır.
Merhabalar, Ramazan Hocam.
YanıtlaSilBen, her ne kadar bu coğrafya üzerinde hayata katılmış olsam da, bu coğrafyadan daha kötü, ya da daha iyi bir coğrafya üzerinde de hayata katılabilirdim. Peki, bu durumu enine boyuna hiç düşündünüz mü? Örneğin ben Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında değil de, örneğin Finlandiya Cumhuriyeti coğrafyası üzerinde hayata katılabilirdim. Yani orada doğabilirdim. Hangi coğrafyada dünyaya geleceğimizi, ne sipariş edebiliyoruz, ne de seçebiliyoruz. Şimdi ben Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında dünyaya geldiğime ve üzerinde yaşadığım coğrafyanın, sizin de yukarıda örneklerini verdiğiniz olaylarla karşılaşma olasılığına göre, kendimi nasıl değerlendireceğim?
Üzerinde yaşadığımız kendi coğrafyamıza gelince; siz zaten tüm olasılıkları bir bir güzel bir şekilde sıralamışsınız. Bizler bu coğrafyada tesadüfen yaşıyoruz. Her gün sabah evden çıkıp, tüm gün dışarıda durup, akşam geri evimize sağ salim geliyorsak tamamen tesadüf eseridir. Sayın hocam, Allah aşkına, bizim, diğer Batılı ülkelerden neyimiz eksik? Onlar da olup da bizlerde olmayan nedir? Bana göre İslam dini, yeryüzündeki inanışların içinde en mükemmeli olandır. Diğer dinleri de iyi kötü ayırt edebilecek düzeydeyim. Ama İslam dinini, çıkar ve menfaatleri ile saltanatları uğruna harcadılar. İslam dinini çok yaraladılar. Hal böyle olunca da, tüm dünya devletleri ve diğer dini inanışlar İslam dinini öcü gibi gördüler. Hz. Peygamber'in vefatından sonra, Müslüman geçinenler İslam dinini bu hale getirirken, bu dinin sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah, neden müdahalede bulunmadı diye ben merak ederim. Allah beni bağışlasın ama, ben bir insanım ve böyle düşünebilirim. Cenab-ı Allah, böyle durumlarda insanların hiç fark edemediği bir şekilde bu müdahaleyi yapabilecek kudret ve kabiliyette olmasına rağmen, neden müdahale etmedi?
Şimdi Mekke döneminde bir peygamber gönderme ihtiyacının doğduğunu bilen ve kararlaştıran Yüce Mevla, peygamber döneminden sonra, yine aynı şekilde belki de daha kötüsü bir şekilde Müslümanlar aynı duruma düştüğü halde, neden müdahale etme ihtiyacı duymadı?
Sürç-ü lisanda bulundumsa, Allah affetsin.
Selam ve saygılarımla.
Sürçülisan ne kelime. Ne güzel tespit ve değerlendirmede bulunmuşunuz ve sorulması gereken soruları sormuşsunuz.
SilElbette daha kötü bir coğrafyada da doğabilirdik. Daha iyisinde de tabi. Halihazırda bu coğrafya bizim seçiminiz değil. Bizler ancak bize miras bırakılan bu ülkedeyiz. Aslında köyü coğrafya yok. Şartları zor ve güç coğrafya olur. Her coğrafya içindeki insanı kadardır. AB ülkelerinden bir eksiği yok bu ülkenin. Bu ülke de Avrupa ülkeleri gibi olur. Onlardan tek eksiğimiz onlardaki demokratik tepki ve protesto geleneğinin bizde olmaması. Bizim bu hale düşmemizin sebebi din falan değil. Daha 2006 da kurulan Sırbistan’da 25 kişinin ölümü üzerine yapılan protestolar sonucu başbakan istifa etmek zorunda kaldı. Bizde 78 insan ya cayır cayır ya da yüksekten atlayarak can verdi. Ne tek demokratik tepki var be de istifa. Maalesef bir Sırbistan bile olamadık. Protesto etmeyin diye bize dinimiz söylemiyor. Bizler kutuplaşmanın kurbanıyız. Birlikte tepki gösteremeyiz. Bizde de tepki ve istifa olsa onlardan geri kalır tarafımız olmaz.
Bu kadar kötülük varken Allah niçin müdahale etmiyor? Bunu bilme imkanımız yok. Bugün o kadar kötülük kol gezerken geçmişte küçük bir coğrafyaya peygamber gönderilirken bugün niçin gönderilmiyor? Bunu da bilme imkanımız yok. Ki nebilik sona erdi, resullük olması gerek diyenler var. Bunlar tartışma konusu. Ne edersiniz ki cevabı bizde yok. Şu var ki dinden çıkanların dile getirdiği, Allah niçin kötülüklere müdahale etmiyor sorusuna cevap bulamadıkları için. Bu konuları bir gün yüz yüze konuşma imkanımız olur inşallah.