2 Mayıs 2023 Salı

Her Şeyin Başı Üsluptur

Yanlış üslup doğru sözün celladıdır.

Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir.

Üslup insanın ta kendisidir. (Buffon)

Üslubu beyan aynıyla insan. (Ziya Paşa) 

Testinin içinde ne varsa, dışarıya o sızar. (Rumi) 

İnsan sözcüklerden oluşur, sözcükler de insandan. (Oktavia Paz) 

Dil zihnimizin aynasıdır. Dil aklın formudur, akıl nasıl çalışıyorsa, dile öyle yansır. Böylece üslup insanın kimliği olur; karakterini, kişiliğini, seviyesini, ahlakını ortaya koyar. (Ayşe Sucu) 

Usul esasa mukaddemdir. (Ahmet Cevdet Paşa) 

Vüsulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir. 

Usul esastan önce gelir. 

Dil kalbin aynasıdır. 

Üslup en kanlı silahtır. Dikkat et kelamın seni vurmasın.

İnsanları fikir ayrılıkları ayırmaz, üslup ayrılıkları ayırır. Halden anlamamak, hemhal olamamak, dertleşememek. (İbrahim Paşalı)

Üslup ifade tarzıdır. Kendi bulduğun yoldur. Düşündüklerine, hissettiklerine heyecanlarına verdiğin biçimdir. Üslup iyidir, dikkat edin fazla insanda da yoktur.

Din kardeşlerine tavsiyede bulunurken onların hoşlanacağı dil ve üslup ile anlat. Kalbe girmeyen söz vücutta etki yapmaz. İmam Şa’rânî

Herkes duruşunu bozsa da sen bozma. Herkes üslubunu bozsa da sen bozma. Sana kötülük yapsalar da sen yapma. Herkes kendine yakışanı yapar sakın unutma! (Bedirhan Gökçe)

Üslubun kimliğindir. (Cemil Meriç)

Oysa medeniyet, üslûp demektir. (Cemil Meriç)

İnsanlık ince işçilik ister. Her şey incelikten, insan kalınlıktan kırılır. (İbrahim Tenekeci)

İnsanın karakteri kullandığı üsluptan belli olur. 

Doğru üslup ile konuşmadığın için sana kulak tıkayanlar, doğru sözlerini de duymazlar. Üslubunu düzelt ki doğru sözlerin daha çok insana ulaşsın. (Sait Çamlıca)

Kendi menfaatleri söz konusu olduğu zaman hiçbir ölçü tanımayan insanların arasında yaşıyoruz. (İbrahim Tenekeci)

Kem söz sahibine aittir.

Bir insanın ederi üslubudur. 

Bir insanın kalitesi üslubundan belli olur. 

Üslup edeptir. 

Üslup bir şey değil, her şeydir. 

Üslup hayatın kendisidir. 

1 Mayıs 2023 Pazartesi

Düşman Başına Tipler!

Etrafımda şu tiplere çokça rastlarım:

Yaşadığı çağı ve çağın gittiği tarafı okuyamaz. Zira kapasitesi el vermez.

Muhatabını tanıyamaz. Tanıyamadığı için insan psikolojisini bilemez. Bilse de tınmaz. Çünkü tüm dünyayı ve herkesi kendinden ibaret sanır.

Empati yapmaz. Çünkü kendine Müslümandır. 

Bir doğru kendisi ve zihniyeti vardır. 

Kendisini anlatmak yerine hayatı korku üzerine kuruludur. Kendi haklılığını başkası üzerinden korkutarak ifade eder. 

Özeleştiri yapmaz. Yaptıklarından dolayı aynaya bakmaz. Ne şekilde görünüyorum demez.

Eleştiriye gelmez. Zira o  yunmuş yıkanmıştır. 

Kurtarıcı peşinde koşar. Kurtarıcısına olan aşkından dolayı sevdiğinin hatalarını görmez. Görse de bunu ifade etmez.

Sevdiğinin çelişkisini görmez. Çünkü her yaptığında bir hikmet vardır.

Aklı daima sevdiğinin aklının altındadır ve sevdiğinin aklına bağlıdır. O ne tarafa çekerse aklı o tarafa gider.

Garanticidir. Kazanamayacağı ata oynamaz. 

Makam, mevki düşkünüdür. O koltukta oturmak için olmayan tüm prensiplerinden vazgeçer.

Güce yaslanır. Güçten beslenir. 

Gücünü güçten aldığı için sesi yüksek çıkar.

Tehlike anında yanında göremezsin. Sıvışır gider. Taşın altına elini koymaz. Sana yapacağı tek iyilik, Allah yardımcın olsun diye dua etmekten ibarettir.

Slogan ve hamasetle yaşar, ayakları yere basmaz. Hayal dünyasında yaşar.

Din satıcısıdır. O kadar bitek bir toprak ki sat sat bitmez. Bir biterse, bilir ki kendi de biter. Kırıp döktüklerinden dolayı değerleri ayağa düşermiş, hiç önemli değil. Çünkü pazarlamacının görevi elindekini satacak müşteri bulmaktır. Bunda da bir zorluk çekmez. Çünkü her daim alıcısı vardır.

Derviş görünümlüdür ama en iyi yaşamak için dünya konforundan da ödün vermez.

Ağzı ve üslubu bozuktur. Bir karşına alırsan ya da suyunu bulandırırsan, küfür ve hakareti basar. Ne anan kalır ne de avradın.

Aynıyla mukabele etsen, seviyesine düşmüş olursun. En iyisi kem söz sahibine aittir böylesi düşman başına deyip aldırmadan yoluna devam etmektir. Çünkü hayatta yenemeyeceğin tek kişi üslubu bozuk insandır.

Bereket, sayısı az olsa da bu tiplerden olmayanlar da var. İyi ki varlar. Değilse hayat çekilmez olur. 

Böyle Çay Ocakları da Var

Pazar günü Balık Hali'ne giderken karşı kaldırımda uzun süredir görmediğim bir yakınımı gördüm. Ayaküstü hoşbeşten sonra yürümeye başladık.

Yürüyüş yapıyormuş. Mevlana Kültür Merkezi civarından çıkıp Konya Lisesinin önüne gelmiş. Mezun olduğu okulu seyredip evinin yolunu tutmuş. 

“O zamanlar Gazi Lisesi idi buranın adı. Evim Ziya Barlas’ta idi. Oradan buraya yürüyerek gidip geldim okul boyunca her gün” dedi. Dediği mesafe nereden bakarsanız, 6-7 km’lik bir mesafe. Şimdiki nesil bir km’lik mesafeye ailesi servisle gönderiyor dedim.

Vaktin varsa bir çay ocağı bulup çay içelim dedim. Balıkçı Hali'nin etrafını dolaştık. Bir yer bulamadık. Şurada vardır, burada vardır derken Larende Caddesine çıktık. Hem yürüyor hem de sağlı sollu çay ocağına bakıyoruz.

Sonunda camında çayevi yazan bir çay ocağı gözümüze ilişti. Oraya doğru yöneldik.

Çayevleri tam bana göreydi. Çay içmek için kafe ve lüks yer aramam. Mecbur kalmadıkça girip çay içmem. Tercihim hep esnaf çay ocakları olur. Çünkü çayları hep tazedir. Fiyatları makuldür. İstemeden kolay kolay çay getirmezler. Bazıları bir şey ister misiniz diye sorar. İçmezsen de çay vermez. İçtiğimiz çay adedini yazmazlar. Kaç çay içtiğimizin hesabını biz tutarız.

Geçip oturduk. 

Oturur oturmaz, çaycı kapıdan iki çayla göründü. Getirip önümüze koydu.

Çay ocağında çay içilir ise de sahibinin çay getirmeden ne alırsınız demesini beklerdim. 

Öyle ya belki ıhlamur içeceğim belki su isteyeceğim belki kahve isteyeceğim belki çayın yanında su da isteyeceğim. 

Garibime gitse de çayımızı içtik. Yakınıma bir daha içelim mi dedim. "Gerek yok, çaylar iyi değil" dedi. 

Ağzımızı bozan çayın bozukluğu daha ağzımızdan geçmeden, aradan bir beş dakika geçmeden ve bir daha içer misiniz demeden ilk çayın garipliği gitmeden ikinci garipliği gördük. İki çay daha getirdi çaycı. 

Biz çay istemedik, çayın da iyi değilmiş demedik. İçimiz, bana düşmanlığın ne? Dünya kuruldu kurulalı dünya böyle eziyet görmedi dercesine önümüze konan çayı istemeden dudağımıza götürdük. 

İçtiğimiz boşları almaya gelince yakınım çaycıya çay parasını sordu ödemek için. Ondan önce davranarak parayı uzattım. Beş lira imiş çayın bardağı. 

Ardından bir beş dakika geçmeden ve yeni bir çay daha gelmeden kalktık. Mecbur kalıp biraz daha otursaydık, her beş dakikada bir çay geleceğine göre kaç çay içerdik, midemizin durumu ne olurdu, beheri beş liradan kaç lira hesap öderdik bilmiyorum.

Çıkınca, acaba bir sabahçı kahvesine mi girdik diye dönüp tekrar baktım. Çay evi yazıyordu. (TDK’ye göre çayevi şeklinde bitişik yazılmalıdır ama neyse. Tabelalarda Türkçe katliamı çoktur.)

Sabahçı kahvesi de ne diye bu adı ilk defa duyanınız olabilir. Şimdilerde kaldı mı bilmiyorum. Eskiden bazı bölgelerde sabaha kadar açık olan kahvehaneler olurdu. Yatacak yeri olmayan ya da bir mecburiyetten dolayı beklemesi gerekenler soluğu bu tür kahvehanelerde alırdı. Uyumasınlar diye her beş dakikada bir çay getirirmiş kahvehane sahipleri. Pahalı diye bir otele gitmeyenler sabaha kadar kaç otel parasını çaya verirlerdi, bunun da hesabını siz yapın.

Biz hesaptan anlamayız. Merak ettik bu çayevini. Bir de biz gidelim derseniz, buranın adresini seve seve veririm. Siz yeter ki kendinizi yakmak isteyin. Yalnız fazla merak iyi değildir.