Erzincan Valisi ile bir öğretmen arasında cereyan eden bir konuşmanın çekilmiş bir videosu, bugünlerde İnternette gezinirken sıkça karşımıza çıkıyor.
Vali toplantıdan giderken öğretmen, öğrencisinin durumunu valiye aktarıyor: Öğrencisi, İstanbul hukuku kazanmış, babası üç ay yoğun bakımda kalmış. Öğrencisi için validen yurt ve burs talep ediyor. Belli ki ihtiyaç sahibi bir aile.
Vali, hemen öğrenciyi aratıp öğrenci ile görüşüyor. Yurt ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacağını, akşam da evlerine ziyarete geleceğini söylüyor.
İsteğinin çözüldüğünü gören öğretmen gözyaşlarına hakim olamıyor. Bu durumdan Vali de nasibini alıp etkileniyor. Vali ve öğretmen karşılıklı birbirlerine teşekkür ediyorlar.
Vali ayrılırken öğretmenin valilik makamına getirilmesi ve kendisine başarı belgesi verilmesi talimatını veriyor.
Başka videolarda Valinin hukuk fakültesini kazanan, ismi Yunus Emre olan öğrenciyi evinde ziyaret ettiği yine dolaşımda.
Bir başka videoda valilik makamında Vali tarafından Kübra öğretmene başarı belgesi takdimi yer alıyor.
Üç videoda da insanı duygulandıran görüntüler var. İnsanlık ölmemiş dedirtiyor insana. Öğretmenin medeni cesareti ve öğrencisi için talepte bulunması, Vali'nin ilgilenip hemen ihtiyacı gidermesi, duyarlılığından dolayı öğretmenin belge ile ödüllendirilmesi, Vali ve öğretmenin samimi ve içten görüntüleri, ihtiyacın jet hızıyla karşılanması, özlenen Türkiye'de bir kesit olarak hafızalarda yerini alacak.
Buraya kadar anlattıklarımı videolarını hepiniz, en azından büyük bir çoğunluk izlemiştir. Öyle zannediyorum, izleyen herkes etkilenmiştir. İnsanımızı etkileyen bu tür videoların sanal alemde sıkça karşımıza çıkmasını temenni ediyorum. Vali ve öğretmenin duyarlılığının diğer mülki amir ve öğretmenlerde de artarak devam etmesi en büyük dileğim.
Yazımın bundan sonraki kısmında bu konuda birkaç kelam etmek isterim.
Vali ile Kübra öğretmenin videosu spontane gelişmiş bir sahne gibi gözüküyor. Umarım böyledir. Çünkü böylesi çok doğal olur. Bu talep öğretmen tarafından Vali'ye daha önce iletilmiş, Vali de tamam, hallederiz demiş. Yalnız bu davranışın örnek olması bakımından spontane gelişmiş gibi video çekimi de yapılmış olabilir. Vali ile öğretmenin bir caddede konuşması, öğretmenin Vali'yi durdurup bir talepte bulunması çok abartılacak bir durum değilse de söz konusu olan bizim ülkemiz ise yolda Vali'yi durdurmak ve talepte bulunmak kolay değil. Korumaları izin vermez bir defa. İzin verseler bile Vali ve korumalarının izni olmadan Vali'nin konuşma ve görüşmesini herhangi birinin videoya alması mümkün değil. Diyelim ki öğretmen Vali'nin az önceki toplantıda yaptığı konuşmayı samimi buldu. Vali'nin öğretmen menşeli olduğunu bildiği için bizim halimizi en iyi Vali bilir dedi. Belki de iki yıldır Erzincan Vali’si olarak görev yapan Sayın Vali'nin çalışma şekli böyle candandır. Tüm bunlardan hareketle öğretmen medeni cesaretini toplayıp toplantı çıkışı, giderken Vali'den böyle bir istekte bulundu. Burada video çekimi kimin aklına geldi? Böyle her istekte bulunan vatandaşın videosu alınıyor mu? Bu tür soruları akla getiriyor.
Neyse görüşme kendiliğinden veya planlı. Bu vesileyle ihtiyaç sahibi bir öğrencinin okuma hayatı kolaylaştırılmış oldu.
Kübra öğretmenin hassasiyeti, Sayın Vali'nin de bu hassasiyete kulak vermesiyle, çiçeği burnunda hukuk okuyacak Yunus Emre, okul hayatı boyunca kalacak yer sıkıntısı çekmeyecek, bu süre zarfında maddi sorun da yaşamayacak. Bu yönüyle Yunus Emre çok şanslı. Peki, diğer Yunus Emre'ler ne olacak? Çünkü bu ülkede adı Yunus Emre veya başka isimde olan, Yunus Emre gibi sıkıntıda olan yüzlerce, belki de binlerce üniversiteli var. Bu tip ihtiyaç sahibi öğrencilerin Kübra öğretmenleri olmayabilir. Her Vali de Erzincan Valisi gibi olmayabilir. Bir insana talih kuşunun konması ya da onun elinden tutulması için illa bir aracı mı gerekli? Her yerde Kübra Öğretmen ve Hamza Bey mi olacak? Bu da mümkün olmadığına göre diğer Yunus Emre'lerin elinden kim tutacak? Onlara kimler kol kanat gerecek?
Vali ve öğretmen arasında cereyan eden örnek davranışı sulandırma gibi bir niyetim yok. Öküz altında buzağı da aramıyorum. Yalnız gönlüm şunu istiyor: Lise veya üniversite okuyacak ama maddi sıkıntısı yeterli olmayan öğrencilerimiz için Kübra öğretmenlerin aracılık etmesine hiç gerek yok. Devlet öyle bir sistem ve mekanizma kurmalı ki muhtaç durumdaki öğrenci ve vatandaşı devletin kendisi bulsun. Üniversite sonuçları açıklandığı zaman devlet, "Sayın Yunus Emre, kazandığınız fakülte için sizi tebrik ediyoruz. Okul hayatınız boyunca iaşe ve ibate gibi ihtiyaçlarınız devlet tarafından karşılanacaktır" mesajı göndersin. Devlet sıcak yüzünü böyle göstersin. Çünkü gerçek anlamda sosyal devlet olmak budur. Bu da zor değil. Yeter ki istensin. İstenirse devlet tüm Yunus Emre’lere kol kanat gerer. Bu konuda ülke olarak çok gecikmiş olsak da ümit ediyorum ki bu sahne, gerçek sosyal devletin temelini atan ilk harç olur ve arkası gelir.
Not: Tekne kazıntı oğlum, 2002 Adana doğumlu. Doğumda yardımcı olan ebe, kucağına almış, koridora kadar gelerek çocuğumu bana göstermişti. Göstermekle kalmadı: “Salavatlarla doğumu yaptırdık. Adını da Yunus Emre koyduk” demişti. Ama ben o ismi vermedim, başka bir isim koydum. Şimdi düşünüyordum da oğlumun adı Yunus Emre olsaydı, Erzincanlı Yunus Emre gibi şanslı olabilirdi. Ebe çok ileri görüşlü imiş. Ama burnunun ucunu görmeyen ben ayağıma kadar gelen talihi böyle tepmişim. Vah talihim vah!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder