Gerçeğe aykırı beyana yalan denir. Yalancının mumu da yatsıya kadar yanar. Çünkü gerçek er veya geç ortaya çıkar.
İftira da kişide olmadığı halde olumsuz bir şeyi kişinin üzerine atmaktır. Bu da yalan beyanıdır ama yalandan daha tehlikelidir. İftira için de çamur at izi kalsın denir. Kişiyi olumsuz yönde etkiler ise de atılan çamurun bir müddet sonra aslının olmadığı ortaya çıkınca kişi temize çıkar.
Yalan ve iftiranın dışında bu ikisinden daha tehlikeli olan ve bu ikisine rahmet okutan bir üçüncüsü var ki bu da algıdır. Çünkü yalan ve iftiranın gerçekliği bir gün ortaya çıkar ve ilgili kişi ve kurumları temize çıkarır. Her ne kadar "Gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu var" dense de bizim ülke için gerçeklerin ortaya çıkmama ve çıkarılmama gibi kötü bir yönü vardır ve bu algılar ilanihaye devam edebiliyor. Kişi, kurum ve zümrelere belden aşağı vurma olduğu için Bizans oyunlarının çok oynandığı bu topraklarda algılar hep geçer akçedir.
Algılar, sonuç alan bir aparat olduğu için hemen hemen her alanda kullanılmaya devam ediyor. Üzerinde bir algı oluşturulursa sen istediğin kadar ben öyle değilim de. İstersen bilimsel ispat yap. Mümkün değil, üzerindeki algıyı kaldırmak. Seninle mezara gider. O yüzden algıların öldürücü yönü var. Ama algıcılar öldürmekten ziyade komada kalman için uğraşır ki o çamur daima alnında kalsın. Kendileri de daima ekmek yesinler.
Oluşturulan algılara dair birkaç örnek vereyim ki ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın.
Mesela tarihi bir şahsiyet olan 2.Abdülhamit için şehir efsanesi olmuş algılar vardır. Bir kesimin gözünde Ulu Hakan, Cennet mekan, döneminde bir karış toprak kaybetmemiş bir padişah iken diğer kesimin gözünde Kızıl Sultan, pinti, istibdatçı vs.
Bildiğim kadarıyla Osmanlı'da en çok toprak II. Abdülhamit zamanında kaybedildi. Tarihi bir gerçeklik olmasına rağmen "Bir karış toprak kaybedilmedi" demek bir gerçeği örtbas etmektir. Bu algı ile büyüyen, ortamında bundan bahseden az değil bu ülkede. Halkın en alt tabanından en üstüne varıncaya kadar Abdülhamit döneminde toprak kaybedilmediğine inanan milyonlar var bu ülkede.
Okuyan, araştıran ve sorgulayan bir toplum olmadığımız için tarihi bilgimiz şehir efsanesi haline gelen kulaktan dolma bilgilerden ibaret.
Bir başka örnek verelim. Yıllardır şampiyon olamadığı için şampiyonluğa susayan FB, şampiyon olmanın kriterlerini yerine getireceği yerde iki senedir bir "yapı" tutturdular gidiyorlar. Yapıdan dolayı şampiyon olamıyoruz sözünü o kadar dillendirdiler ki buna inanan milyonlarca FB taraftarı var. Hala yapıyı yıkacağız diyorlar. Böylece şampiyon olamama suçunu başka gerekçelere dayandırıyorlar.
İnönü dönemi de oluşturulan algılardan. Aradan 75 yıl geçmiş olmasına rağmen hala bu döneme ait oluşturulan algılar üzerinden birileri ekmek yemeye devam ediyor.
Burada olup bitenlerin hepsi gerçek dışı algı demek istemiyorum. Algılarda gerçeklik payı vardır. Doğru ile yanlış karıştırılarak ve abartılarak servis edilir. Algının ne kadarı doğru ne kadarı yanlış, hangi kısmı doğru hangi kısmı yanlış, bunu bilmek mümkün değil. Gerçek de ortaya çıkmaz. Sadece rakibi susturmak, onu savunmaya geçirmek için kullanılır.
Hasılı algının karşısında ne yalan dayanır ne iftira. Birilerinin ekmek yediği ekmek teknesidir. Oturmuş bir sistemi olmayan ülkelerde her şey algılarla yürütülür. Birileri algı yönetimini çok iyi biliyor. Basite almamak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder