Sırbistan, Yugoslavya'nın dağılmasının ardından 2006 yılında kurulan devletlerden bir tanesi.
Yüzölçümü 77.500 km²
Daha 19 yıllık genç bir cumhuriyet olmasına rağmen 6.700 bin nüfuslu bu ülkenin, fert başına düşen milli geliri, 20.545 dolarmış. Geçim kaynakları neyse artık. Şapka çıkarıyorum.
Bu yazımda Sırbistan’ı konu edinmemin sebebi, başbakanlarının istifası. Başbakanı istifaya götüren sebep ise “Novi Sad kentindeki tren istasyonunun beton sundurmasının çökmesi sonucu 15 kişinin ölmesi”.
Ne olmuş öldüyse. Adı üzerinde kaza. Bizde de 78 kişi otel yangınında yanarak öldü demeyin.
1 Kasım 2024 günü meydana gelen bu ölümlü kazanın ardından, üniversite ve lise öğrencilerinin, “Dur Sırbistan” sloganıyla başlattıkları protesto eylemleri, ülke geneline yayılır.
Protestocu gençler hükümetten;
1.Tren istasyonundaki ölümlü kazaya ilişkin sorumluların cezalandırılmasını,
2.İhmal şüphesi bulunan istasyonun yapım onarım çalışmalarına ilişkin tüm belgelerin yayımlanmasını,
3.Önceki gösterilerde gözaltına alınan öğrenci ve akademisyenlerin serbest kalmasını,
Talep eder.
Sırbistan hükümeti, öğrencileri bu isteklerini yerine getirdi mi, getirmedi mi bilmiyoruz. Yalnız başbakan istifa etmeden önce iki bakan istifa eder. Kendisinin istifasının ardından belediye başkanının da görevi bırakacağı açıklamasını yapar.
1 Kasım 2024 gününden bugüne devam eden protesto gösterilerinin başbakanı istifaya götürmesinde, protestocu gençlerden bir grubun saldırıya uğramasını ve bir öğrencinin yaralanmasını kabul edilemez bulması etkili olur.
Kısaca, 15 kişinin ölümü sonucunda iki bakan, şehrin belediye başkanı ve başbakan istifa eder. Gençlerin tüm istekleri de yerine getirilerek gençlerin eylemleri üç ay gibi kısa bir zaman diliminde sonuç verir.
Bu duruma siz ne dersiniz bilmiyorum ama Sırp ismi bana itici gelse de ben bu ülkenin demokrasi anlayışını, hak arama mücadelesini, eyleme katılan gençleri, eylemlere destek veren ülke insanını, eylemlere sessiz kalmayıp gereğini yapan Sırp hükümetini pek sevdim.
Bu mücadeleye demokrasinin zaferi diyorum. Özellikle koltuğuna yapışıp kalmayan, ben sandıkla geldim sandıkla giderim demeyen Sırp hükümet ve başbakanını tebrik ediyorum.
Ve diyorum ki bu Sırplar örnek alınır. Zira ben bu Sırpları öğretmenim kabul ederim.
Abartma bu kadar da demeyin. Bu ülkede 78 insan bir ihmalin sonucu ya yanarak ya da yüksek katlardan atlayarak can verdi. Ölenlerin yarısı da çocuk üstelik. Bu acı olay sonrası bu ülke, büyük veya küçük, etkili ve yetkili ve de sorumlu bir kimsenin istifasını duymadı.
Nedense bu istifa denen tek taraflı mekanizma bizde pek değil, hiç işlemiyor. Çünkü bizde istifa demek mevcut statüyü kaybetmek, suçu kabul etmek ve kaçmak olarak değerlendirilir. Artık şu kanaate vardım. Bu ülke elden çıksa, bela üzerine belaya uğrasa, hepimiz yanıp kül olsak, olmayacak istifa edeyim diyen çıkmaz. Niye çıksın? Sırplardaki hak arama mücadelesi, demokratik hakkı kullanma bizim insanımızda yok.
Niye olmadığını da bugünlerde önüme düşen Habertürk spikeri Mehmet Akif’in şu videosuyla daha iyi anladım: “Bir üniversiteye konferansa gittim. 700 dinleyici vardı. Bu ülkede kendinizi ifade edebiliyor, düşündüğünüzü söyleyebiliyor musunuz diye sordum. Üç kişi evet dedi. İfade edemiyoruz diyenler el kaldırsın dedim. 600 kişi el kaldırdı. Burada bir sorun var. Bu sorun yetkililer tarafından görülmeli ve gereği yapılmalı. İlla bu sorunun olması gerekmiyor. İnsanlar böyle algılıyorsa, bu bile bir sorundur” diyor.
Mehmet Akif’in bir üniversiteden verdiği bu örnek genele teşmil edilemez ise de bize bir veri verir. Belki de tepkisiz toplum olmamızın bir sonucudur istifa mekanizmasının işlememesi.
Bir gün biz de Sırplar gibi oluruz temennisinde bulunuyorum. En azından bu konuda.
Sırpları öğretmenim kabul ediyorum derken Sırpları her yönüyle öğretmen kabul ettiğim anlaşılmasın. Buna da Bilge Kral Aliya Izzetbegoviç’in sözüyle cevap vereyim:
"Sırplarla savaşırken bir komutan Aliya’ya gelir ve şöyle der: 'Efendim, Sırplar bizim kadınlarımıza tecavüz etti. Çocuklarımızı öldürdü. Köylerimizi yaktı. Şimdi biz de Sırpların bir köyünü kuşatma altına aldık. Biz de onlara bize yaptıklarının benzerini yapacağız.'
Aliya şöyle cevap verir: 'Onlar gibi davranamayız. Çünkü onlar bizim öğretmenimiz değildir”.
Merhabalar.
YanıtlaSilSırplar, ne de olsa Batılı bir ülke. Çevresindeki Batılı ülkelerden etkilendiği için, "hak arama mücadelesi ve demokratik hakkı kullanma" gelişmiş ve yerini bulmuş. Aslında birazcık da olsa, bizde de vardı, ama bu iktidar, bunları engelledi.
Evet Sırplar, hak arama ve demokratik hakkı kullanmada öğretmenimiz olabilir ama, savaşta yaptıklarıyla asla bizim öğretmenimiz olamaz!
Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
As, eyvallah, sağ olasın.
YanıtlaSil