Ne zaman, nerede bir koltuk boşalsa bundan iyisi can
sağlığı! Sonra benden iyisini mi bulacaklar. Tam bana göre. Akşam-sabah bir
kamuoyu oluşur. "Buraya mutlaka sen geleceksin. Çünkü buranın en layığı
sensin derler" diyerek kendimi hazırlarım. İstediğim yer ilgi alanıma
girsin veya girmesin. Kimsenin haberi olmadan gelin-güvey olurum. Bunun için
yeter ki bir koltuk boşalsın.
Göz kırpmadığım yer kalmadı desem abartmış olmam. Vekil,
bakan ve yardımcısı, cumhurbaşkanı ve yardımcısı, belediye başkanı, teknik
direktör, bürokrat, müdür vs hepsine hazırladım kendimi. Sonuç, hiçbir şey
olamadım halihazırda. Nasip değilmiş demek ki der, bir koltuğun daha
boşalmasını beklerim. Bundan da büyük zevk alıyorum. Umut dünyası ne de olsa.
Belki de beni yaşatan içimde bitmez tükenmez bu umuttur. Her şey bitti mi?
Asla! Ayrıca ben bitti demeden bitmez bu. Bu kör talihi bir gün yeneceğime olan
inancım her geçen gün artarak devam etmektedir.
Önümüzde belediye başkanlığı vardı. Aday olmadan yapacağım
projelere kendimi hazırladım. Adaylık sürecinde şöyle bir göz kırptım.
Partilerden tam bizim adayımız olacak adam diye bir teklif gelmedi. Teklif olmayınca
haliyle ısrar da olmadı. Bu da üzmedi beni. Zira partiler beni kıskanıyor,
çekemiyorlar dedim.
Sırada ne var diye düşünürken aklıma muhtarlık geldi. Neden
olmasın dedim. Halihazırda muhtar adaylarının afişleri ortaya çıkmaya başladı.
Süreci kaçırmadıysam acaba müracaat etsem mi diye bir düşünce aldı beni.
Muhtarlık da fena değil aslında. Niye olmasın. Belki de talip olduğum
görevlerin en kolayı. Mesaisi yok, neredesin diyen yok, şu işi ne yaptın diyen
yok. Normal hayatına devam ediyor, mevcut işini yapıyorsun. Arayan sana cepten
ulaşıyor. Zaten binde bir posta veya kargonun sahibini evinde bulamadığı evrakı
getirip sana bırakıyorlar, sahipleri gelip senden alıyorlar. İstediğin yere
girip çıkıyorsun. Ben falan mahallenin muhtarıyım dediğin zaman bütün kapılar
açılıyor. Kaymakam, vali ve belediye başkanları nezdinde ayrı bir yerin oluyor.
Onlara dileğin zaman bir isteğini veya mahallenin derdini iletebiliyorsun.
Mahallende de bir itibarın olur, özellikle fakir fukara arasında. İçlerinden
belirlediğin ihtiyaç sahiplerini sosyal yardımdan faydalandırır, onların hayır
dualarını alırsın, tabi oylarını da. Tüm toplantı ve davetler sensiz olmaz,
mutlaka seni de çağırırlar. Protokolde en önde olamasan da protokol protokoldür.
Nimetleri sadece bununla sınırlı değil gördüğüm kadarıyla. Zaman zaman
Cumhurbaşkanı Beştepe'de ağırlar seni. Başta İspanya olmak üzere yurt dışına
çıkma imkanın oluyor, hatta umre bile nasip olur. Aylık maaşını alıp işine ve
keyfine bakarsın. Zaten fazla bir sorumluluğun da yok. Yapacağın tek şey
mahallende gördüğünü ilgili yerlere iletmek. Üstelik herkes sana muhtar veya
muhtarım diyecek. Bir sonraki seçimde kolay kolay kaybetmezsin ama farz et ki
kaybettin. Unvanın yine kaybolmayacak. Herkes sana yine muhtar diyecek. Başına
eski ekliyorlarmış, önemli değil. Zira unvan unvandır.
Bu işler konuşmakla olmaz, davulun sesi uzaktan gür gelir,
üstelik bu seçim maliyet ister, haydi çık meydana derseniz hamama girip
terlemeye hazırım. Ama teklif bekliyorum. Halihazırda bir teklif yok. Önce
teklif olacak, ardından ısrar. Değilse olmaz. Seçimde masraf problem değil.
Mahallede herkesin görebileceği yere asacak şekilde 8-10 afiş bastırırım. Bir
de oy pusulası hazırlatıp fotokopi yoluyla çoğaltırım. Bu da fazla bir şey
tutmaz.
Gördüğünüz gibi muhtarlık aklıma yattı. Çoğu, muhtarlığa
heveslendiğine göre var bu muhtarlıkta bir şeyler. Şimdi teklif bekliyorum. Şu
mahalle, bu mahalle fark etmez. Amaç hizmet...
*** 15.01.2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
*** 15.01.2019 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder