Ana içeriğe atla

Sıra dışı bir başarı hikayesi

Bölümünü birincilikle bitiren bir öğrencinin “Mezuniyet töreninde ağlatan konuşması” haberi veriliyordu gazetelerde. Başlığı okuduktan sonra içeriğine bakmadım. Çünkü bölüm birincilerinin yaptığı konuşmalar  sıradan bir konuşma olurdu genelde.

Bugün sanal alemde bir arkadaşım bu kızın mezuniyet konuşmasının videosunu paylaşmış. O değilden açıp dinledim ve seyrettim. 25 dakika süren konuşmasını ikinci defa  tekrar dinledim, hem de sıkılmadan. Haberlerde geçen 'Ağlatan konuşma' sözü abartı değilmiş gerçekten. Duygulandım ve doluksudum. Sanki kendi çocuğum göstermişti bu başarıyı. Çocuğum 2005 OKS'de Türkiye 345.si, 2009 ÖSYS'de 122.si, 2012 YGS'de Türkiye 15.si olmuştu, bu kadar duygulanmamıştım.

Her başarıya şapka çıkarırım ama bu kızımızın başarısı sıra dışı bir başarı: Sonradan mühtedi olan tıpçı bir anne ile babanın kızı. Aynı zamanda karateci. Avrupa Şampiyonası ikinciliği kazanmış, 10 yıldır okul ve sporu birlikte yürütürken 2007 yılında 14 yaşındayken  Sivas'ta Milli takım seçmelerine katılan kızımız başörtüsünden dolayı disiplin cezası alarak elenmiş ve Milli Takım serüvenine noktayı koymuş... Başörtülü olarak liseye de devam edemeyeceğini anlayan kızımız Açık Lise yoluyla liseyi bitirme yolunu seçer. 4 yıl sonunda hem liseyi açıktan bitirir, hem de Kur'an-ı Kerim’i baştan sona hatmederek hafızlık belgesini alır. İstanbul Şehir Üniversitesi Psikoloji bölümünü birincilikle bitirir. Tören konuşmasında diğer başarılarını da kızımız bir bir sıralar.

Türkiye her sene nice birinciler gördü ne var bunda diyebilirsiniz. Doğrudur, her sene çok birinciler görürüz. Kızımızın başarısını farklı  kılan ise okulunu açıktan okuması, aynı zamanda sporcu  olması. Türkiye derecesi yapan diğer çocuklarımıza bir göz atarsak genelinin sporla ilgisinin olmadığı göze çarpar.  Bizde sporda başarılı olanlar genelde derslerde pek başarı gösteremezler. Derslerde başarılı olanların da sporla pek bir ilgisi olmaz. Başörtüsünden dolayı hem spor hem de okul hayatını örgün olarak devam ettiremeyen kızımızın azim ve gayreti takdire şayan. Yine bizde açıktan okumayı seçenlerin çoğu toto oynayarak okulunu uzatmalı bitirir. Bu kızımız üstüne üstlük bir de Kur'an-ı hıfzetmiş. Dile kolay ezberlenen sayfa 606 sayfa. Pes etmemiş. İçine kapanıp mazeret üretmemiş, didinmiş ve güzel bir bölümü birincilikle bitirerek başarısını taçlandırmış. Ne diyelim helal olsun. Başarısında ona destek olan aile efradını da tebrik etmek lazım. Onun mücadele azmi diğer çocuklarımıza örnek olsun.

Sanırım aile araştırarak İslam’ı seçmiş, 28 Şubat döneminde başörtüsü imtihanı yaşayarak mağdur olmuş. Mücadelenin içerisinde asker dedeler de var. Öğrendikleri dini de tavizsiz yaşama azmini göstermişler. Doğuştan Müslüman olan bizlerden daha samimiler anlaşılan. Hep: "Biz, içinde doğum büyüdüğümüz ve yaşamaya çalıştığımız İslam'ı gerçek anlamda bilmiyoruz. Bilmediğimiz gibi doğru dürüst yaşamıyoruz. Yaşadığımız İslam'dan da zevk almıyoruz. Keşke  önce gayri müslim bir ailede doğup İslam’ı araştırarak  seçsek İslam'ın kıymetini daha iyi anlarız" derdim. Bu aile bunun en güzel örneği gerçekten. Nerede sıra dışı bir başarı görmüşsem hep önüne engel konanların başarısı karşıma çıkıyor. Demek ki, insanlar bir kapıyı kapatırsa Allah başka kapılar açıyordu. Yeter ki pes etmesin insanımız. Ümitsizliğe kapılıp içlerine kapanmasın, hayata küsmesin.

Bu kızımız: Saliha Büşra SELMAN. Kendinden emin bir şekilde, öz güven sahibi olarak vakur duruşuyla yaptığı sıra dışı konuşmayı alkışlıyorum...Allah yolunu açık etsin… 13/06/2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde