8 Haziran 2025 Pazar
Elkızı mısın, Eloğlu mu?
7 Haziran 2025 Cumartesi
GSM Operatörleri Bildiğiniz Gibi
GSM operatörlerini sormayın. Zira bildiğiniz gibi. Bir istikrar abidesi olarak bir arpa boyu yol almadan gerisin geriye patinaj yapmak suretiyle yerlerinde saymaya devam ediyorlar. Kendilerini geliştirme ve değiştirme gibi bir dertleri yok. Müşteri memnuniyeti ise zaten lügatlerinde olmaz.
Haksızlık yapmayayım. Mevcut müşteriden esirgedikleri memnuniyeti yeni hat alandan ve hattını taşıyandan esirgemiyorlar. Gören de operatörden ziyade yeni hat satma ve hat taşıma görevleri var sanır. Ama öyle. Çünkü GSM operatörlerinin hizmette sınır tanımadığı tek hizmetleri bu. Hepsi tıpkısının, aynısının ta kendisi. İsimleri farklı olsa da yok aslında birbirimizden farkımız modundalar. Yine her depremde alt yapıları çökme yönünden de birbirlerini aratmazlar.
Ne demek istediğimi anladınız ise de yine de kısaca değinmek isterim. Taahhüdü biten eski müşterilerine ne kadar indirim yapıyoruz deseler de yüksek fiyat çekiyorlar. Hattını taşımak isteyenlere de kampanya adı altında düşük ücret veriyorlar. İşleri, güçleri hat taşımak. Nedense "Biz önce mevcut müşterimizi memnun edelim. Onlar vefalı. Onlara normal fiyat verelim. Eski müşteriyi koruyalım. Ardından yeni müşteri gelsin" düşünceleri hiç olmadı.
Hattını taşıyacak yeni müşteriye kolaylık sağlarlarken eski müşteriye sundukları teklifle zorluk üstüne zorluk çıkartıyorlar. Adeta yersen bu. Yemezsen güle güle. Pek de lazım değilsin. Sen bizi beğenmezsin ama elimizi sallasak ellisi" dercesine kapıyı gösteriyorlar.
İstenmediğim yerde durmam. Başka bir GSM'ye geçeyim diyorsun. Taahhüt sürenin bitmesini bekliyorsun. Taahhüdün bitmesine kaç gün kala geçersem, cayma bedeli ödemem diye bir bayiye soruyorsun. "4 gün kala" dedi adı Kadir olan görevli. Delikanlı, emin misin? Beni yakma diyorsun. "Yok amca. İçin rahat olsun" diyerek seni rahatlatıyor. İyi, dört gün kala geçeyim diyorsun. Yeni bir operatör bayiine giderken gördüğün mevcut hat bayii gözüne ilişiyor. Bir de buraya sorayım. Garanti olsun diyorsun. Kızım, taahhüt sürem, 9'unda sona eriyor. Mobil şubede dört gün kaldı bitime yazıyor. Başka bir operatöre geçiş için başvurursam, ceza yer miyim diyorsun. "Amca, bizde sizin faturanız gözükmüyor. Yalnız ceza çıkabilir. En iyisi müşteri hizmetlerini arayarak doğrusunu öğren" diyor.
Haliyle kafan karışıyor. Arayayım bari diyorsun. Aramaya arıyorsun ama müşteri hizmetlerine bağlanmak mesele. Sana otomatik olarak sayıyorlar. Sen de dinliyorsun ve ne zaman sadede gelecekler diye bekliyorsun. İşlem yapmadınız diyor. Sadra şifa bir şey söylemediniz ki işlem yapayım. İstediğim müşteri hizmetleri. Ona da bir türlü sıra gelmiyor.
Nihayet müşteri hizmetlerini telaffuz ediyor. Tuşlayınca müşteri hizmetlerine bağlanacaksınız diyor. Ama gel de bağlan. Onca işinin arasında müzik dinliyorsun. TC numaranı giriyorsun. Gün, ay, yıl olarak doğum gününü istiyorlar. Ardından "Annenizin baş harfini söylemek için ilk harfi kodlayın diyor. Yani A ile başlıyorsa soyadı, Adana diye kodlatıyor. Çankırı diyorsun, o ise Çanakkale aşığı çıkıyor. Çanakkale'nin "Ç"si teyidi yapıyor. Derdini anlatıyorsun. Seni taahhüt birimine aktarıyor. Bu arada yine bekletiliyorsun müzik eşliğinde. Taahhüt birimi ise "9'unda gece 00.00 itibariyle fatura kesilir. O zamana kadar GSM değiştirdiğin takdirde cayma bedeli ödersiniz" diyor. Gece 00.00'da başka GSM'ye nasıl geçebilirim" diyorsun. "Birkaç gün sonra geçebilirsiniz. Sadece kullanmanıza bağlı olarak taahhütsüz fiyattan cüzi bir miktar ücret ödersiniz" diyor. İyi de ben ne anladım bu işten diyorsun. "Durum böyle" diyor. Ardından "Efendim, niye GSM değiştirmek istiyorsunuz" sorusuna, doğru dürüst telefon konuşmam yok. İnterneti ise fazla kullanmıyorum. Sizin taahhüt sonrası verdiğiniz rakamlar yüksek. Nedense kendi müşterinizden indirimi esirgiyorsunuz. Başka GSM'ler de aynı sizin yaptığınızı yapıyor. Kısaca onların kampanyaları daha cazip. Sizin bana önerebileceğiniz bir teklifiniz var mı dedim. "Beyefendi! Telefon ve İnterneti fazla kullanmadığınız görülüyor. Haklısınız. Niye fazla ödeyeceksiniz? Başka GSM'ye geçmektense bizde faturasız uygun kampanyalar var. İsterseniz, arkadaşlar teklif versin. Sizi o birime aktarayım" diyor. İyi olur dedim. Yine müzik ve bekleme. Sonrasında bir kızımız muhatabım oldu. Ona, 9'unda taahhüdüm bitiyor. Şu anda faturasıza geçersem cayma bedeli alınıyor mu dedim. "Evet alınıyor" dedi. İyi de başka bir operatöre geçmiyorum. Yine sizde kalıyorum dedim ise de "Efendim, sözünüzde durmamış olacağınızdan yine cayma bedeli alınır" demez mi. Peki, ayın 9'u kurban bayramının 4. gününe tekabül ediyor. Resmi tatilde faturasıza geçmek için muhatap bulabilecek miyim diyorsun. "Elbette bulursunuz. Bizi arayabilirsiniz" dedi. Sonrasında herhangi bir işlem yapmadan iyi günler diyerek telefonları karşılıklı olarak sonlandırıyorsunuz.
Bir sonuç alamadığım, bekleme, müzik, kampanyaları dinleme, şunun için buna, bunun için şu rakama basma, üç ayrı birimin temsilcisi ile görüşme toplamı, 19 dakika 22 saniye sürmüş.
Sözün özü taahhüdümün sonuna kadar beklemezsen, cayma bedeli çıkacak. Taahhüt bitimi başka bir GSM'ye veya mevcut operatörümün faturasına geçersem cüzi bir miktar ödeme yapacağım. Yani rahat durmadığım için her halükarda operatörüm benden para alacak. Taahhüt bitimi son faturanın 00.00'da bitimi ile birlikte gece gece faturasıza geçeceğim diye müşteri hizmetlerine bağlansam, "Amca, sabahı bekleyemedin mi? Gece gece yatamadın mı” cevabı alırsam hiç şaşırmayacağım.
Kısaca faturalı hattın mı var. Derdin var. Çıkmak istiyorsun, çıkamıyorsun. Çünkü cayma bedeli var deniyor. Kalayım diyorsun, yüksek fatura öneriliyor. Faturasıza geçeyim desem, bu da sözümde durmama anlamına geliyormuş.
Bu durumda en iyisi bir daha faturalı olmamak. Paketini peşin ödersin. Başka GSM'ye geçersen de "Sakın ha cayma bedeli ödersin" tehdidi olmaz. Bakalım günler ne gösterecek.
Yalnız GSM operatörlerine elini kaptırdın mı kurtulamıyorsun. Beni bırak diyorsun. Ne mümkün. Ben sizi bırakıyorum desen, onlar seni bırakmıyor. Hırsız misali. Hani oğul hırsızı yakalamış. Baba, buraya getir demiş. Ama hırsız gelmiyor demiş oğul babasına. O zaman bırak gitsin demiş baba. Gitmiyor demiş evlat. O hesap ne seni kendi haline bırakıyor ne de kendisi çekip gidiyor.
Yazım uzadı biliyorum. Ama kısa kısa birkaç hususa daha değinmek isterim. GSM operatörleri kayıt altına aldıkları görüşmelerde güvenlik için anamın kılık soyadını sormaktan hiç vazgeçmedi. Varsa yoksa anamın kızlık soyadı. Anam öldü gitti. Ama kızlık soyadı baki. Bayatladı artık bu kızlık soyadı. Büyüyün ve geliştirin kendinizi. Anamı da bu işe karıştırmayın. Bırakın da anam mezarında rahat uyusun. Bir de bu soru eskiden bir anlam ifade ederdi. Çünkü adınlar evlendikleri zaman ailesinin soyadını almazlardı. Şimdi kocasının soyadı ile birlikte aile soyadını da alenen kullanıyor kadınlar. Buna rağmen kılık soyadı güvenlik yönünden bir anlam ifade etmiyor.
Hülasa GSM operatörleri kırk dereden su getirme yönüyle büyümek istemeyen küçük esnaflara çok benziyor. Bu tür küçük esnafın küçük kalmasında çoğunun müşteri memnuniyetini esas almaması yatıyor. Hani küçük esnaf dükkanının görünür yerine "Satılan mal geri alınmaz, değiştirilmez" yazdırıp asar ya. bizim GSM operatörleri de öyle.
Büyüyüp gelişmek istemeyen bizim GSM operatörleri, küçük esnaf olarak kalmaya devam edecek. Ne diyeyim, Allah topunu bildiği gibi yapsın.
4 Haziran 2025 Çarşamba
İyi ki Belediye Başkanı Olmamışım
Otobüste 65'li Muhabbeti
Ne zamandır belediye toplu taşıma araçlarına binme ihtiyacı hissetmedim.
Gideceğim yere zaman kazanmak için Zafer durağından otobüse bindim.
Otobüs Kültür Park durağına gelince, şoför yolcu aldıktan sonra hareket edeceği zaman duraktan yaşlı bir amca kapıya doğru yöneldi. Kaptan kapıyı açtı. "Nüve İş Merkezine hangi otobüs gider" diye sordu. Sanırım "138” ya da 168 dedi. "Gideceğin yer şurası. Bir duraklık yer. Beklediğine değmez. Yürüyüver" dedi. Soruyu soran hiç oralı olmadı. Durakta Nüve İş Merkezinden geçen otobüsü beklemeye koyuldu.
Şoför şaşkınlığını üzerinden atamadı. Hareket ettikten sonra da Allah Allah demek suretiyle homurdandı. Dedim belli ki adam 65'lik. Bir duraklık mesafe de olsa niye yürüsün" dedim. "Ama bekleyecek" dedi. Yürümektense beklesin, işi ne dedim. "Orası öyle. Niye binmesin, sonra niye yürüsün, doğru" dedi.
Sonrasında 65'liklerin otobüse binme konusu muhabbet konusu oldu. Meram Tıp Fakültesi hastanesinin önünde ininceye kadar devam etti. Muhabbeti zorlaştıran tek sıkıntı, şoförün kısık sesle konuşmasıydı. İşitmek için epey efor sarf ettim.
Dertliydi şoför. Derdini gülmeye vermiş. Anlattı da anlattı. "Güneşin altında 15 dakika otobüs bekledikten sonra bindi biri. Biner binmez ben daha hareket etmeden inme düğmesine bastı. Bir değil, beş değil. Her gün böyle. Amca niye böyle yapıyorsun? Bu kadar bekleyip bir durak sonra ineceksen, yürüsen olmaz mı dedim. Demez olaydım. Bana bir sürü laf saydı. Baktım olmayacak. Sustum" dedi.
"Ben genelde şu mevkide çalışıyorum. Bir tanesi öğleye kadar üç defa benim otobüsüme bindi. İyice tanıdım artık. Her gün böyle. Çarşıda kaç defa biniyorsa artık. Bir de sabahın yoğun saatlerinde biniyor. Binince yürüyecek yer yok. Önündeki öğrencileri itekliyor. Öğleden sonra da üç defa biniyor. Ne iş anlamadım. Tenha saatleri bari seçse" dedi.
"Hele bir tanesini merak ettim. Hareket merkezinden bir günde kaç defa bindiğine baktırdım. İnanır mısın, bir günde 43 defa binmiş otobüse" dedi. Aylık ya da haftalık olmasın dedim. "Hayır, bir günde" dedi. Vay be herhalde mahalle mahalle dolaşıp Konya'nın mahallelerini tanıyor. Belli ki işi yok. Evde sıkılıyor. Otobüse binerek vakit geçiriyor dedim.
Ardından lafı ben aldım. 65'e varmaya 3 yılım kaldı. Rekorları egale etmeyi pek severim. O adamın 43 rekorunu bakarsın 63'e çıkarırım. Hele o yaşa bir geleyim. Konya'nın kaç mahallesi varsa her güzergaha bineceğim. Benim çok sayıda bindiğimi görünce, 43 defa binen, yunmuş yıkanmış diyeceksin dedim. "Böylece mahalleleri tanırsın" deyip güldü.
Şoföre, sen hu konuda çok dertlisin. Daha anlatacağın çok şey olmalı. Oturup seni dinlemek lazım. Hele senin bu bir günde 43 defa bineni yazı konusu edineceğim dedim. "Aman yaz da benden bahsetme" dedi.
Konuşunca, otobüse bindiğimde işlediğim yazma sünnetini işleyemedim. Bir de ne zaman Meram Tıp hastanesine geldiğimi anlayamadım. Muhabbeti bozan tek şey, 65'lik olunca 43'ü geçeceğim deyince, yanımdaki oturanın, "dur bakalım, o zamana çıkabilecek misin? Kimi 65'i bulunca ölüyor" dedi. Orası öyle tabi. Nasipse artık. Yarına çıkacağımız belli değil dedim. Bir de “dur bakalım, o zamana bu bedava binmeyi kaldırırlar belki” dedi.
Eksik olmaz böyleleri. Muhabbet arasına girerek ölümü hatırlatırlar ve muhabbetin içine ederler. Sordum sanki, ne kadar yaşarım diye.
Bu muhabbetin faydası yeni bir konu bulmak oldu. Hastanede muayene olduktan sonra EKO sıramı beklerken yazmak nasip oldu. Hoş, ne zaman otobüse binsem, dikkatimi çeken insan manzaralarını yazı konusu edinirim. Bir de 65'e gelir de otobüs otobüs şu mahalle, bu mahalle gezersem, ondan sonra görün bendeki günlük yazı sayısını. Böylece emeklilikte be yapacağım endişesini de kafamdan attım. Çünkü otobüs otobüs gezeceğim. Gördüğünüz gibi emeklilikte meşgalem hazır.
Sahi, günlük 43 rekorunu 65'e girdikten sonra egale etmek için içinizde varım diyeniniz var mı?