7 Temmuz 2024 Pazar

Teşekkürler Milliler! *

Avrupa Futbol Şampiyonasında;

İlk rakibimiz Gürcistan'ı 3-1 yensek de ölüp ölüp dirildik. 

Portekiz karşısında varlık göstermedik. Maçı 3-0 kaybettik. 

90 dakikanın 70 dakikasını 10 kişi ile mücadele eden Çekya karşısında maçı 2-1 kazansak da öldük öldük dirildik. 

Nihayet Portekiz'in ardından puanlamada 2.sırada yer  alarak gruptan çıkma başarısı gösterebildik. Zor olsa da gruptan çıkmak önemliydi. 

Hollanda’yı 3-2 skorla geçen Avusturya ile eşleşince, grup maçlarındaki oyununa bakarak Milli Takımımıza hiç şans vermemiştim. Gruptan çıkmaya çıktık. Avusturya ile turnuvaya veda edeceğiz etmeye ama bari fark yiyerek veda etmeyelim endişesiyle ekranın karşısına geçmiş, maçı izlemeye koyulmuştum.

O da ne? Grup maçlarındaki bizi unutun, şimdi seyredin der gibiydi Millilerimiz. Dakika bir, gol bir oldu.

Bir makinenin, görevini tam yapan dişlileri gibiydi futbolcular. Bu maçta adeta destan yazdılar. Hollanda'ya kök söktüren Avusturya'yı adeta sahadan sildiler. Maçta tüm futbolcular yıldızlaştı. Tüm futbolcular sıfır hata ile oynadı.

Merih, attığı iki golle ve defansta karşıladığı toplarla maçı kotaran adam oldu.

Kalemizde Mert, çıkardığı yüzde yüz gollerle maça adını yazdırdı. 

Tüm maçlarda çizgisini ve eforunu bozmadan oynayan Ferdi, sıfır hata ile bu takımın bel kemiği olduğunu gösterdi. Futbolunu oynadı ve görevini tam yaptı. Efendiliğini de hiç bozmadı. 

Maçın favorisi gösterilen Avusturya’yı 2-1 yenerek Millilerimiz iyi bir futbol ve skorla çeyrek finale adını yazdırdı. Göğsümüzü kabarttı.

Sıradaki rakibimiz Hollanda’ya umutlandık. Hollanda’ya sahayı dar eden Avusturya’yı güzel bir oyunla yenmişsek, Hollanda’yı hayli hayli yenerdik. Hele takımda Merih varsa niye olmasın dedik.

Merih’in bozkurt işareti dolayısıyla UEFA tarafından iki maç men cezası alması hepimizi üzdü. Endişeye kapıldık. Öyle ya Avusturya maçının yıldızı Merih yoksa biz bu maçı nasıl alacaktık? Yerine Samet oynayacaktı.

Portekiz maçında kendi kalemize attığı gol dolayısıyla Samet Merih’in yerini dolduramaz endişesiyle ekranın karşısına geçtik.

Samet, hem attığı gol ile hem de defanstaki kritik kurtarışlarıyla, sakatlanıp maçtan çıkıncaya kadar mükemmel oyun oynadı. Bizi utandırdı.

Ayağımızda topu fazla tutamasak da çok sayıda pas hatası yapsak da Hollanda karşısında Millilerimiz ilk yarı iyi top oynadı ve ilk yarıyı 1-0 önde tamamladık.

İkinci yarının zor geçeceğini biliyorduk.

Nitekim Hollanda teknik direktörü maçı lehlerine çevirecek değişikliklerle ikinci yarıya başladı. Akın akın geldiler üzerimize. Tüm akınlar Mert Müldür’ün kanadından geldi. Montella bu kanada çözüm üretemedi. Tıpkı bizim maçı seyrettiğimiz gibi o da seyretti saha kenarında. Nihayet baskısı sonuç verdi. Hollanda maçı eşitledi.

Bu gol Hollanda’ya moral oldu. Maçın moral üstünlüğünü ele geçirdiler. Allah vere de bir on dakika ikinci gol yemesek dedim. Maalesef arkasından ikinci golü attılar.

Hollanda 2-1 galip olduktan sonra saha kenarında soğuk soğuk duran ve maçı okuyamayan Montella, nihayet değişikliklere gitti ama bu değişiklikler maçın sonucunu değiştiremedi. Yarı finale adımızı yazdıramadık ve 2-1 mağlup olarak turnuvadan elendik. Milletçe üzüldük.

Sonuç olarak Hollanda yenilmeyecek bir takım değildi. Maalesef yenildik. Maç 1-1 olduktan sonra maçı soğutamadık. Çabuk demoralize olduk. Panikledik. Top çeviremedik. Oyuncu değişikliklerini zamanında yapamadık. Halbuki beraberlikten sonra futbolcu değişikliği bile maçı soğutabilirdi.

Hasılı yarı final belki de final oynayabilecek kapasitesi olan Milli Takımımız, maçı zamanında okuyamayan teknik direktörün ve de acemiliğinin kurbanı oldu.

Bu vesileyle, bu yaz sıcaklarında  bu mutluluğu bize yaşatan ve milli gururumuzu okşatan Millilerimize sonsuz teşekkürler.

Avusturya ve Hollanda karşısında oynadığımız oyunla, Milli Takım geleceğimiz adına ümit verdi. Avrupa Futbol Şampiyonasında bu başarıyı gösteren bu Takımın, 2026 Dünya Kupasında daha da başarılı olacağına inanıyorum. Yeter ki bu turnuvada yaptığımız yanlışlardan ders çıkaralım. Teknik heyet tatil ve futbolcu değişikliğiyle maça zamanında müdahale edebilsin.

*08.07.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

5 Temmuz 2024 Cuma

2024, Boşuna Emekliler Yılı İlan Edilmemiş

Fi tarihinde ailecek yedik içtik. Ödeme için kasaya yöneldim. Oğlan da arkadan. Kasada sen, ben ödemesi yarışına girmiştik. 

İçimden oğlan ödesin geçse de maksat yarış değil mi? Olmayacak böyle. Baba olarak son noktayı koymalıydım. Satıcıya, baba mı öder, oğlan mı dedim. Satıcı baba öder deyip ödemeyi benden çekmişti. Oğlan da çekip gitmişti. Adama, alacağın olsun, senden hiç beklemiyordum demiştim. Bir daha da son noktayı böyle koyar mıyım? Zira içimde bir ukde olarak kalmıştı. 

Yıl 2024. Yine bir seferinde yine aynı oğlanla alışveriş yaptık. Yine aynı terane. Ödemeyi sen yapacaksın, ben yapacağım mücadelesi içine girdik. İkimiz de kartı uzattık. Satıcı hangimizden alacağını şaşırdı. Son bir hamle yaparak ödemeyi oğlandan çekmesini sağladım. 

Nasıl başardım bunu? Satıcıya, emekli mi öder yoksa çalışan mı dedim bu sefer. Maksat muziplik değil mi? Çalışan dedi. Hanginiz emekli demedi. Oğlandan çekti ödemeyi. 

Çıkışta, oğlum hakkını helal et. Ağzımdan emekli çıkıverdi. Boşu boşuna bir de yalan söylemiş oldum. Ne yapayım, çalıştığım halde herkes beni emekli biliyor. Bir daha yapar mıyım bilmem ama bu emekli görüntüsü hoşuma gitti dedim.

Nasıl hoşuma gitmesin. Hem benden para çıkmadı hem de yalanımı oğluma yapmış oldum. Üstelik emeklilik işe yaramıştı. Bir daha bu yalanı söylemem ama ödemeyi baba mı yapar evlat mı hiç demem. 

Yanımda oğlan yok bu sefer. Zira gittiğim bu alışverişte oğlanın işi olmaz. Bu zıkkıma da zam geldi. Bakalım kaç olmuştur deyip zamlı tarifeyi duymak üzere kendimi hazırladım ve içeri girdim. Bu arada zam geldikten sonra alışveriş benim işim. Bunu da antrparantez söyleyeyim.

Satıcıya, ne kadar oldu şu benim aldığım dedim. Aynı dedi. Bir sevinç bir sevinç. Şu kadar ver dedim. Ardından geçen ki alışverişte ikram yapmıştın. Yine indirim düşünür müsün dedim.

Ne yapacaksın indirimi. O kadar emekli maaşını ne yapıyorsun. Harca harca bitmez, keyfini çıkar dedi. Canın sağ olsun dedim. Kartı uzattım. Hesap makinesi ile hesapladı. 340 dedi. 320 çekerek yine aynı indirimi yaptı. Üzerine de bir çakmak koydu. Eyvallah deyip çıktım dükkandan.

Yeni zam gelmişken esnafın bu zammı eklemesi gerekirdi. Biz hep öyle gördük. Eklememiş. İndirim teklif ettiğimde de zamlı satmadığıma şükret. İndirimi içinde diyebilirdi. İşin içine emekli olarak keyfini çıkar demesi de emeklilik öncesi emeklilik nimetlerinden yararlanmak gibiydi benim için. Yalnız bilin ki bu sefer emekliyim demedim. 

Elimde poşet yolda giderken emeklilik ve indirim. Bir yazı konusu olur bu konuda dedim. Başladım yazmaya.

2024 emekliler yılı ilan edildiğinde çoğu, içi boş emeklilik yılı demişti. Halbuki gördüğünüz gibi esnafın yanında emeklinin ayrı bir yeri var. Ödeme için kah çalışanı tercih ediyor kah indirim yapıyor. Öyle ya emekli yılı olmasaydı, kim yapardı bunu. 

Kabak Tadı Veren Danışmanlık Hizmeti *

2023 Ağustos ayında çocuğumun da içinde bulunduğu bir araç tali yoldan ana yola kontrolsüz bir şekilde çıkar. 

Aracı kullanan kişi yanlış yöne gittiğini ve yolun gidişi gelişi bölünmemiş yol olduğunu düşünerek geri dönmek ister. Direksiyonu kırmasıyla birlikte araç yolu ortalar. 

Arkadan gelen süt kamyonu bunlara çarpmamak için önce orta şeride geçer. Bunlar orta şeritte olunca kamyon çarpmamak için fren yapar. 

Bu dikkatsizlik, bu kontrolsüz çıkış ve yolda ne yapacağını bilememenin panikliğiyle arkadan gelen süt yüklü araç, aracın şoför mahalline çarpar. 

Çarpma sonucunda araçta bulunan dört kişiden aracı süren, kazan mahallinde, yanındaki hastanede vefat etmiş, arkada bulunan biri oğlum, diğeri de arkadaşı yaralı kurtulmuştu. 

Bir anlık dikkatsizlik ve panik hali sonucunda vefat edenler, arkalarında acılı aileler bıraktı. Kalanlar ise uzun süren bir tedavi sonucu iyileşti. Allah kimseye acı, keder, yaralanma ve ölüm vermesin. 

Kazanın ardından şu hastane, bu hastane, şu doktor, bu doktor uğraşırken ve yaralı hastamızın tedavisi için şifa ararken kazayı daha eş dost duymadan, kayıtlı olmayan bir numara aradı. Bilmem ne sigorta imiş arayan. İlk defa böyle bir kaza ile karşılaşınca neyin nesi diye dinledim. Adana merkezli bir sigorta şirketi imiş. Konya'da irtibat büroları varmış. Danışmanlık yapıyorlarmış. 

Kazayı en ince ayrıntısına kadar biliyordu telefonla arayan. Kimlerin öldüğünü, aracı kimin sürdüğünü, arkadaki yolcuların misafir olduğunu, kimin ne tür bir yaralanmaya maruz kaldığını, kaza ve yaralanmalara baktıklarını, kendileriyle çalıştığımız takdirde aracı sürenden bilmem ne kadar tazminat, kazanın mesai saatleri içerisinde olduğu için araçta bulunanların bağlı bulunduğu şirketten bilmem ne kadar para, çocuğum öğrenci ve o araçta misafir olduğu için bu kadar para, araca arkadan çarpan kamyonun sigortasından şu kadar para saydı durdu. Yeter ki kendileriyle çalışmayı kabul edelim.

Bizden de bu aşamada para talep etmiyorlar. Tazminatı hak ettiğimiz zaman bilmem ne kadarını alıyorlarmış. 

Çocuğumu kimse silah zoruyla bindirmedi araca. Staj yaptığı şirket de göndermedi. Kaza oldu bitti. Biz sağ kurtulduk. Ölenlerin acısını derinden hissediyoruz. Biz şikayetçi değiliz. Lütfen bir daha aramayın dedik. Telefonu sonlandırdık. 

Davetsiz misafir durur mu? Ertesi günü oğlumu aramış bu sefer. E nabız şifresini istemişler. Çekilen MR, röntgen vs. raporlara bakmak için. Güya yara, bere ve rapordan hareketle bize bir güzel danışmanlık hizmeti sunacaklar. Bu telefonu da savuşturduk. 

Böyle böyle belli zaman aralıklarıyla farklı numaralarla arayıp durdular. Bizden yüz bulamayınca peşimizi bıraktılar. 

Bu süreçte polis karakolundan aradılar ifade için. Güç bela, zoraki yürümeyle karakola gittik. Avukat isteyip istemediğimizi sordu görevli polis. İstemiyoruz. İfade verip gideceğiz dedik. Polis "Siz o araçta misafir imişsiniz. Mesai saatleri içerisinde olunca şirkete dava açılabilir. Ben en iyisi CMUK'tan avukat çağırayım" dedi. Ne kadar, avukatlık işimiz yok. Boşu boşuna avukata para vermeyelim dedik ise de "Bize yardımcı olmak istediğini, avukat bedelini de devletin karşıladığını, mağduriyetimize yardımcı olmak istediğini, herkes için böyle yardımcı olmadığını, özellikle falanı tanıdığı olduğunuz için bu yardımı yaptığını, yine şikayetçi olmayın ama avukattan fikir danışın" dedi.

Para bizden çıkmasa da devletten çıkacak. Bu para yine bizim paramız. Yazık desek de BARO'dan avukat talep etti. Şirketten şikayetçi olmamız konusunda epey işlemeye çalıştı bizi. 

Avukat geldi. Biz ifademizi verdik. İnadımız inat deyip ne şirketten ne kamyoncudan ne aracı süren rahmetliden şikayetçi olduk. Son sözümüz budur dedik.

Bize, "Şimdi şikayetçi olursanız, şikayetinizden mahkemede vazgeçebilirsiniz. Şayet şimdi şikayetçi olmazsanız, sonra mahkemede şikayetçi olamazsınız. Şikayetçi olmakla bir şey kaybetmezsiniz" dendi. Olsun. Biz şikayetçi değiliz dedik. İfadeyi imzalayıp ayrıldık. 

Aradan bir yıla yakın zaman geçti. Oğlumuz iyileşti. Kazanın şokunu atlatıp araba sürmeye başladı. Zarar gören sağ diz yan çapraz bağı iyileşti.  Topallaması geçti. Halı saha maçları yapmaya başladı. Gözünün yanına atılan dikiş izleri kayboldu. Yara bereden iz kalmadı. Adeta kazayı unuttuk. 

Biz ne kadar kazayı unutsak da danışmanlık hizmeti sunan sigorta şirketleri unutmuyor.

Bu sabah yine kayıtlı olmayan bir numara aradı. Açmadım. Az sonra kimdir, necidir diye dönüş yaptım.

Bir kız çocuğuydu karşıdaki. Başladı yine kazayı anlatmaya. Kazadan bir engel kaldı mı diye sordu. Oğlumla görüşmek istediğini söyledi. Oğlan müsait değil deyince, yine dava konusunu açtı. Bak hele kızım, beni kızdırmadan şu telefonu kapatır mısın dedim. Görüşmeyi bitirdik. 

Bir yıldır kabak tadı veren bu danışmanlık hizmetini yazı konusu edineyim istedim.

Bu vesileyle bu şekil ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarından ekmek yiyen ve danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketlerinin olduğunu öğrenmiş oldum.

Belli ki birilerinin mağduriyeti üzerinden bu şekil para kazanmayı itiyat haline getirmişler.

Merak ettiğim, bu sigorta şirketleri bizim telefonumuzu nereden bulup bize nasıl ulaşıyor?

Bunların kazadan nasıl haberi oluyor?

Kaza yapan aracın içindeki kazazedelerin adı, soyadı ve mesleğine varıncaya kadar nasıl bilgi sahibi oluyorlar?

Öyle zannediyorum, bu tür danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketleri, emniyet bünyesinde trafik biriminde görev yapan bazı polislerle irtibatlı. Belli ki bazı polisler bu tür danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketleriyle paslaşıyor. Belki de açılan dava sonucunda kazanılacak tazminattan yüzde alıyor olmalılar. Başka da aklıma bir şey gelmiyor.

*10.07.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.