14 Ekim 2023 Cumartesi

Basın Yasasının 29. Maddesine Dair

Sosyal medyada boy göstermek, yazıp çizmek, fotoğraf paylaşmak istiyorsunuz. Ama yeni çıkan basın yasasının 29.maddesi üzerinden koparılan fırtınadan haliyle korkuyor ve iki eliniz bağlı oturuyorsunuz.

Millet ne paylaşıyor diye bakıyorsunuz. Ama millete de bir hal olmuş. Çoğu kimse paylaşmama orucuna niyet etmiş.

Az sayıda paylaşılanları beğenseniz, bu da başınıza iş açabilir. Çünkü öyle bir hava yaydılar.

Ne yapıp ne edeceksiniz. Kara kara düşünüyorsunuz.

Sizin bu kara kara düşünmenize ben de üzülüyorum.

Panik ve korku vermeden bu endişenize çözüm olmak istiyorum. Yalnız merhemim yok ki başıma süreyim.

Bu durumda ne yapalım? Sizi bilmem ama şu aşamadan sonra panik, korku ve endişe yaratacak, kamu düzenini ve sosyal barışı bozacak, dış saldırılar varken iç huzuru bozacak paylaşımları yapmamaya ant içtim. Mecburen eski alışkanlıklarımı terk edeceğim. Yani suyu üfleyerek içeceğim.

Yasak olmayanları da yasaklayacağım. Mesela bir yakınım öldü. Eş, dost cenazesine katılsın diye sosyal medyada paylaşım yapmayacağım. Zira biri okur da gider bir savcıya. Falan kimse moralimi bozdu. Öleni haber vererek bana ölümü hatırlattı. Bu da beni endişeye sevk etti dese, bu durumdan endişeye kapılan savcı da bana pekala soruşturma başlatabilir.

Hele ölümlerin seneyi devriyesinde "Acım hala büyük" paylaşımı da yapmayacağım. Çünkü böyle yaparak ölüm korkusunu sürekli diri tutmuş olurum. Bu da endişe, panik ve korku demek. İnsanları her gün öldürmek istemiyorum.

Cuma mesajı paylaşmayacağım. Çünkü bu da cuma namazını hatırlattığı için bazılarını endişeye sevk edebilir.

Hasılı böyle böyle dünyadan el etek çekip asosyal biri, daha doğrusu uslu çocuk olacağım. Çünkü kendi emellerim için bazılarının huzurunu bozmaya hakkım yok. O yüzden 29.maddeye el kaldıranları tebrik ediyorum. 14.10.2023

*

141. 142. 163. 312. ve 29.

Gördüğünüz gibi rakamlar gittikçe küçülüyor. Böyle böyle rakamlar küçülüp sıfırlanacak. Bu yüzden endişeye mahal yok. Yeter ki

"Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmayın".

"Ülkenin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini ve genel sağlığını gerçeğe aykırı bilgilerle kamu barışını bozmayın."

Bunları yapmazsanız, kim ne diyebilir size?

Yok, ben derim derseniz, sonucuna katlanacaksınız. 1-3 yıl dediğiniz nedir ki. Göz açıp kapayıncaya kadar biter. Zira sayılı gündür. Ayrıca yatak var, yemek var. Kim, kimi besler üç yıl içeride bu hayatta. Hele bugünlerde. O yüzden boşu boşuna endişeye kapılmayın. Bu maddeyi de tehlikeli diye sağda solda lanse etmeyin. Varın, gidin işinize.

Hasılı sosyal medyada her şeyi yazın çizin ama lütfen huzurumuzu bozacak şekilde korku, endişe pompalamayın. Paniğe gerek yok. Felaket telallığını da. Zira her şey kanunla kontrol altında. 14.10.2023

Bu yazıyı 14.10.2022 günü sosyal medyada paylaşmışım. Seneyi devriyesinde anılar bölümünden okuyunca, çalakalem yazdığım bu yazının bloğumda yer alıp almadığını kontrol ettim. Yer almadığını görünce, zaman zaman işlediğim sünnetimi yerine getireyim istedim. Yazı eskimiş, gündem değişmiş olsa da bloğuma ekledim.

Kanunun ardından bir yıl geçmiş olmasına rağmen adı geçen kanunun 29.maddesinin korkulduğu gibi işlemediği görülüyor. Bugün bu kanunu hatırlayan bile yok. Ne bir şeylerin önüne geçildiğine şahit oldum ne de bu maddeden dolayı mağdur edileni duydum. Ha varlığı ha yokluğu. Ne iş yaptığını, ne işe yaradığını tam kestiremediğim Meclisin çıkardığı bir kanun daha  kanun arşivine konmuş oldu.

Şimdilik ihtiyaç olmasa da yarın birilerine had bildirmek için arşivin tozlu raflarından çıkarılmak ve uygulanmak için vardır bu tür kanunlar.

12 Ekim 2023 Perşembe

Kayıp Muhalefet Aranıyor *

Türkiye'nin siyaset sorunu var. Siyasetimiz tepeden tırnağa kendini yenilemeli diyeceğim ama böyle bir beklentim yok. Zira orta yerde partiler var ama esemeleri okunmuyor. Çünkü iktidarından muhalefetine, tüm partilerde demokrasi yok. Parti lideri ne ise parti odur. Maalesef hepsinde lider sultası var. Parti şemsiyesi altında kurulmuş ne kadar kurul ve komisyon varsa hepsi hava cıva. Hepsinin tek yaptığı, liderin dediğini kabulden ibarettir. Değilse kendisini kapının önünde bulur. Parti liderlerindeki bu rahatlık, partiyi istediği şekilde yönetme ve dizayn etme yetki ve sorumluluğu çiftlik ağalarında yoktur. Hiçbir parti lideri de ister kazansın ister kaybetsin ister kırsın ister döksün, gerekirse ülkeyi batırsın, asla bedel ödemez. Fatura hep halka çıkarılır.

İktidara gelen, ben nasılsa sandıktan çıktım diyerek her türlü orantısız gücü kullanabiliyor. Orta yerde devlet kültürü diye bir şey bırakmıyor. Denetlemekle yükümlü kurum ve kuruluşlar da seyrediyor. Velhasıl yapanın yanına kar kalıyor. 

İktidara gelen böyle. Ya ana muhalefet veya muhalefet ne alemde? Adı üzerinde onlar kendi aleminde. Sandıktan çıkan iktidardan farklı değil kafa yapıları. Hep kaybetmelerine rağmen partilerinin başında tek yetkili. Kaybettiklerine bakmayın. Her daim partilerinin başındalar. Demokrasinin mucidi, Cumhuriyetin kurucusu gelse yerinden oynatmaz onları. Her ana muhalefet ve muhalefet liderinin gönlünde yatan, kölelikten kurtulmak için mücadele eden ve kurtulduktan sonra en büyük hayalinin bir köle edinmek olan köle gibi parti liderleri de emrinde köle istiyor, sadık insan istiyor. Hepsinde liyakat ve ehliyet hak getire. İktidara geldiklerinde eleştirdikleri iktidarın yaptıklarının aynısını farklı bir ekiple yapacaklar.

İktidar ve muhalefet niye böyle fütursuz davranmasın. Nasılsa kendilerine hesap soran bir seçmen kitlesi yok. Haliyle tepki olmayınca iktidar halinden memnun, muhalefet de. 

İktidarın beceri ve beceriksizliği, yaptıkları veya yapmadıkları bir yana. En azından kazanıyor. Ya iktidar adayı olarak ortaya çıkan muhalefete ne demeli? Seçimden sonra onları gören var mı? Ne iş yaptıklarını bilen var mı? Ya karalar bağlamış, köşesine çekilmişler ya da parti içi mevki kazanmaya kilitlenmişler. Partilerindeki statülerini kaybetmektense, ülkeyi kaybetmeye dünden razılar. Bunlara oy verenler bin pişman, vermeyenler iyi ki vermemişim. Zira bunlara ülke teslim edilmez diyor.

Hasılı, ülkede iyi veya kötü bir hükümet var. Hatalarından hareketle iktidar veya iktidar alternatifi olacak muhalefet yok. Hepsi kayıp. Ara ki bulabilesin. Hiçbirinin iktidara gelme gibi bir dertleri yok. Kazara şunlardan bıktık. Bir de sizi deneyelim dense, o kadar da değil, biz halimizden memnunuz. Hükümet olup da ne yapacağız. Zira hükümet olmak, sorumluluk almak demektir. Bu da ciddiyet ister. Bizim sorumluluk alma gibi niyetimiz yok. Zaten sorumluluk almadan bey gibi yaşayıp gidiyoruz moduna geçiveriyorlar. İktidara gelmek için değil, gelmemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Muhalefet bu görüntüsüyle evlere şenlik. Hiçbir şey beklenmez kendilerinden. Aman dokunmayalım. Keyifleri bozulmasın.

Kısaca ülkenin iktidar sorunu var, iktidardan sorunu var ama en önemlisi de muhalefet sorunu var. Muhalefet olmayınca meydan tek başına iktidara kalıyor. O da muhalefetin nefesini arkasında hissetmediği için istediği şekilde at koşturuyor. Olan da halka oluyor.

Hasılı muhalefet kayıp. Aranıyor. Bulanların, görenlerin insaniyet namına haber vermesi rica olunur.

*27/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır

BOP İşlemeye Devam Ediyor

Gözümüz ve gönlümüz Filistin'de.

Bu, eşit şartlarda olmayan, İsrail'in lehine olan bu orantısız savaşı, elimizden bir şey gelmeden endişeyle izliyoruz. Hiçbir milletin başına hele pişmiş tavuğun başına gelmeyen her türlü esaret, tutsak hayatı, ölüm, işkence, açlık, bu milletin kaderiymiş gibi Filistinlinin üzerinde dolaşmaya devam ediyor.

Biliyorum bazıları kızacak ama varsın kızsınlar. Çünkü zaman hamaset zamanı değil. Ki iş hamasetle bitse, alasını yaparım.

Gelinen nokta itibariyle her türlü haklılığına rağmen Hamas, son yaptığıyla kendi topuğuna sıktı. Bu yaptığıyla İsrail'in ekmeğine yağ sürdü. İsrail'e kendini koruma ve savunma imkanını altın tepsi içerisinde sundu.

Herkesin İsrail'in büyük istihbarat zaafı var. Saldırıyı göremedi, karizmayı çizdirdi dediğine katılmıyorum. Çünkü İsrail böyle bir zaaf görüntüsü vererek Hamas'a gollük bir pas attı. Hamas da golü attı. Gol atıldı atılmaya. Ya sonrası? İşte burayı düşünmek lazım. Çünkü İsrail Hamas'ın bu saldırısıyla, dünya kamuoyunu da arkasına aldı. Yarım kalan işini de bitirecek. Bundan sonra kim tutar İsrail’i. İstediği şekilde at oynatacak, istediği golleri atacak. Bölüp parçalayıp yutacak. Zaten zamana yayarak en iyi yaptığı da budur.

İsrail’in bu istihbarat zaafı, bana şunu hatırlattı. Bir öğretmen vardır. Sınav yapıyor. Sınavın daha başında bir öğrencisinin kopya çekmeye yeltendiğini görür görmez, öğrencisini uyarır, gerekirse yerini değiştirir, elindeki kopyasını alır. Kopya muamelesi yapıp öğrenciyi dışarı çıkarmaz. Öğrencisinin sınav yapmasına imkan verir. Bir başka öğretmen tipi vardır ki sınavın başında öğrencisinin kopya çektiğini görür. Biraz daha kopya çeksin de sonra yakalayayım, kopya muamelesi yapayım ve sıfırı basayım diye düşünür. İlk öğretmen iyi niyetli ama ikinci öğretmen kötü niyetlidir. İsrail’in istihbarat zaafı görüntüsü vererek Hamas’ı üzerine çekmesi de istihbarat zaafından değil, tıpkı ikinci tip öğretmen gibi hinoğlu hinliğindendir. Gel de kafanı ezeyim demektir bu.

Burada, dünya kamuoyunun Filistin'in arkasında olması ne işe yaradı? İsrail hiç söz dinlemedi. Hep saldırdı. BM kararlarını hiç uygulamadı diyebiliriz. Elhak doğrudur. Yalnız dünya kamuoyunun ekseriyetinin Filistin yanında olmasından da rahatsızdı İsrail. Bu son saldırıyla dünya kamuoyunu da arkasına alarak rahatsızlığını bertaraf etti.

Hasılı, yılan hikayesine dönen haklı mücadelesine, Hamas bu son yaptığıyla halel getirdi. Burada Gazzelinin elinde başka seçenek yoktu. İsrail baskısıyla yaşadıkları bu hayata hayat demezdi. Zaten her gün ölüyordu diyebiliriz. Bu da doğru. Hayatta esaret hayatı kadar zor bir şey yoktur. Halihazırda yaşayan hiçbir Filistinli, İsrail'den dolayı gün yüzü görmedi. Doğum, çocukluk, gençlik ve yaşlılık halleri esaretle geçti. Bu da bir gerçek. Kaç neslin ömrü, var olma mücadelesi ile geçince, bu ortamda büyüyenlerden sağlıklı hareket beklenemez. Bu yönüyle, son saldırısından dolayı Hamas'a kızamıyorum. Çünkü İsrail kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı hep Filistinliyle. İsrail belki de kendisine saldırmaktan başka yol bırakmadı. Kediyi sıkıştırınca kedi son çare üzerine atlar, cırmalarsa Filistinlinin yaptığı da bundan başka bir şey değil. Bu hakkı teslim etmekle beraber Hamas kazanamayacağı bir savaşa girişmemeliydi diye düşünüyorum. En azından saldıran taraf olmamalıydı. İsrail’in kendisine hep yaptığını, onun silahıyla silahlanarak İsrail’e benzememeliydi. Çünkü düşmanına benzeyen kaybeder.

Sonuç itibariyle Büyük İsrail için yürürlüğe konmuş olan Büyük Ortadoğu Projesi işlemeye devam ediyor. Hamas’ı da bitirirse bunun için önünde bir engel kalmayacak. İnşallah İsrail ağzının sulandığıyla kalır. Çölde serap görmüş olur, amacına ulaşamaz.